[Arif Asalıoğlu] Putin ve Erdoğan aynı paralel eksendeler

Moskova’nın içine düştüğü krizler Erdoğan'a uluslararası nüfuzunu artırma şansı verdi

SHABER3.COM

ARİF ASALIOĞLU

Batı'nın geleneksel bir ortağı ve NATO üyesi Türkiye, şimdilerde yönünü Rusya’ya ve Doğu’ya dönmüş vaziyette. Özellikle Ukrayna savaşının başlamasından sonra iki ülke stratejik ortaklar gibi hareket etmekteler. Ankara’nın bu krizde nasıl davrandığına dikkat edin: Yaptırımlara katılmadı, çatışmada arabuluculuk rolü oynamaya çalışıyor. Erdoğan, samimiyeti tartışılır ancak Ukrayna savaşı nedeniyle bölgesel aktör haline geldi. Avusturya başbakanına, Macron’a ve Amerikalılara tavsiyelerde bulunuyor.

Ankara ile Moskova arasındaki bütün sorunlar rafa kaldırılmış vaziyette. Erdoğan ve Putin aynı paralel eksendeler ve aynı rotadalar. Erdoğan, Putin'in eski Rus İmparatorluğu ya da Sovyetler Birliği zamanı gibi bir alanda etki kurma isteğine sanki göz yumuyor. Putin ise Erdoğan’ın yeni Osmanlı hayallerinden rahatsız olmuyor. Ruslar, Mersin Limanı, Kıbrıs ya da Suriye gibi konularda Akdeniz havzasında, Türkiye’yle ortak çıkarları konuşabilirken Karadeniz'de herhangi bir sürtüşme yaşamıyor. Gerektiğinde, gemileri boğazlardan geçiriyor, gerekmediğinde gemi geçişine kapatılıyor. Yani “biz neredeyiz? Karadeniz nerede? Amerika nerede?” dercesine.

Moskova’nın içine düştüğü krizler Erdoğan'a uluslararası nüfuzunu artırma şansı verdi

17/25 Aralık 2013, 15 Temmuz 2016, hukuksuzluklar, yolsuzluklar vb olaylar nedeniyle Batı, AKP yönetimine mesafe koyunca, Moskova Erdoğan ile aynı frekansta ortak dil fırsatı yakaladı. Putin’in Erdoğan'a karşı bir üstünlük duygusu yok. Kendini rahat hissediyor. Onunla çok karmaşık ama doğrulanmış bir diyaloğu var. Erdoğan ise Putin’e baskı kurmuyor. Karşılıklı her şeyi kabullenmiyorlar ama anlaştıklarında da mesafe alıyorlar. Önemli gelir kaynakları petrol ve gaz naklini rahatlatmak isteyen Putin, “Avrupa’ya tedarik için Türkiye’de büyük bir doğalgaz merkezi kurabiliriz” diyebiliyor. Hem de iç ve dış politikada çok farklı açılardan sıkışmış olan ve 2023 seçimlerine ekonomik krizle girmeye hazırlanan Erdoğan’ın imdadına yetişircesine.

İki tarafın çıkarına hamleler sadece bundan ibaret değil. Suriye lideri ile Putin’in katılımıyla ‘Rusya-Türkiye-Suriye liderleri zirvesi; Türk akımı kapasitesinin artırılması ve Doğu Avrupa ülkelerine petrol nakli; Erdoğan’ın Ukrayna savaşı konusunda hem Putin’le hem Zelenski ile hem de Batılı liderlerle diyalogta olması ve öneriler sunması; tahıl koridoru, esir değişimi ve Zaporijya Nükleer Santrali çevresindeki güvenli bölge girişimlerinde ortak kanaatler; Suriye’nin kuzeyindeki durum; Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne aktif katılması… Bu ve benzeri başlıklar bir bütün olarak Erdoğan'ın ve ekibinin uluslararası nüfuzunu artırma şansı verdi.

En sıcak gündem ise elbette ki Türkiye’de gaz merkezi kurulması. Putin, Türkiye’de kurulacak doğal gaz merkezinde elektronik platformun gelecek aylarda hazır olabileceğini ve Avrupa için gaz fiyatının Türkiye’de belirleneceğini söyledi. Stratejik Kalkınma ve Ulusal Projeler Konseyi toplantısında konuşan Putin, doğalgaz naklini gelecek senelerde artırmayı planladıklarını, özellikle Çin’e gaz sevkiyatı dahil Uzakdoğu Asya güzergahlarında 2025’e kadar gaz tedarikini 48 milyar metreküpe kadar yükseltebileceklerini, 2030’a kadarsa tedariki 88 milyar metreküpe kadar artırarak Batı’ya yaptıkları ihracatı geçeceklerini söyledi.

Seçimlerde Erdoğan’a önemli bir avantaj

Rusya-Türkiye ilişkilerinde bu değişim ve Putin-Erdoğan kimya uyuşması Rus uzmanların ve Rus basınının da çok tartıştığı konulardan. Komersant’ta yayınlanan bir makalede “Rusya ile Ukrayna arasında uzun yıllardır yaşanan gerilim ve krizin sıcak çatışmaya dönüşmesiyle değişen uluslararası konjonktür, hiç şüphesiz en çok Türkiye ve Erdoğan’a yaradı” deniliyor. 2022 yılını değerlendiren yazıda, özellikle Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekatın başlamasından bu yana geçen tüm aylar boyunca çatışmanın dışında kalan ve taraflar arasında bir arabulucu statüsünü koruyan Türkiye’nin bu krizden hem siyasi hem de ekonomik faydalar elde ettiğine vurgu yapılıyor. 

Komersant’ın makalesinde şu tespitler çok önemli: “Erdoğan, 2023'te yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini bir dış politika olayı haline getirerek seçimlerde önemli bir avantaj sağlıyor. Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi durumunda, geniş bir bölgede etkileşim modelinin tamamının ciddi bir şekilde revize edilmesi gerekecek. Erdoğan’ın kaybı uzun zamandır hem Rusya hem de Batı için eşsiz bir ortak aracıyı sekteye uğratacak. Savaş ne kadar uzun sürerse, Rusya'ya yaptırımlar o kadar fazla uygulanır ve Türkiye'nin çıkarları da artarak devam eder. Mesela The New York Times, Rusya'nın dış ticaretiyle ilgili geniş çaplı araştırmasında, Moskova ile Ankara arasındaki ticaretin (Ekim ayı itibariyle) 1980'den bu yana en yüksek seviyeye çıkarak %198 arttığını belirtiyor.’’

Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın uzamasının, Erdoğan'a uluslararası nüfuzunu artırma şansı verdiği belirtilen analizde ticaretten elde edilen yüksek gelirlere ek olarak, Erdoğan’ın, Rusya ile Batı arasındaki krizden, gaz merkezi, tahıl koridoru ve Finlandiya-İsveç'in ittifaka katılmak için başvurmasının ardından NATO üzerinde yeni bir baskı unsuru rolü oynama şansı yakaladığı hatırlatılıyor. Erdoğan’ın Putin ve Rusya’dan çıkarı olduğu için ihtiyatlı açıklamalarda bulunmasına da vurgu yapılmış. Erdoğan’ın Ukrayna ve Rusya’nın Kırım ve ülke sınırlarına kattığı diğer bölgelerle ilgili açıklamalarına Kremlin’den yanıt gelmemesine dikkat çekilerek, Türkiye'nin askeri alanda da Ukrayna ile açık ve aktif işbirliğini sürdürmeye devam ettiği belirtiliyor. Ve Rusya'nın Erdoğan'ın tüm bu politikalarına sessiz kaldığı da hatırlatılıyor.

Erdoğan, Rusya'dan ne zaman ve hangi şekilde istifade edeceğini biliyor

Önemli analiz ve makaleler yayınlayan başka bir kaynak olan Nezavisimaya gazetesi Aralık ayı sonlarında yine bu konuyu ele aldı. “Son zamanlarda Rusya ve Türkiye bir müttefik gibi davranıyorlar. Daha da önemlisi Türkiye, Rusya’yı dinlemeye, yaptırım uygulamamaya ve kendi çıkarlarına göre hareket etmeye hazır bir taraf olarak kaldı. Büyük olasılıkla, bu pozisyon devam edecek: Moskova ve Ankara yakın geçmişte daha önemli anlaşmazlıkların üstesinden geldi. Ancak Erdoğan, Rusya'dan ne zaman ve hangi şekilde  istifade edecek, bunu iyi biliyor.”

Erdoğan’ın hırslarının farkında olunduğu fakat bir karşılık gibi göz yumulduğu belirtilen yazı şöyle devam ediyor: “Türk lider, Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin kötüleşmesinden yararlanarak güç alıyor. Aslında açık hırsları herkes tarafından iyi bilinir. Fakat Rusya şimdi buna pek bakmıyor. Hatta onu bir bölgesel güç, Akdeniz'de, Orta Doğu'da, Transkafkasya'da, Orta Asya'da ve daha geniş anlamda İslam dünyasında önemli bir oyuncu olarak fikirlerini destekliyor. Türkiye cumhurbaşkanını Moskova ile Kiev arasındaki müzakerelerden "tahıl anlaşmasına" kadar herhangi bir sürece arabulucu olarak dahil ederek, tüm aktörleri etkilemeye çalıştı. Kısmi normalleşmenin kaçınılmaz bedeli diyebilirsiniz.”

Analizde Erdoğan’ın Suriye’nin Kuzeyine düşündüğü operasyon için şimdi daha rahat olduğu belirtilerek şöyle deniliyor: “Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ta Kürt milislerin oluşturduğu tehdidi ortadan kaldıracağını ve terörle mücadele eden ülkesine "kimsenin karşı çıkmaya cesaret edemeyeceğini" söyledi. Türk lider, bunu söylerken Rusya'nın "Suriye'nin kuzeyini ve Irak'ı teröristlerden temizleme görevini yerine getirmediğinden de" bahsetti. Bunun sebebi Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekete odaklanması. Yani Erdoğan, Suriye ve Irak'ta güç kullanımı konusunda kendini daha rahat hissetti.”

Elbette ki bahsi geçen bölgesel sorunlarda Moskova ve Ankara tek başlarına değiller. Türkiye ve Rusya arasında derinleşen çok yönlü ve ekonomik bağların Moskova'nın yaptırımları atlatmasına katkı sunabileceğinden dolayı 'büyük bir endişe kaynağı' olduğunu hem AB hem de ABD dillendirdi. Batı aynı zamanda, Türkiye'nin Rusya'ya yönelik desteğinden Erdoğan'ın çıkar sağlamaya çalıştığını biliyor. 

Erdoğan ne zaman ABD’den bir şey koparmaya çalışsa Rusya'dan hava savunma sistemi ya da benzer stratejik bir hamle yapacağının artık farkında. İki taraflı işleyen bu düzenekte The Times’dan Roger Boyes’in dediği gibi “Sonuçta Erdoğan'ın yardımlarıyla Putin asla yalnız kalmayacak.”
<< Önceki Haber [Arif Asalıoğlu] Putin ve Erdoğan aynı paralel eksendeler Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER