[Abdullah Aymaz] Canımın Cananı sensin

Tefekkür ve im’ân-ı nazarla Allah’ın harika sanatları üzerinde durup düşünmenin ve bu hususta araştırmalar yapıp müzakerelerde bulunmanın önemine vurgu yapan Hocaefendi bizleri de aynı şekilde motive ediyor.

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM 

M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) karşı derin aşk ve muhabbetini zaman zaman Mürşidlerin ve şairlerin naatları ile dile getirir. İşte onlardan birisi:
“Cânımın cânanı sensin yâ Muhammed Mustafâ 
Derdimin dermânı sensin yâ Muhammed Mustafâ 
Çıkmadı bahr-i muhabbetten senin gibi güher 
îlm ü hikmet kânı sensin yâ Muhammed Mustafâ 
Cümle âlem ilmine nisbet senin bir katredir 
Ma’rifet ummânı sensin yâ Muhammed Mustafâ 
Nûr-i zâtındır cihan mir’âtı içre cilveger 
Yusufun da ânı sensin yâ Muhammed Mustafâ 
Kulluğunla iftihâr eyler Nebiyy ü ger Velî 
Cümlenin sultânı sensin yâ Muhammed Mustafâ”
(İsmail Hakkı Bursevî)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Lemeat  Risalesi’nde her bir Kur’an kelimesinin birer melek-i nâtık (konuşan melek) gibi olduğunu ifade ediyor. Her insan seviyesine göre onlardan hissettiği manalarla nasibini almakta. Kur’an’ın derin mânâlarını anlayabilmek için kesbî ilim olarak her türlü ilimden 90 cilt kitabı ezberleyen Bediüzzaman Hazretleri’nin vehbî ilimden nasibi elbette çok fazladır. Bu hususta Hocaefendi şöyle diyor:
“ yetlerin satırları arasında dolaşıp dururken koskoca sahneler insanın gözünde canlanıyor, nazar farklı şeyler kazandırıyor. Kim bilir o büyükler daha neler neler hissediyorlardı. Biz kendi ufkumuzun derinliğiyle bakıyoruz. Seleften Allah razı olsun halefe yapacak ne kadar iş bırakmışlar. Devasa insanlar gelmiş meseleye devasa bakışlarıyla zenginlik katmışlar. 1400 sene sonra gelen Bediüzzaman farklı şeyler söylüyor ama hep aynı hakikatleri ifade ediyor.”

Bu süreci aynı zamanda bir dua süreci olarak gören M. Fethullah Gülen Hocaefendi, nasihatler ve dualarla bu gerçeğe devamlı vurgu yapıyor, bunu şöyle güzel ifadelerle de süslüyor:
“Yâ men yerâ hayr’al verâ 
Yessir lenâ hayr’al Umur.”
(Ey herşeyin verâsındaki hayrı gören Allahım! Bizim için işlerin en hayırlısını müyesser kıl!)

Tefekkür ve im’ân-ı nazarla Allah’ın harika sanatları üzerinde durup düşünmenin ve bu hususta araştırmalar yapıp müzakerelerde bulunmanın önemine vurgu yapan Hocaefendi bizleri de aynı şekilde motive ediyor. Bu konuda, Çağlayan dergisinin bir yazısı üzerinde mütalaa edilirken şunları söyledi:
“Ne kadar semavî şeylere dikkat çekiliyor. Milyonlarca galaksi, güneş sistemleri ve bunların hepsi yed-i kudret karşısında bir avuç çakıl taşı; Allah’ım sen şaşırtma! Tefekkür, tedebbür… Bir saat düşünce senelerce ibadete üstün geliyor. O tefekkür ve tedebbürü unutturdular millete.”

Üstat Bediüzzaman Hazretleri müteşâbih hadisleri Beşinci Şua Risalesi’nde izah ediyor. Ahirzamanla ilgili olan haberlerde bineklerle ilgili bilgilere göre katırla atla gidilemeyecek mesafelerin zikredilmesi insanları şaşırtıyordu. Şimdilerde trenlerin ve uçakların hayatımıza girmesi, o bilgilerin hakîkatini göstermiş oldu. Minare kadar boyu olmak ne demekmiş anladık. Hatta dünyayı; hayır müesseselerini ve bilhassa açılan okul, kolej ve üniversite gibi ilim yuvalarını kapattırmak için dolaşanları dahi gördük. Bütün bu tahribat karşısında yorum yapan Hocaefendi, neticeyi gösterip bize düşeni de özetle ve veciz bir şekilde ele alıyor ve diyor ki:
“Yaptıkları şeyleri Hizmet´in tahribatı için yapıyor, kendi ömrünü uzatabilmek için zafer kazanmış algısı oluşturup tabana yansıtıyorlar. Böylelikle ömürlerini uzatabildikleri kadar uzatacaklar. Din-i Mübin-i İslam’a ahir zamanda musallat olmuş bir güve. Özel uçaklarıyla her yere gidiyor. Ben, at katır gibi binekler zanneder, anlayamazdım. Ama şimdi görüyoruz ki böyle olacakmış. Dini argümanları kullanarak yapılan tahribat çok korkunç; tefessüh çok korkunç. Tûl-i emel, tevehhüm-ü ebediyet…Onlarınkisi bir vehim; onların bekledikleri şey öbür âlemde oluyor, onlar ise burada onu arayıp duruyorlar. 
O, çarpmaması gereken bir kayaya tosladı ve beyin sarsıntısı yaşıyor. Bu iş sona ereceği ana kadar bize, akıllıca, sabırlıca beklemek düşüyor.”

Cemâlî tecellilerden sonra celâlî tecelliler geliyor; gündüzden sonra gecenin, bahar ve yazdan sonra sonbahar ve kışın geldiği gibi…Bazen de ortalığı mevsimsiz şekilde kırağı ve don vurması gibi haller de oluyor. Ama değişmeyen bir gerçek de var: Her zaman Allah davasının temsilcileri varolacak ve kıyamete kadar zâhirâne, gâlibâne bütün cihanda hizmet edecekler…Kıyamete ayarlı bir hizmeti hangi çılgın zincir vurup bitirebilir ki? Biz Allah’tan bizleri bu yolda sabit kadem kılmasını ve kaydırmamasını dileyelim:
“Türkiye’nin en kıymetli, en becerikli insanlarını ifnâ ettiler. Ülkenin ışıklarını söndürdüler. Hizmet insanının sahneden çekilmesinin oluşturduğu boşluğu birçok kesimden insan itiraf ediyor. Bu realite görmemezlikten gelinemiyor, bir yerlerden patlak veriyor. Cenab-ı Hak bizi yolunda sabit kadem eylesin! O’nun yolunda olmaktan başka bir derdimiz olmadı.” Olmasın da…

Kuzu postuna sarılmış kurtlar, tilkiler, koyun sürüleri, tavuk kümesleri için nasıl tehlikeli ise insanların dini hislerini istismar ederek insanlığı tarih boyunca tehlikeye atanlar, ölümlere sevk edenler onlardan daha tehlikelidirler. İnsanların yüzde sekseni araştırıcı ve ehli tahkik değildir. Görüntüye ve hüsnü zanna göre hareket ederler. İnsanların bu damarlarını keşfederek buna göre planlarını ve tuzaklarını kuranlar, toplumları kitle psikolojisine uygun biçimde sevk ederler…
“En tehlikeli olan dini argümanların kullanılması ile yapılan tahribattır. Hadis kitaplarındaki Kitab’ul Fiten Ve’l Melahî’deki şeyler Türkiye’nin durumuna çok uyuyor. İlahiyatçılar da onlara sahip çıkıyor, yığınlar arkalarına takılıp gidiyor; kurdun peşine takılmış koyun sürüsü gibi!”

Hocaefendi’nin bu tespitini hayretle müşahade ediyoruz. Ama hiçbir zalim ve hiçbir zulüm sürekli devam etmez. Dünya bir imtihan meydanı olduğundan Hadis-i Şerif’in de ifadesiyle “Küfür ve inkâr devam eder ama ZULÜM DEVAM ETMEZ.” Zalim Allah’ın kılıcıdır; O (c.c.), bu kılıçla kullarının hataları ve yanlışlarıyla ilgili düzeltmeler ve düzenlemeler yapar ama sonra döner o zalim kılıçtan da intikam alır. 
<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Canımın Cananı sensin Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER