[Abdullah Aymaz] Kâbe Hakikatında Ferd ve Cemaat

ek başına yapılan ibadetin sevabı ile cemaatle kılınanın 25 kat sevap farkı var. Cumalar daha mühim hacdaki ibadet ise çok çok daha önemli

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ - SAMANYOLUHABER.COM

Hergün en az 40 defa okuduğumuz Fatiha Suresinde “Ancak ve sadece Sana ibadet ederiz.”  âyetinde, dikkat edilirse, “ibadet ederim” şeklinde değil “ederiz” diye cemaat halinde bir ifade kullanılıyor. Tek başına yapılan ibadetin sevabı ile cemaatle kılınanın 25 kat sevap farkı var. Cumalar daha mühim hacdaki ibadet ise çok çok daha önemli: Çünkü kâmil mânada haccı bütün hükümleriyle tas tamam yerine getiren bir velâyet kazanabilir. Ama bugün kıymetini tam bilemediğimiz ve takdir  edemediğimiz Kâbe, koronavirus yüzünden artık İslam Dünyasına ve Müslümanlara kapılarını kapattı; mübarek yüzünü göstermiyor…

Bu hususta Üstad Hazretlerinin tesbitlerine dikkat edelim. “Dördüncü Şua: İşte ey tembel nefsim! Bir nevi mi’raç hükmünde olan namazın hakikatı; sâbık temsilde bir nefer tamamen bir lütuf olarak huzur-i şâhâneye kabulü  gibi; tamamen bir rahmet olarak Zât-ı Celil-i Zülcemâl ve Mâbud-i Cemîl-i Zülcelâlin (olan Cenab-ı Hakkın) huzuruna kabulündür. ‘Allahü Ekber’ deyip mânen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip maddiyattan sıyrılıp  küllî bir ubudiyet mertebesine veya küllînin bir gölgesine veya bir suretine çıkıp bir nevi huzura müşerref olup ‘Ancak ve sadece Sana ibadet ederiz’ hitabına (herkesin kabiliyeti nisbetinde) çok büyük bir mazhariyettir. Âdeta namazın hareketlerinde tekrarla ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ demekle mertebeler kat etmeye, mânevi mertebelere, cüzi makamlardan küllî makamlara çıkmasına bir işarettir ve marifetimiz hâricindeki Kemâlât-ı Kibriyasının mücmel (özet) bir ünvanıdır. Güya her bir ‘Allahü Ekber’ miracın bir basamağının kat edilmesine işarettir. İşte namazın hakikatından mânen veya niyeten veya tasavvurcu veya hayalen bir GÖLGESİNE,  bir ŞUAINA  MAZHARİYET dahi büyük bir sanattır. İşte HAC’da kesretli ‘Allahü Ekber’ denilmesi şu sırdandır. Çünkü; HACC-I  ŞERİF, bi’l-asâle herkes için Küllî bir Mertebe (evliyalık konumunda) bir ubudiyettir. nasıl ki, bir nefer, BAYRAM  gibi özel bir günde Ferik (Korgeneral) gibi, padişahın bayramına gider ve lütfuna mazhar olur. Öyle de; bir HACI, ne kadar  avamdan da olsa, MERTEBELER  KAT  ETMİŞ  BİR  VELİ  GİBİ, bütün arzın her tarafının Rabb-i Azîmi ünvanıyla Rabbine müteveccihtir (yönelmiştir).  Küllî bir ubudiyette şereflenmektedir. Elbette HAC  ANAHTARI ile açılan KÜLLΠ RUBUBİYET  MERTEBELERİ  ve HAC  DÜRBÜNÜ  ile görünen ULÛHİYETİN  Azametli ufukları ve HACCIN  ŞEÂİRİ  (Alâmetleri, sembolleri)  ile kalbine ve hayaline gittikçe genişlemem ubudiyet dairelerinin, kibriya mertebelerinin ve tecelli ufuklarının verdiği, hararet, hayret, dehşet ve heybet-i Rubûbiyet ALLAHÜ  EKBER  ALLAHÜ  EKBER  demekle sakinleştirilebilir. Böyle demekle inkişaf edip müşâhede edilen veya tasavvur edilebilen konumlar  ilan edilebilir. Hac’dan sonra şu ulvî ve küllî mânâ, muhtelif derecelerde BAYRAM  namazında, YAĞMUR  namazında, HUSÛF-KÜSÛF  namazlarında, cemaatle kılınan namazlarda bulunur. İşte İslâmî Şeâirin (Ezan, Ramazan gibi İslâmın şiarı, sembolü ve işareti olan şeylerin),  velev sünnet kabilinden dahi olsa ehemmiyeti şu sırdandır.” (On Altıncı Söz)
Bu hususta M. Fethullah Gülen Hocaefendi şu tesbitlerde bulunmaktadır:
“İnsan, İslamiyeti FERDΠ olarak da yaşayabilir ve şahsına ait mükellefiyetleri bakımından bunda muvaffak da olabilir ancak, umumî mânada Cenab-ı Hakkın lütuflarına mazhariyet ve bu mazhariyeti kâmil mânâda temsil, ancak ve ancak CEMAAT  ile mümkündür. İşte KÂBE  böyle bir cemaatleşmenin kayyimi, koruyucusu durumundadır. Milyonlarca insanın KÂBE’ye yönelerek namaz kılmasından  alın da, HAC  ve UMRE’de yine milyonlarca insanın KÂBE’nin  HARİMİNDE  bir araya gelip KÂBE’nin etrafında kenetleşmesine kadar, pek çok vesile ve vâsıta, inanan insanlardaki CEMAAT ŞUURUNU  pekiştirmekle ve sürekliliğini de temin etmektedir. Bunda HACCIN  EVRENSEL KONGRE olma esprisini de unutmamak gerekir. Evet lâyıkıyla elde edilen bir hac, aynı zamanda bütün Müslümanlarca yapılmış dünya çapında BİR  KONGRE’dir. Şuurunda olunabilse, İslâm Âlemine ait problemlere bu vesile ile bir kısım çareler bulmak mümkün olacaktır. Bugün HAC, bu fonksiyonunu  eda edemiyorsa, kusur Müslümanlardaki şuur eksikliğindendir. Yoksa hacda, her zaman böyle bir POTANSİYEL  GÜÇ  MEVCUTTUR. Görüldüğü gibi KÂBE, bu vasfı itibariyle de her zaman insanlar için bir KIYAM  ve onları ayakta tutan bir GÜÇ  KAYNAĞIDIR.”  (Kur’an’dan  İdrake Yansıyanlar)
Maalesef şimdi EVRENSEL  KONGREYİ  yapamadığımız gibi bizi velâyete taşıyacak ibadetimizi bile yapamaz haldeyiz. İnşaallah yolları kısa zamanda açılır… 
<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Kâbe Hakikatında Ferd ve Cemaat Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER