Sahur vakti polislere yapılan baskının arkasındaki gerçek

Sahur vakti polislere yapılan baskını köşesine taşıyan Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu, çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Sahur vakti polislere yapılan baskının arkasındaki gerçek

"İktidar devlet gücünü kullanarak intikam ve kin duygularıyla yılların başarılı polislerine bu operasyonu yaptı." diyen ve bugünkü durumu özetlemek için Çinlilerin efsane bir hikayesini anlatan Abdullah Abdulkadiroğlu, şu çarpıcı tespitte bulundu: "Bugün gerçek şu ki; bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için birçok başarılı operasyona imza atmış, yolsuzlukları ortaya çıkarmış, birçok faili meçhul suikastin arkasındaki bir örgütü deşifre etmiş polislere kin ve intikam duygularıyla düşmanca bir operasyon yapılıyor."

İşte Abdullah Abdulkadiroğlu'nun bugünkü yazısı...

Yaşlı adam ve beyaz atı

Türkiye bir korku tünelinden geçiyor.

Eşyanın tabiatına aykırı, fiziğin kanununa ters, insan aklını zorlayan, bir hukuk devletinde asla olamayacak olaylar yaşanıyor.

Bütün yargı sistemi sil baştan değiştirilerek göreve getirilen savcıların eline, önceden listeleri yapılmış isimler veriliyor ve bu insanları tutuklatmak için alelacele mahkemeler kuruluyor, buralara özel seçilmiş “tutuklama hakimleri” atanıyor.

İktidar, menfaatine dokunan işler yapanlardan bu şekilde intikam alıyor.

Bir hukuk devletinde yeri olamayacak uygulamalar.

17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında görev yapan emniyet müdürleri ve polisler, geceyarısı kanunların dışına çıkılarak evlerinden gözaltına alınıyor.

Operasyonun kasıtlı ve art niyetli olduğunun en büyük göstergesi, hiçbir yere kaçmayan, kaçmayı da düşünmedikleri ortada olan ve hatta bazıları kendisi emniyete giden polis müdürlerini kelepçeleyerek toplumun önüne çıkarmak.

Bu apaçık düşmanca bir tavır.

Bu operasyon sonrası toplumda şu kanaat oluştu bile. Açık söylmek gerekirse insanlar “hırsızlık serbest hırsızı yakalamak suç” diye düşünüyor.

Ayrıca bir polis müdürünün kelepçeli ellerini havaya kaldırarak “haram lokma yemedim” demesi bu operasyonun sembolü oldu.

İktidar devlet gücünü kullanarak intikam ve kin duygularıyla yılların başarılı polislerine bu operasyonu yaptı.

Ancak toplum nezdinde terör örgütlerine karşı önemli mücadeleler vermiş, yolsuzlukları ortaya çıkarmış, Tevhid-Selam terör örgütü gibi kanlı suikastlere, cinayetlere imza atmış bir casusluk örgütünü deşifre etmiş polislerin, teröristlere yapılmayan muameleyle cezalandırılmalarını toplum hoş görmüyor.

Gözü kararmış bir şekilde yapılan bütün bunların sonunun nereye varacağını bilemeyiz.

İktidar medyasında ve iktidar cenahında zafer tamtamları çalınmaya başlamış olsa da, neyin ne olacağını kimse bilemez.

Çinlilerin tam da böyle durumlar için efsane bir hikayesi vardır.

Yaşlı adam ve beyaz atı.

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Fakirmiş fakat dillere destan bir beyaz atı varmış. Kral bile bu ata hayranmış. Kendisine satması için neredeyse servetinin yarısını teklif etmiş. Adam “bu sadece bir at değil benim dostum, insan dostunu satar mı” diyerek, kralın teklifini reddetmiş.

Bir sabah at kaybolmuş.

Köy halkı yaşlı adamın başına toplanmış. “Gördün mü bak atın artık yok, krala satsaydın çok zengin olmuştun, şimdi herşeyini kaybettin” demişler.

İhtiyar adam; “karar vermek için acele etmeyin, şu an gerçek olan sadece at kayıp, gerisi sizin yorumunuz, sonrasını kimse bilemez” demiş.

Köylüler adamla dalga geçmiş.

Bir süre sonra at dönüp gelmiş, üstelik peşine 10 tane daha at takmış. Herkes ihtiyara “sen haklı çıktın, başına devlet kuşu kondu, şimdi bir sürü atın var artık çok zengin oldun” demişler.

Yaşlı adam yine “karar vermek için acele ediyorsunuz, sadece at geri döndü ötesini bilemeyiz” demiş.

Köylüler yine gülmüş ihtiyara.

Bir hafta geçmeden, atların bakımını yapmaya çalışırken adamın oğlu düşüp ayağını kırmış.

Köylüler yine toplanmış “bu atlar senin başına bela oldu bak oğlunun ayağı kırıldı şimdi eskisinden de fakirleşeceksin” demişler.

İhtiyar itiraz etmiş; “yine erken karar veriyorsunuz, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin yorumunuz, ne olacağını bilemeyiz” demiş.

Birkaç hafta geçmiş ve savaş çıkmış. Kral eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. İhtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençler askere alınmış. Savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, köyü matem sarmış.

Köylüler yine ihtiyara gelmişler. “Sen haklı çıktın oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında, bizimkiler gitti, çok şanslısın” demişler.

İhtiyar yine “erken karar veriyorsunuz” demiş; “gerçek şu ki; benim oğlum yanımda sizinkiler değil, ne olacağını kimse bilemez.”

“Hakkımızda neyin iyi, neyin kötü olduğunu biz bilemeyiz, yaşananların bir dilimine bakıp hüküm vermeyin” diye eklemiş.

İşte bugün yaşananları yorumlarken, yaşlı adam ve beyaz atının hikayesini hatırlamakta fayda var.

Bugün gerçek şu ki; bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için birçok başarılı operasyona imza atmış, yolsuzlukları ortaya çıkarmış, birçok faili meçhul suikastin arkasındaki bir örgütü deşifre etmiş polislere kin ve intikam duygularıyla düşmanca bir operasyon yapılıyor.

Yarın ne olacağını ancak Allah bilir.

[email protected]
twitter/aakadiroglu
<< Önceki Haber Sahur vakti polislere yapılan baskının arkasındaki gerçek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER