Avcı tutuklamasının ardından çıkan skandal

Gültekin Avcı’nın sadece köşe yazıları gerekçe gösterilerek ‘terör ve darbe’den tutuklandığı soruşturmada çarpıcı gerçek gün yüzüne çıktı. Soruşturmaya esas alınan fezlekede çok sayıda gazetecinin adı geçiyor.

Avcı tutuklamasının ardından çıkan skandal

Yazarımız Gültekin Avcı'nın 7 makalesinin delil gösterilerek “terör” ve “darbe”den tutuklanması, aynı soruşturmada adı geçen birçok gazeteciyi de hedefe koyuyor. Başsavcı Vekili Fidan'ın talimatıyla hazırlanan “Selam Tevhid” soruşturmasının polis fezlekesinde Avcı'nın dışında çok sayıda gazetecinin ismine ve haberlerine yer verildi. Amberin Zaman’ın röportajı, CHP Milletvekili Tanrıkulu'nun demeci “casusluk” ve “algı operasyonuna” emsal gösterildi.

Bugün'den Kamil Maman'ın haberine göre, Gültekin Avcı’nın Uğur Mumcu, Bahriye Üçok gibi birçok aydını katleden İran casuslarına ve muta nikahına dikkat çeken 7 makalesi nedeniyle "darbeye teşebbüs" ve "terör örgütü yöneticiliği" suçlamasıyla tutuklanması, soruşturma dosyasında ismi geçen diğer gazetecilerin tutuklanmasının da önünü açıyor. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın IŞİD’e silah götüren TIR’larla ilgili haberi, Başsavcı Vekili İrfan Fidan tarafından “terör, casusluk ve darbe” suçlamasıyla Gültekin Avcı’nın tutuklandığı “Selam Tevhid” soruşturmasının çatı dosyasına kondu. Soruşturmanın polis fezlekesinde ise Amberin Zaman gibi gazetecilerin haberi ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrı-kulu’nun demeçleri “casusluk” ve “algı operasyonuna” emsal olarak gösterildi.

Talimatla haber iddiası
Başsavcı Vekili Fidan’ın talimatıyla hazırlanan polisin fezlekesinde bazı basın yayın kuruluşları ile birlikte Amberin Zaman’ın PYD lideri Salih Müslim röportajı ve CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun Taraf Gazetesi’ne de yayınlanan açıklamaları da darbeye teşebbüs ve terör örgütü suçlamalarında ana delil olarak sayılması dikkat çekti. Terör polisleri tarafından Fidan’ın talimatıyla hazırladığı fezlekede ismi geçen gazete ve gazetecilerin talimat doğrultusunda sistematik olarak bu konuları işledikleri ifade ediliyor. Ek raporun tespit bölümünde ise gazeteler, dosyaya haberleri ve yazıları giren gazetelerle ilgili şu değerlendirmede bulunuluyor:

‘Harfiyetn uyguluyorlar’
“Daha önceki olaylarda olduğu gibi MİT TIR'ları olayı olarak bilinen 07 Kasım 2013 tarihinde ve 3 Ocak 2014, 19 Ocak 2014 tarihlerinde gerçekleşen olaylardaki süreç gözden geçirildiğinde sistem hep aynı şekilde işlemektedir. Fethullah Gülen’in talimatıyla hareket eden medya organları, konuyu gerek gazete haberleri ve köşe yazılarıyla gerekse diziyle sürekli gündemde tutarak enjekte etmeye çalıştığı algıyı halkın duygu ve düşüncelerine yerleştirmeye çalışarak algı yönetimi görevini yapmış, devam eden süreçte de devletin kılcallarına sızarak kümelenen örgütlü yapı operasyonel sürece giden safhada örgüt adına üzerine düşen görevi yerine getirerek talimatın harfiyen uygulanmasında rol almıştır.”

Hazırlanan ek raporun tespit bölümünün sonunda, Gazeteci Amberin Zaman’la birlikte bazı gazete ve gazetecilerin, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarının haberleştirilmesi, planlı ve örgütsel bir hiyerarşi içinde olduğu belirtiliyor. Raporda gazetecilerin yazıları, röportajları, basın kuruluşlarına dair şu ifadeler kullanılıyor:

“Tüm bu yaşanan süreç göstermektedir ki; Türkiye ve Dünya gündemini meşgul eden MİT TIR'ları olayının Gülen örgütüne bağlı kişilerce tezgahlandığı, MİT ait olduğu iddia edilen TIR'lara yapılacak baskınların çok önceden bilindiği, bu konunun gazete haberleri, köşe yazıları ve televizyon dizileriyle gündemde tutularak algı çalışması yapıldığı, devlet kadroları içerisine kümelenmiş Gülen örgütüne mensup üyeler ile örgütün medya kanadının nihai amacına ulaşmak için planlı ve örgütsel bir hiyerarşi içerisinde hareket ettikleri değerlendirilmiştir.”


Avukatları tutuklama kararının ardandan kendileriyle vedalaşan Gültekin Avcı'nı fotoğrafını paylaştı."Kararı tebessümle karşıladı ve 'Sürpriz olmadı, hukuki bir karar beklemek abes olurdu' dedi" ifadesinin ardından avuktalar, "Bedel ödemeyi göze alanlar özgürdür” notu düştü.
 
Can Dündar, Gültekin Avcı ile aynı dosyada
Başsavcı Vekili İrfan Fidan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın Adana ve Hatay’da IŞİD'e silah taşındığı gerekçesiyle Ocak 2014’te durdurulan TIR’lardaki roket ve diğer mühimmata ait görüntüleri yayımladığı haberi, Gültekin Avcı’nın tutuklandığı Selam Tevhit soruşturmasının çatı dosyasına aldı. Dündar, “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “Siyasi ve askeri casusluk”, “Gizli kalması gereken bilgileri açıklama” ve “Terör örgütü propagandası yapma” suçlamalarıyla şüpheli olarak
yer alıyor.

‘Sözde örgüt’
Soruşturma dosyasında, Cumhuriyet’in başyazarı Uğur Mumcu’yu katleden Selam Tevhid terör örgütünü “sözde” olarak tanımladı. Aynı zamanda Muammer Aksoy, Bahriye Üçok gibi aydınların da katletmesi sebebiyle Yargıtay tarafından 3 kere terör örgütü olarak onaylanan Selam Tevhid örgütüne rağmen savcılığın Cumhuriyet Gazetesi'ne bu soruşturmaya dahil etmesi dikkat çekti.



Gazete davayı duyurmuştu
Cumhuriyet Gazetesi, söz konusu TIR'larda bulunan silahların görüntülerini manşete taşımasının ardından gazeteye ve Can Dündar’a yönelik açılan siyasi ve askeri casusluk soruşturmasının Selam Tevhid soruşturması kapsamında açıldığını "Gazeteciliğe soruşturma” başlığıyla manşetten duyurmuştu. Gazete, 30 Mayıs 2015’te yaptığı haberde, Başsavcı Vekili Fidan’ın soruşturmayı Adana ve Hatay’da silah yüklü TIR’ları durduran ve TIR’ların içindeki mühimmatla ilgili rapor hazırlayan askerlerin ve Selam Tevhid soruşturmasını yürüten polislerin de tutuklandığı soruşturmaya eklediğini belirtmişti.

17 Aralık manşetleri ‘darbeye delil’ diye dosyaya konuldu



İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Başsavcı vekili İrfan Fidan’ın talimatıyla “Türkiye ve dünya gündemini ilgilendiren kamuoyunda radikal Tahşiye grubu soruşturması, IŞİD'e silah taşıdığı iddia edilen TIR'lar, 17-25 Aralık hükümete ve Anayasal düzene darbe girişimi teşebbüsü, Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması olarak bilinen bu ve benzeri olaylardaki sistemli ve örgütsel çalışmanın nasıl yürütüldüğü ve örgütsel bir hiyerarşi içerisinde sistematik olarak nasıl hareket edildiği raporumuzun içeriğinde görülecektir" başlıklı ek rapor hazırladı. Hazırlanan bu raporda, Rıza Sarraf ve 4 eski bakanla ilgili gerçekleştirilen 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet soruşturmasının da dosyanın delilleri arasında yer alması dikkat çekti. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını manşete taşıyan BUGÜN, ZAMAN ve HABERTÜRK gibi gazetelerin 18 Aralık 2013 tarihli manşetleri de dosyada darbeye teşebbüs delili olarak yer aldığı görüldü.

CHP’li Tanrıkulu’nun açıklamaları talimat görülerek dosyaya girdi
Taraf Gazetesi'nin 6 Ekim 2013 tarihinde “El Nusra’nın Ana üssü Ceylanpınar” manşetinde CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yaptığı açıklamaları haberleştirmesi de Savcı İrfan Fidan soruşturma dosyasında “darbeye teşebbüs” ve “silahlı terör örgütü” üyeli suçlamasının ana delili olarak yer aldı.



Polisin ek raporunda Ekrem Dumanlı’nın İslamfobyadan cemaatfobyaya başlıklı köşe yazısı, Emre Uslu’nun köşe yazıları ve “Çok güzel şeyler olacak” şeklinde attığı tweetler de darbeye teşebbüs, siyasi ve askeri casusluk gibi suçlamaların delileri arasında gösterildi.

İran ajanlarını Avcı’dan önce Sabah ve Hürriyet yazdı



Gültekin Avcı'nın tutuklanmasına gerekçe gösterilen 7 köşe yazısında değindiği İran istihbari çalışmaları ve mut’a nikahı konularını Avcı’dan önce Habertürk, Sabah, TRT Türk ve Hürriyet gazeteleri tarafından haberleştirilerek yayınladıkları ortaya çıktı.

Gültekin Avcı, İran istihbaratı ve mut’a nikahı konularını içeren 7 köşe yazısını Eylül 2013 tarihinde kaleme almasına rağmen, Habertürk “vatana ihanet görüntüleri”, Hürriyet “Muta ajanları” Sabah “İran’ın derin Türkiye oyunu ve TRT Türk “İranlı casuslar kameraya böyle yakalanmış” başlığı ile 2012 yılı sonunda ve 2013 Mayıs ayında haber yaptıkları ortaya çıktı.

Avcı ifadesinde belirtti
Köşe yazısından dolayı tutuklanan Gültekin Avcı mahkemedeki sorgusunda, suç unsuru kabul edilen 7 köşe yazısını yazmadan çok önce Hürriyet ve çeşitli basın kuruluşlarında haber olarak gündeme geldiğini belirtmişti. Avcı kendisinin, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında başka gazete ve basın kuruluşları tarafından yazılıp çizilen İran istihbaratı ve Muta nikahı üzerine yazılmış haberleri köşesinde yorumlamaktan başka bir harekette bulunmadığını belirtti.

Dizi senaryosu bile darbe ve terör örgütü delili
Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan Şefkat Tepesi dizisinin 6. bölümünde geçen hayali senaryo konuşmaları da İrfan Fidan tarafından soruşturma dosyasında “darbeye teşebbüs” ve “silahlı terör örgütü” delil olarak dosyaya konuldu. Dizinin senaryosunda yer alan hayali bir yapı olan "Karar Kurulu" üyelerinin konuşmalarındaki ifadeler de komik bir şekilde delil gibi sunuluyor. Fezlekede, Şefkat Tepe isimli dizinin formatından, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin talimatıyla değişiklik yapıldığı şöyle iddia ediliyor:

“'Karanlık Kurul' ya da 'Karar Kurulu' diye adlandırılan sahnelerde Gülen’in yaptığı konuşmalarda kullanılan 'mut’a' nikahı kelimesinin 16 defa Kılcal kelimesinin 61 defa olmak üzere birden fazla, sistematik olarak sürekli kullanıldığı, bahse konu dizinin ilk olarak 5 Ekim 2013 tarihli karar kurulunda İranlı bir karakteri canlandıran ve 'Tersli' diye hitap edilen şahıs tarafından mut'a söylemi kullanılmış, dizinin haftalık yayınlanan ilerleyen bölümlerinde de sürekli mut'a nikahı konusunun işlendiği görülmüştür.”

Amberin Zaman’ın röportajı delil oldu
Başsavcı vekili İrfan Fidan, 8 Kasım 2013 tarihinde Taraf Gazetesi'nde Amberin Zaman’ın PYD lideri Salih Müslim ile yaptığı “Türkiye El Kaide’ye yardımı kesti” başlıklı röportajı, darbeye teşebbüs, silahlı terör örgütü suçlamasına delil olarak gösterdi.



Gazeteci Amberin Zaman'ın suç sayılan röportajı, sarı oklarla işaretlenerek gösterilmesi dikkat çekti. Raporda bu haberlerin gazeteciler ve gazeteler tarafından sistemli olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yurtdışında zor duruma düşürmek amacıyla sistematik olarak yapıldığı ifade edildi.

ABD’li yazara casus suçlaması
Başsavcı vekili Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılındaki “One minute” çıkışını yaptığı Davos'taki paneli yöneten Washington Post Gazetesi'nin ünlü yazarı David Ignatius’un 18 Ekim 2013’teki Taraf Gazetesi'nde yayınlanan yazı da darbeye teşebbüs, casusluk ve terör örgütü suçu olarak gösterdi.



Taraf, suçu delil olarak kabul edilen haberinde Ignatius’un kaleme aldığı yazısını “İsraille Ajan Kavgası” başlığıyla haberleştirmişti. Ignatius, söz konusu yazısında Türkiye’nin 2012 yılında MOSSAD ajanları ile buluşan 10 İranlı’nın kimliğini İran’a verdiğine dikkat çekiyor bundan MİT’in sorumlu olduğunu ileri sürüyordu.
 
Gazetecilere HTS kaydıyla suçlama 
Başsavcı vekili İrfan Fidan, HTS kayıtlarıyla gazeteci ve gazeteleri darbe suçu ve silahlı terör örgütü üyeliği suçuna sokuluyor.
İlk olarak siyasi iktidarın rahatsız olduğu gazete ve gazetecilerin haberleri masaya yatırılıyor. Ardından ise gizli yürütülen soruşturmada gazetecilerin ve gazetecilerle görüşen kişilerin HTS kayıtları alınarak Hizmet Hareketin’den tanınmış bir kişi ile olan telefon görüşmesi tespit edilmeye çalışılıyor. Görüşmelerin içerik, tarih ve zamanına bakılmaksızın gazeteciler bu kişilerle görüştü denilerek darbe suçlaması, silahlı terör örgütü ve casusluk gibi hukuksuz işlemlerle soruşturmalara dahil ediliyor. Bu şekilde gazete ve gazetecilere gözdağı vermeye çalışarak sindirilmeye çalışılıyor.

TEPKİLER...

Bu eceli gelmişliğin ifadesi
Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca: Gazeteci Gültekin Avcı'nın, kaleme aldığı 7 köşe yazısından dolayı ‘hükümete darbe' ve ‘terör örgütü kurmak' suçlamasıyla tutuklanmasını kınıyorum. Bir iktidar, bir hükümet otoriterleşmeye yönelince, ana noktada durması gereken yollardan bir tanesi basını susturmaktır. Bu temelde Hürriyet'e, BUGÜN'e, Zaman'a ya da Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan baskı ve ardından açılan davalar, bütün bunlar aslında otoriterleşen siyasi iktidarın kendisini kamuoyundan gizlemek ve onu açığa çıkaran tüm basın organlarına, basın mensuplarına baskı yapması anlamına geliyor. Bunu şiddetle kınıyorum. Bu baskının sonu yoktur. Eceli gelmişliğin ifadesidir.

Bütün topluma gözdağı veriliyor
MHP Genel Başkan Yardımcısı Atila Kaya: Bu yapılanların izahı mümkün değil. İktidar partisi, 17-25 Aralık operasyonlarından sonra, şaşırmış bir halde hukuku, yasaları ve Anayasa'yı bir tarafa bırakarak her türlü hukuk dışı yollarla, mahkemeleri kendi kontrollerine aldılar. Adaletsiz, hukuksuz, vicdansız, insafsız uygulamalar yapıyorlar. Bu zulüm ve baskıların bir sonu olacaktır. Medya üzerinde baskı var. Kendine aşık, kibre kapılmış, dolayısıyla farklı farklı medya gruplarına çeşitli yollarla bina basarak, operasyon yaparak, devlet gücünü kullanarak bir takım yaptırımlar yaparak anti demokratik uygulamalarını her geçen gün artıran bir yapı ile karşı karşıyayız. Gültekin Bey'e çağrı yapılsa gidip ifade verir, ama bu yapılmayarak topluma bir gözdağı veriliyor. Susturulmak isteniyor. Hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alındı. Avcı’nın davalık olduğu bir hakimin karşısına çıkarılması da bu hukuksuzluklara bir örnektir.”

Tam bir akıl tutulması
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: Köşe yazısından dolayı insanların tutuklanması kabul edilemez. Türkiye için bir utanç olduğu gibi ülkenin dış dünyada da itibarını sarsan bir olay. Hükümetin böyle bir baskı uygulaması, böyle bir soruşturma yapması dünyaya izah etmek mümkün değildir. Utanç verici son derece ayıp bir manzaradır. Hükümetin geldiği akıl tutulmasını göstergesidir. Hükümet acımazsızca muhalifleri susturmak, yükselen sesleri bastırmak açısından bir akıl tutulması yaşıyor. Bunun maliyeti Türkiye’ye çok ağır olacak. Hükümet bu aymaz tutumundan vazgeçmedikçe dış dünyanın sıfırladığı bir ülke olarak tarihe geçecektir. Bir yandan gazetecilere, iş dünyasına asılsız suçlamalarla Türkiye karanlık bir tabloya doğru gidiyor. Bu karanlık tablo hep beraber karşısında durarak aydınlığa çıkaracağız.

Gazeteciler hedef gösteriliyor
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen: Bu olay hem basın özgürlüğü açısından hem de adil yargılanma hakkı açısından kabul edilemez bir durumdur. Savunma hakkı adil yargılamanın olmazsa olmazıdır. Avukatlara yönelik son dönemde sergilenen yaklaşım tümüyle yargının siyasi vesayet altına alındığını göstermektedir. İfade özgürlüğü ise bir ülkenin gerçek bir demokrasi ile yönetilip yönetilmediğinin göstergesidir. Köşe yazarları, gazeteciler bir taraftan hedef gösterilip diğer taraftan cezalandırma nitelikli uygulamalara tabi tutulması ülkenin geleceği ile ilgili ciddi kaygılar duymayı gerektirir.

İtibarımızı zedeliyorlar
MHP Genel Başkan Yardımcısı Alim Işık: Buna şaşırmadım çünkü son dönemde AKP’ye muhalif görülen hangi tür medya organı, köşe yazarı, vatandaş kim varsa bu tür, Türkiye’nin demokratik, laik, hukuk ilkesi ile bağdaşmayan operasyonuna maruz kaldı. Yapılanların vicdanlar karşısında hiçbir değeri yoktur. Milletin vicdanında hiçbir karşılığı yoktur. Bu tür hukuksuzluklar Türkiye’nin itibarini zedeliyor. Bu çağda, bu devirde, bu ülkede insanların düşüncelerinden dolayı operasyonlara tabi tutulması ve tutuklanması kabul edilemez. Hükümetin ayıplar hanesine bir satır daha yazılmıştır. Yaklaşan seçimler öncesi vatandaşa, medya organlarına göz dağıdır. Usulsüzlükler yolsuzluklardan kimse bahsetmesin diye yapılan bir operasyondur. Türkiye adına kara bir lekedir bu yapılanlar.
<< Önceki Haber Avcı tutuklamasının ardından çıkan skandal Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER