BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Kıyamet yakınlığındaki şu günlerde, yaşadığımız en acı gerçek belki de bütün değer yargılarının alt üst olmaya başladığı gerçeği...


Bayramın “tatil” olduğu, “nereye gitsek acaba”ların hesabının yapıldığı, hüzün bulutlu “kutlu ve mutlu” günler bayramlar. Kulakların çalınacak kapılarda olduğu; “Evdeyseniz biz geliyoruz” haberinin beklendiği günler… Duygudan uzak, kopyala yapıştır türü mesajlarla kutlama yapıldığının sanıldığı günler… Çalacak telefonların beklendiği günler… Kesilecek kurbanların bile kıymet-i harbiyesinin kalmadığının zannedildiği günler… Oturduğumuz sefer tası binalarda, kapı komşumuzu bile tanımadığımız için, ortak kurban bile kesemediğimiz günlerde… Paylaşımın unutulduğu, derin dondurucularda saklanan kurban etleriyle, gelecek günlerde “etsiz” kalmamayı düşündüğümüz günler… Elini öpeceğimiz babamızın, boynuna sarılacağımız anamızın bizi bu dünyada, bir başımıza, öksüz-yetim bıraktığı günler… Yaşadığımız iş stresinin altından kalkıp da gidebildiğimiz bayram namazlarından dönerken eve, anadan babadan yardan uzak geçirilen bir bayrama daha başlamamızın habercisi gözyaşlarımızın döküldüğü günler… Yurdundan yuvasından, anasından babasından, eşinden dostundan çok uzakta, bir avuç “Kur’an hizmetkarı” arkadaşıyla beraber “bayram” edilen günler… Dava arkadaşlarının, yeri geldiğinde ana-baba, yeri geldiğinde ağabey kardeş, yeri geldiğinde dost-sırdaş olup sımsıkı kucaklandığı günler… Kim bilir kaçıncı bayramını gurbette yaşamakta olan gözyaşı dolu “gülen” yüzlerin, sinelerde hatırlandığı ve dua edildiği günler… Anavatandan gelecek bir “arkadaşın” elbiselerindeki kokunun içe çekilip, hasret ateşinin büyütüldüğü günler… Ezanların bile mahkum olduğu dört duvar arasında, buruk, yalnızlığın kollarında ve özlemle geçirilen günler… Köyünün toprağını… Anasının kabrini… Kendisini şu fani dünyada yapayalnız koyup giden arkadaşlarının kabirlerini ziyaret etmeyi özleyerek geçirilen günler… “Hey gidi günler” deyip iç geçirilen günler… Otobüslere doluşup, beraber yenen yemeklerle, beraber edilen dualarla, beraber dökülen gözyaşlarıyla, beraber kılınan namazlarla, beraber edilen tespihatlarla yapılan yolculukların olduğu günler… Camileri doldurup, vakit gelinceye kadar “aman abdestimiz bozulmasın” özeni ve titizliği içinde diz dize oturulup bolca dua edilen günler… Yangın yeri yürekler… Arkadaşlıkların fanus içinde korumaya alındığı… Hatıraların kasasına “Yangında ilk kurtarılacak” yaftalarının asıldığı günler… Özlemin… Muhabbetin… Sevginin zirveye çıktığı günler… Hasretin Everest olduğu yüreklerin, birbirine sarılıp; hiç söz etmeden gözyaşı akıtılan günler… “Kimse kalmadıysa ben varım ya!” denilecek günler… “Nerelerdesin, Seni çok özledim”lerin sıkça duyulduğu günler… “Seni seviyorum”ların dilden dile, kulaktan kulağa aktarıldığı günler… Hem bacılarımın, kardeşlerimin, hem ablalarımın ağabeylerimin… Hem yurt içindeki hizmet erlerinin, hem yurt dışındaki hicret kahramanlarının… Hem yapayalnız olup, bir başına sorunlarla boğuşan hem de anlaşılamayan Altın Neslin Fikir Babasının… Hem bütün İslam aleminin… Hem Erol’un, Ertan’ın… Hem Enes’in, Haluk’un, Önder’in Dursun’un, Ahmet’in… Hem İsa’nın, Mustafams’ın, Rüştü’nün… Hem Said’in, Ahmet’in, Çelik’in… Hem Övez’in, Yıkar’ın, Erhan’ın Osman’ın, Nadir’in… Hem de adlarını yazamadığım bütün arkadaşlarımın, kardeşlerimin… Ve en baştaki iki dostumun… Sevenin sevmeyenin, üzdüğümün üzenin, kırdığımın kıranın, hatırladığımın hatırlayanın… Kurban Bayramını tebrik ediyorum. www.asimyildirim.com.tr
<< Önceki Haber BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER