[Safvet Senih yazdı] Ayetü'l-Kübra

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Perşembe, Haziran 4 2020
“Andolsun ki, O (Muhammed) Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü." (Necm Suresi, 53/18)

Âyetü'l-Kübra
SAFVET SENİH | Samanyoluhaber 

“Andolsun ki, O (Muhammed) Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm Suresi, 53/18) 

Bu âyet-i kerime Efendimizin (S.A.S.)  Mirac yolculuğunun anlatıldığı yerde geçmektedir.

M. Fethullah Gülen Hocaefendinin bu âyet üzerindeki tesbitlerini takdim etmek istiyorum.

“Efendimizin (S.A.S.), Cenab-ı Hakkın varlığını gösteren âfâkî ve enfüsî delilleri gözüyle görmesi, gözüyle gördüklerini bir iç müşahedesiyle hakiki boyutları içinde sezip değerlendirmesi, böyle bir rü’yetin (görmenin) lutfî neticesi. Evet bu büyük insanın nazarı küllî olduğundan müşahedesi de muhittir (ihatalı, kuşatıcıdır). Bu itibarla da İlahî tecellileri mânîsiz, hâilsiz, perdesiz, engelsiz görebilir. Görüş ufku böyle olan birinin söyleyeceği sözler hakkında ise sıradan ihsanlar hiçbir kritikte bulunamazlar. Arzda durup semayı seyredenlerin nazarı ile, evinde oturup burnunun ucunu bile göremeyenlerin nazarı elbetteki, bir olmaz.
“İster AYET ile KÜBRÂ sıfat-mevsuf şeklinde düşünülerek ‘Rabbinin en büyük âyetlerinden bir şey gördü.’ diyelim; ister ‘min’ kelimesini zâid farzederek ‘Rabbinin en büyük âyetlerini gördü’  şeklinde anlayalım, o kadri yüce zât ve min veçhin O Şahs-ı Semî ü Basîr, zaman-mekan üstü gök yolculuğunda, Cenab-ı Hakkın rububiyetinin mucizelerinden ve eşyanın perde arkası acaibinden öyle büyük alâmetlerle yüz yüze geldi, öyle aşkın temaşalara açıldı ve öyle erilmez müşahede ufuklarına erdi ki, O’nun dolaştığı o makam ve mertebelerdeki İlahî tecellileri hiçbir beyan ve ifadenin ihata etmesi ve seslendirmesi mümkün değildir. O zâtın dolaşıp döndüğü ufuklardaki nurları ve sırları sadece O duymuş ve O hissetmiştir; bir başkasının o vüsat ve o büyüklükte müşahedeye muktedir olması da söz konusu değildir. Z

Bu haberler de ilginizi çekebilir