[Abdullah Aymaz] Yüce Vicdanlar harekete geçti

Evrensel değerleri, başta Türkiye Hükümeti olmak üzere, bütün insanlığa bir kez daha hatırlatan, mağdurların sesi olan, haksızlıklara karşı sesini yükselterek insan haklarının yanında duran bu organizasyonun, başta çok kıymetli hakimleri olmak üzere, raportörlerine, tanıklarına, organizasyon yönetimine ve emeği geçen herkese en derin şükranlarımı arz etmek istiyorum.

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM

20-24 Eylül 2021 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilen Türkiye Tribünal Mahkemesi tarafından; işkence, insan kaçırma, adalete erişim, yargı bağımsızlığı ve basın hürriyeti başlıkları inceleme konusu yapıldı. Uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar ve mağdur kişilerden bazılarının mahkemede verdikleri ifadeler üzerine yapılan değerlendirme sonucunda Türkiye’de işlenen suçların ‘İnsanlığa Karşı Suç’ olduğu açıklandı.
 Tribünal Mahkemesi’nin hukuki olarak bağlayıcılığı olmasa bile, uluslararası hukukun teamüllerine uygun bir şekilde işlenen suçların tüm detaylarının ortaya çıkartılması, kayda geçirilmesi ve uluslararası hukuka uygun biçimde hükme bağlanması nedeniyle dünya çapında ahlaki bir otorite olarak kabul edildiğine dair hiç şüphe yok.

 Evrensel değerleri, başta Türkiye Hükümeti olmak üzere, bütün insanlığa bir kez daha hatırlatan, mağdurların sesi olan, haksızlıklara karşı sesini yükselterek insan haklarının yanında duran bu organizasyonun, başta çok kıymetli hakimleri olmak üzere, raportörlerine, tanıklarına, organizasyon yönetimine ve emeği geçen herkese en derin şükranlarımı arz etmek istiyorum. 
Hizmet Hareketi mensubu mağdur ve mazlumlar gibi tüm insanlığın isteği ve beklentisi; kişilerin, kurumların, hükümetlerin ve devletlerin evrensel hukuk kaidelerine uymalarıdır. Tribünal Mahkemesinin kararındaki şu ifade bu durumu çok iyi özetlemiş; Tribünal, ağır insan hakları ihlallerinin gelecek nesiller için uzun vadeli ve belki de kalıcı sonuçlarının farkındadır. Ortaya konan mütalaanın, herkesin insan onuruna ve haklarına saygı gösterilmesini ve korunmasını teşvik edeceğini ve ilham vereceğini umuyor.’ Bizlerin de beklentisi başta Türk Hükümeti olmak üzere herkesin insan haklarına saygı göstermesidir. 
Vicdanların sustuğu, insanların haksızlıklar karşısında ses çıkartmadığı, işkencecilerin korunduğu bir ortamda, insan haklarının yanında yer alarak haksızlıklar karşısında seslerin yükseltilmesi çok önemli. Mağdurların, mazlumların inlediği bir ortamda bu konu daha da önem kazanıyor ve zorunluluk halini alıyor. Tribünal’in slogan olarak kullandığı ‘Sessizlik, İnsan Haklarının En Büyük Düşmanıdır’ ifadesi de bu kapsamda çok anlamlı. 
Ne yazık ki mağdur ve mazlum insanlara akla, hayale gelmedik işkenceler yapılmaya devam ediliyor. Bir yudum suya, bir lokmaya muhtaç olsunlar, açlık-susuzluktan ölüp gitsinler diye İslâmiyeti ve insanlığı ayaklar altına alıyorlar. İnsanlığa karşı suç işleyen bu zalimlerde insan olmanın göstergesi olan vicdanın kırıntısı bile olmadığı anlaşılıyor. 
Bugün Türkiye’de demokrasinin rafa kaldırılması her ne kadar Türk halkını mağdur ediyor gibi görünse de hukuku askıya alan bir yönetimin eylemleri aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeyde bir tehdit de oluşturuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Maarif Vakfı’nın yurtdışı yapılanmalarının Hükümetin siyasi amaçları doğrultusunda kullanılması, mülteci krizinin istismar edilmesi ve bununla batı ülkelerine şantaj yapılması, yurtdışındaki aşırılıkçı ve terörist gruplarla ilişkiler, petrol ticareti suçlamaları, siyasi İslam'ın propagandası, bir kısım uluslararası kuruluşların suistimal edilmesi, bölgesel ve küresel düzeydeki tehdidin sadece birkaç örneğini teşkil ediyor. Tribünal’in bu inisiyatifinin yapılan zulümlere ve hukuksuzluklara uluslararası farkındalık kazandırması da ayrıca önem arzediyor. 
 Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle, vicdanın, his, irade, şuur ve latife-i rabbaniye diye dört rüknü vardır. Vicdan mekanizmasını oluşturan bütün bu unsurlar bir araya geldiğinde ‘hads’ hasıl olacaktır. Buna iç sezgi, iç değerlendirme veya iç tahlil de denebilir. İnsan dış alemde olup biten şeyleri vicdanla süzgeçten geçirir ve doğru bir şekilde kavrar. Fakat vicdana ait bu unsurlardan bir tanesi bile ihmal edilecek olursa, vicdan tam olarak işletilemeyecektir. Vicdan mekanizmasını devreden çıkardığınız zaman insan denen varlığı da felç etmiş olursunuz. Bu durumda insanın iskeletinin, maddi yapısının, yüz çizgilerinin, göz, kulak, dil, burun yapısının çok güzel olmasının da bir önemi kalmayacaktır. 
Geçenlerde yazdığım bir yazıda; “Mağdur ve mazluma el uzatmak zamanıdır. Her vicdan sahibi elinden geleni yapmak mecburiyetini yüreğinde hissetmelidir” demiştim. Yaptıkları faaliyetle mağdur ve mazluma el uzatan Tribünal Heyeti ‘yüce vicdanlı’ olduklarını tüm insanlığa göstermiş oldu. Bize düşen de mağdur ve mazlumun acısı dininceye kadar mücadele etmeye, sesimizi çıkartmaya devam etmek ve bu tür inisiyatifleri elimizden geldiğince teşvik ederek desteklemek olmalı.
<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Yüce Vicdanlar harekete geçti Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER