ÜÇ KİŞİ ÖLDÜ... AMAN NE ROMANTİK...

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Salı, Nisan 28 2009
Şimdi size, ‘Bu adam hiçbir şey bilmiyor...
Sezgilerine ve içgüdülerine güveniyor... Cahil cesaretine sahip olduğu için de her konuda rahatlıkla konuşuyor!’ desem, takıntı yaptığımı düşüneceksiniz. Hayır, takıntı yapmış değilim. Bilakis, seviyorum. Evet, kurnazdır, çoğunlukla ‘mış gibi’ yapmaktadır, hafızasızlığımıza güvenmektedir, ‘en büyük’ olmanın şımarıklığıyla kalkışmaktadır, bu şımarıklığın verdiği temelsiz bir özgüvenle her konuda ahkam kesebilmektedir ama, son tahlilde ‘gerekli bir unsur’dur. Onsuz bir medya ve Hürriyet gazetesi düşünemiyorum. Kimileri için de, ‘ekmek kapısı’dır elbette... Ertuğrul Özkök ve saçmalıkları olmasaydı, ne yazacaktık, durduk yerde kime şarlayacaktık? Haa... Hazım kapasitesi de oldukça yüksek bir ağabeyimizdir... Çünkü, bir tür ‘karşılıklılık’ ve ‘yarar ilişkisi’ gözetmektedir. Biz buradan ona çakacağız, o kendi mahallesinde ‘konuşulan adam’ haline gelecek ve bir tür ‘meşruiyet’ elde edecek. Biz ona giydirip ekmek parası kazanacağız, o ‘giydirmelerimizden’ bir ‘kişilik’ inşa edecek. İki tarafın da işine gelen bir durum... Bir yazısında, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’dan bahsetmişti. Daha doğrusu, mahut ikiliyi ‘tanıyor gibi’ yapmıştı. Deniz Gezmiş saf bir romantikmiş... Mahir Çayan ise acımasız bir rasyonalist... Birisinin devrimciliği insanın hayatının başladığı yerde bitiyormuş... Ötekinin (yani Mahir Çayan’ın) ise insan canının alındığı nokta başlıyormuş... Biri 1968’in romantik yanını, öteki ise gaddar tarafını temsil ediyormuş... Böyle bir yazı... Nerden icap ettiyse, ‘Mahir Çayan’ın mavi gözleri vardı’ gibilerden anatomik ve yapısal bilgiler de sıkıştırmıştı araya... Ki, ne zaman, nerede, kime başkaldırdığını bilmediğimiz ama ‘Elveda Başkaldırı’ diye bir kitap yazabilmiş Ertuğrul Özkök’ün, gerçekten de bir dönem ‘muhalif’ olduğunu ve adı geçen ikiliyi yakından tanıdığını

Bu haberler de ilginizi çekebilir