“İyi biliniz ki evliyâullah için hiçbir korku yoktur; onlar asla tasa da yaşamazlar.” (Yunus, 10/62)
Ne çok konuşur olduk… Tesiri yok!
Günümüz biraz da gürültü çağı. Dünya büyük bir teşhir pazarına döndü. Pek çoklarının derdi, daha eyleme geçmeden duyurmak ve göstermek. Dinlemek, okumak ve araştırmak yerine konuşmak, izlemek ve nakletmek yaygınlaştı. Derinlemesine bir düşünceyi kendi zihnine ve ruhuna mâl etmek ise sarraflar çarşısında bulunmaz cevher.
Yakın geçmişin irfan ehlinin bazısını kendi mütevazı gayretlerimle “Zamanın Ruhunu Aydınlatanlar”(
https://crabpublishing.com/kitaplarimiz/biyografi/zamanin-ruhunu-aydinlatanlar/) adlı kitabımda tanıtmaya çalışmıştım. Her geçen gün daha kaliteli, nitelikli bir hayat yaşama, fikir cehdinde bulunma, hakikatin yılmaz yolcusu olma önem kazanıyor diye düşünüyorum. Günübirlik dedikoduların, malayani tartışmaların ağında hayatlarımızın ve hedeflerimizin kalitesi düşmeye devam ediyor.
Alvarlı Efe Hazretleri, Fethullah Gülen Hocaefendi’ye babaannesi Munise Hanım’dan sonra belki de en çok tesir eden hâl ve hakikat kahramanlarındandır. "Hocaefendi, Alvarlı Efe çok konuşmazdı. Ama durur durur bir
'Allah' derdi; elektrik çarpmış gibi olurdunuz, ayaklarınız yerden kesilirdi, büyülenirdiniz. Bunun onlarca kitap okumaktan daha tesirli olduğunu söylüyor."
Muhammed Lütfi Efendi, 1868 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesine bağlı Kındığı köyünde doğmuştur. Efe Hazretleri’nin neşet ettiği yuva mübarek ve feyizli bir kaynak gibiydi. Babası Hüseyin Kındıği Efendi ve öz kardeşi Vehbi Efendi dönemin maneviyat büyüklerindendir. Doksan yıllık ömrü adeta bir mücadele destanıdır. Osmanlı’nın yıkılış yılları ve milletimizin künde üstüne künde yediği işgal dönemleridir. Nâzım Hikmetlerin, Mehmet Âkiflerin ülkeden kaçmak zorunda olduğu sürgün yıllarıdır. Dinin tam bir gurbet yaşadığı dehşetli zamanlardır.
Efe Hazretleri o yılları ve neslimizin erimesini şöyle anlatır:
“Sefînem gark oldu dert deryasına,
Sahrâ-yı sînemi sel aldı gitti.
Hasret-keş olmuştur dil leylâsına,
Bülbül-teg zârımı el aldı gitti.”Küçük yaşlardan itibaren ruh dünyası Yunus Emre, Niyazi-i Mısrî, Fuzûlî, Hamza Nigârî gibi şairlerden etkilenmiştir. Pîr Muhammed Küfrevî Hazretleri’nin halkasından istifade etmiştir. Çok yönlü bir insan olan Muhammed Lütfi Efendi; mihrapta imam, kürsüde vaiz, medresede âlim, at üstünde alperen, tekkede mürşittir. Aynı zamanda Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazan bir kalem erbabıdır. Vefatından sonra oğlu Seyfettin Mazlumoğlu tarafından derlenen Hulâsatü’l-Hakâyık adlı divanında 700’den fazla şiir bulunmaktadır. Şiirlerinin birçoğu bestelenmiştir.
Böylesine tesir gücü yüksek insanların yanında bir müddet kaldığınızda, lâhutî âlemlere ait debisi yüksek bir zevk çağlayanına açılabilirsiniz. Hulâsatü’l-Hakâyık isimli eserinden gazeller, naatlar ve münâcatların nağmeleriyle örülü, günümüzün gürültülü dünyasından uzak; engin bir âleme yelken açmaya müsait ortamlarla karşılaşabilirsiniz.
Böylesi istisnaî zatlar her yerde karşınıza çıkmaz. Tanımak, bilmek için özel araştırma ve merak gerekir. Böylelerinin yanında insanı aldatan tüm yalancı mumlar söner, adeta gökten parlayan yıldızlar yeryüzüne iner. Dünyevîlik semavî desenlerle bezenir. Hak erlerinin yanında dayanılmaz, vahşetli yalnızlıklar son bulur; üns billâh esintileri her yanı kaplar.
Sükûtlarıyla tüm cihana seslerini duyururlar. Varlığı yorumlamada tam bir tercüman vazifesi görürler. Varlık, satır satır, kelime kelime anlam bulur onların tefekkür edalı davranış ve hikmetli sözlerinde.
“Allah bizi insan eyleye!” diyen bu kutlu gönül eri, ummanlar gibi sonsuzluğa bıraktığı eserleri ve sözleriyle akmaya devam edecektir.
Hazer kıl! Kırma kalbin, kimsenin cânını incitme,
Esîr-i gurbet-i nâlân olan insanı incitme.
Tarîk-i ışkda bîçâre-i hicrânı incitme,
Sabır kıl her belâya, Hâne-i Rahmân’ı incitme.Ruhu şad olsun.
YouTube linki:
https://youtu.be/Tc8G1sS646M