Altındağ'daki saldırının gerçek sebebi bu mu?

Ankara'nın Altındağ ilçesindeki Battalgazi Mahallesi'nde Suriyeliler'in ev ve iş yerlerinin yağmalanmasının ardında yatan gerçeği bir esnaf tüm çıplaklığı ile özetledi: Battalgazi'de Suriyeliler ekonomik olarak çok güç kazandılar, mahalledeki rahatsızlık ondan

Ankara'da Suriyelilerin ev ve işyerlerine saldırı

Ankara'nın Altındağ ilçesindeki Battalgazi Mahallesi'nde Salı akşamı bir grup Suriyeli göçmen ve Türkiyeli genç arasında çıkan kavga sonucu 18 yaşındaki Emirhan Yalçın'ın bıçaklanarak hayatını kaybetmesinin ardından mahallede gerilim sürüyor. BBC Türkçe'ye konuşan bir Suriyeli, ailesini mahalleden çıkarıp Ankara'yı terk etmek için Türk esnaflardan yardım isterken, mahallede "devriye gezen" genç erkek gruplarının olduğu görülüyor.

Çarşamba gecesi yüzlerce kişi Suriyelilere ait dükkân ve evlere saldırdı, çok sayıda mesken ve iş yeri zarar gördü.

Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalara göre, Altındağ'daki olaylara karıştığı tespit edilen 148 kişi yakalandı.

Yakalanan şahıslardan 64'ünün gasp, kasten yaralama, mala zarar verme, uyuşturucu madde imali, hırsızlık vb. suçlardan kaydı bulundu. 29'u hakkında idari işlem uygulanırken, 43'ü ile ilgili adli işlem başlatıldı.

Battalgazi Mahallesi'ne giriş çıkışlar hala polis kontrolünde gerçekleşiyor.

Mahallede market ve eczaneler de dahil olmak üzere gerek Suriyelilere gerek Türklere ait çoğu dükkân hala kapalı.

İş yeri zarar görmüş pek çok Suriyeli ise dükkanlarından geriye kalanları toplamak ve yıkıntıları temizlemek için çalışıyor.

Konuştuğumuz Suriyeliler, dükkanların zarar görmesi ve yağmalanması bir yana, evlere yapılan saldırılardan ötürü çok korktuklarını söylüyor.

Suriyelilere destek olmak istediklerini ama 'hedef olmaktan korktuklarını' söyleyen Türkler ise, mahalleye hakim olan atmosferden endişe duyduklarını dile getiriyor.

Gençler sokaklarda 'devriye geziyor'

Mahallede, sırtlarında Türk bayrağıyla gezen bir grup gence rastlıyoruz.

Hayatını kaybeden Emirhan Yalçın'ın yakın arkadaşları olduklarını söyleyen gençler, mahalleyi kontrol amacıyla sokakları gezdiklerini söylüyor.

Bir gece önce yüzlerce insanı sokağa döken ve onlarca iş yerinin taşlanarak yakılmasıyla sonuçlanan eylemlerin, gençlerin Suriyelilere duyduğu öfkeyi güçlendirdiği gözleniyor.

Hayatını kaybeden Emirhan Yalçın'ın yakın arkadaşı olduğunu söyleyen bir genç, şunları ifade ediyor:

"Bunlar bizim arkadaşımızı öldürdü. Daha önce dört Suriyeli bana da bıçak çekti. Hadi ben de öldüm, ne olacak? Hiç Suriyeliye bir şey yaptığımızı gördünüz mü? Hayır. Çünkü bu zamana kadar hep biz ezildik."

"Devletime yalvarıyorum, bunlar buradan gitsin. Daha önce de böyle şeyler yaşanıyordu. Ben niye bacımı alıp parka gidemiyorum? Götürdüğüm zaman ben katil olacağım.

"Milletçe perişan olduk. Bize yarım saat müsaade verin, bunları yarım saatte göndeririz. Amaç öldürmek değil, göndeririz. Benim arkadaşım öldü, biz ne yapsak da geri gelmeyecek ama bunlar artık buradan gitsin."

'Bir Türk olarak Suriyelilere destek verdiğimizde hemen hedef oluyoruz'

Mahallede açık olan nadir işyerlerinden birine giriyoruz.

İşletmecileri Türk olduğu için herhangi bir zarar görmeyen işyerinin hemen yanında kepenkleri ve camları kırılarak içerideki ürünlere zarar verilmiş, Suriyelilere ait dükkânlar bulunuyor.

Sağlam kalan işyerinin sahibi kadınla, ağlamaktan gözleri kızarmış bir haldeyken konuşuyoruz:

"Türk misafirperverliği bu muydu? Her birinin evinde en az 4 çocuk var, üç gündür korkularından sokağa çıkıp ekmek bile alamıyorlar, çoluk çocuk evde aç bekliyorlar. Şu anda bir Türk olarak Suriyelilere destek verdiğimizde hemen hedef oluyoruz."

Röportaj esnasında, mahallede devriye gezen bir başka genç grupla karşılaşıyoruz.

İşyerinin hemen yanında, Suriyelilere ait zarar görmüş bir dükkânın camına asılmış Türk bayrağını indirmeye çalışıyorlar.

Gençlere müdahale eden kadın, "Bırakın, neden indiriyorsunuz bayrağı" diye gençlere sesleniyor. Gençlerden biri ise, "Abla, Türk bayrağı bu dükkâna yakışmıyor, indirmemiz lazım" diyor.

Kadın ise ısrarcı olarak, o dükkânın Türklere ait olduğunu söylüyor:

"Türk mü abla burası?"

"Evet, Türk!"

Röportajımıza devam ederken bu kez, ailesini Ankara'dan çıkarmak için işyeri sahiplerinden yardım istemeye gelen Suriyeli işyerine giriyor.

Çocuklarını alıp Ankara'dan gitmeye karar verdiğini ama kendilerini otogara kadar götürecek araç bulamadıklarını anlatarak, Türk işletme sahiplerinden destek istiyor.

Battalgazi'de esnaf

Kendilerine eşlik eden bir Türk olmadığı sürece, mahalleyi terk edemeyeceklerini düşünüyor:

"Biz 7 yıldır bu mahalledeyiz. Başka bir yerde kavga oldu, sıkıntısı bize geldi. Biz kimseye karışmadık. Türk milletinden Allah razı olsun ama biz bunlara ne yaptık bilmiyoruz. İki kişinin arasındaki sıkıntıyı bize çektirdiler."

"Çok korkuyoruz. Biz çocuklarımızı düşünüyoruz, yoksa burayı terk etmezdik. Evimin içinde üç çocuk var. Gece üçe kadar yatmadılar, gece koridorda yattılar, pencerelerden uzak durdular. Bizim camlarımızı kırdılar. Ben ne yaptım?"

"Bu sabah ekmek zor buldum. Nereye gideceğim ki? Kimseyi tanımıyorum. Dışarıda bana saldırabilirler diye ekmek alamadım. Allah razı olsun komşular bana birkaç tane ekmek getirdiler. İki günde sadece ekmek ve bizi buradan götürecek araba bulmak için dışarı çıktım."

Suriyeli babanın araç sorunu, Türk esnafın dahil olmasıyla çözülebiliyor.

'Ben burada vergi veriyorum ama yan taraf vermiyor'

Kepengi kesilerek içerisindeki teknolojik ürünlerin yağmalandığı bir dükkânın, Suriyeli işletmecisiyle konuşuyoruz.

Suriyeli, sokakta röportaj yapmaktan çekinerek dükkânın içerisine girmemizi teklif ediyor.

Bomboş rafların önünde, sadece dükkânın camlarının ya da kepenginin zarar görmediğini, içerisindeki bütün ürünlerin çalındığını söylüyor.

Geriye kalanları toplamak ve yıkıntıları temizlemek için başka Suriyeli arkadaşları da dükkâna geliyor.

Dükkânı yağmalanan Suriyelinin yanından ayrılıp, hemen kapı komşusu olan ve dükkânı sağlam kalan Türk esnafa uğruyoruz.

Türk esnaf, yan dükkânın sahibi Suriyeliye maddi yönden destek olabilmek için kendilerine ait laptop veriyor ve "Ne kadar ihtiyacın olursa kullan, maddi manevi yanındayız kardeşim" diyor.

Fakat Battalgazi'de Suriyeli ve Türk esnaf arasındaki ilişki, bu diyalogda görüldüğünden daha karmaşık.

Mahallede Türk esnafın Suriyelilere göre sayıca oldukça az olduğu bilinen bir gerçek.

Genellikle "Suriyelilerin aldığı sosyal yardımlar" ve daha da önemlisi "Suriyelilerin dükkanlarının ruhsatsız ve denetimsiz olduğu, dolayısıyla vergi vermeden haksız kazanç elde ettikleri" iddiaları bunun sebebi olarak kabul görüyor.

Kısa bir süre önce Suriyeli esnafa destek olan Türk esnaf, bizimle yaptığı röportajda ise şunları söylüyor:

"Suriyeliler ekonomik olarak çok güç kazandılar, mahalledeki bu rahatsızlık o yüzden. Ben burada vergi veriyorum ama yan taraf vermiyor."

"Eğer ben vergi veriyorsam, yanımdaki da vergi verecek. Vergi kaydı yok. Emlak vergisi, stopaj… Hepsinden muaf. Bu konu yüzünden esnaf birbirine diş biliyor. Böyle olaylar olunca da herkes tepkisini gösteriyor."

"Devlet büyüklerinin buna bir dur demesi gerekiyor. Burada Türk isen, iki adım önde suçlusun. Bu bölge, unutulmuş bir bölge. Artık buraya bakılması lazım."

Türk esnafa ait dükkân içerisinde röportaj yaptığımız esnada, kepenklere vurulan sopa sesleriyle irkiliyoruz.

Yaşları en fazla 5-7 arasında olan dört çocuk, Suriyeli sandıkları dükkânın kepenklerine ellerindeki sopalarla vuruyor.

'Suriyelileri buradan sadece devlet gönderebilir'

Suriyeli kiracıları bulunan bir emlakçıyla konuşuyoruz.

Mahallede Suriyelilere fahiş fiyatlarda ev ve dükkân kiralandığı iddialarını sorduğumuz emlakçı, kendi kiraladığı dükkanları 'asla yüksek fiyattan vermediğini' ancak mahallede böyle örneklerin bulunduğunu söylüyor.

Mahallenin kalkınması açısından Suriyelilerin bir an önce gönderilmesi gerektiğini savunan emlakçı, aksi takdirde Altındağ bölgesinin 'gelişmemiş' kalacağını düşünüyor:

"Mahalledeki yapılaşmanın bakımsızlığını görüyorsunuz. Suriyeliler buradan gitmediği sürece burada modern yapılaşma olmayacak. 350 bin liralık dairelerimizi 280 bin liraya satamıyoruz."

"Hele bu olaylardan sonra buralar hiç gelişemeyecek. Mahallede devam etmekte olan iki inşaatımız vardı, artık buradan ev satma şansı yok, müteahhitleri battı artık. Anca buradan Suriyeliler giderse o zaman belki çehre değişir, dışarıdan yatırımcı bile gelebilir."

Yine de mahalle halkı tarafından Suriyelilere yapılanları haksız bulduğunu şöyle dile getiriyor:

"Suriyeli kiracılarım akşamdan beri korkuyla beni arıyorlar. Evinizin ışıklarını söndürün, kesinlikle odalarda değil camlardan uzakta koridorlarda oturun dedim."

"Çoluk çocuğun yaşadığı evleri taşlayarak, cinayet işleyenden ne farkın kaldı? Kırarak, dökerek, yağmalayarak hırs alınmaz. Hırsını almak istiyorsan gidersin, sandıkta cevabını verirsin. Ya da madem tepki göstereceğiz, hep beraber Cumhurbaşkanlığına yürüyelim."

Altındağ'da 'tek bir Suriyelinin' kalmaması gerektiğini savunan emlakçı, bunu sadece 'devletin' yapabileceğini düşünüyor:

"Buradaki Suriyeli esnaf eninde sonunda dükkânlarını açacak. Hem diyelim ki Altındağ'dan gittiler, nereye gidecekler? Keçiören, Ayrancı, Dikmen ya da başka şehirlere… E Türkiye'yi terk etmiş mi oluyorlar? O yüzden devletin göndermesi gerekiyor."

"Eğer hükümet, sayın Cumhurbaşkanımız, 'bu Suriyelileri ben getirdiğim gibi ben götürürüm' derse ancak o zaman buradan giderler. Ama Cumhurbaşkanı kılını kıpırdatmazsa kimse kusura bakmasın, 2023'te Cumhurbaşkanı'na güle güle."

Son birkaç gündür Battalgazi Mahallesi'nde yaşananlar, milyonlarca göçmenin bulunduğu Türkiye'de yaşanabilecek benzer olaylar açısından endişe verici olarak değerlendiriliyor.

Emlakçı, "Dünkü olayların içerisinde provokatörlerin olduğuna inanıyorum. Çok kişi tutuklandı. Çünkü bu kişiler, bu mahalleden değildi. Ama vatandaşı galeyana getirmiş oldular" diyor.
<< Önceki Haber Altındağ'daki saldırının gerçek sebebi bu mu? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER