Maalesef çoğumuz telefonu elimize aldığımızda ne kadar süre geçtiğini fark edemiyoruz. Bir bildirim sesiyle başlayan ekrana bakışla, dakikaları hatta saatleri öylece tüketebiliyoruz. Bu durum yalnızca zaman kaybı değil; zihinsel dağınıklık, odaklanma sorunu, uyku bozuklukları ve ruhsal yorgunluk gibi pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Teknoloji çağında ekranların içine çekilmek çok kolaydır; fakat bu çekim gücünü fark etmek, her durumda olduğu gibi sağlıklı bir dönüşümün de ilk adımıdır.
Üstelik ilginç bir çelişki yaşıyoruz: Çocuklarımıza “Elindekini bırak, biraz da gerçek hayata bak” diye telkinde bulunan ebeveynlerin büyük bir kısmı, kendileri ekranlarından kopmakta zorlanıyor. Yetişkinlerin bu bağımlılığı, gençler için hem bir örnek oluşturuyor hem de uyarıların etkisini zayıflatıyor. Dolayısıyla ilk dönüşüm adımı, çoğu zaman gençlerden önce biz yetişkinlerin kendi ekran alışkanlıklarıyla yüzleşmesiyle başlıyor.
Dijital Bağımlılık Nedir?
Ekranlara olan bağlılığımız, sadece zaman kaybı olmasının çok ötesinde, hem zihinsel sağlığımızı hem de beynimizin temel işleyişini derinden etkileyen karmaşık bir döngüdür. Ayrıca, gün boyu kambur duruş, boyun ağrısı ve göz kuruluğu gibi fiziksel yansımaları da kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu bağımlılığın kökleri, en temelde, dopamin adı verilen hormonun çalışma biçiminde yatmaktadır. Her bir yeni beğeni, mesaj bildirimi veya "keşfet" sayfasındaki yeni bir içerik, beynimizin ödül merkezini hızla aktive eder. Bu durum, ödül merkezini aktive eder ve dopamin salınımına neden olur. Ancak sorun şudur ki, bu dopamin dalgalanmaları çok kısa sürer ve beynimiz sürekli olarak o hissi yeniden yaşamak için bir sonraki bildirimi, bir sonraki kaydırmayı talep eder. Hızlı akan içerikler, beğeniler veya oyunlardaki başarı bildirimleri dopamin salgısını artırarak “bir kez daha” döngüsünü tetikler. Tıpkı diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi, bu bağımlılık beynimizi sürekli olarak hızlı ve kolay ödüllere karşı hassaslaştırır.
Psikoloji araştırmaları, yüz yüze iletişimin azalmasıyla yalnızlık hissinin arttığını, bunun da kaygı ve depresyon risklerini yükselttiğini gösteriyor. Çoğunlukla yalnız kalmayla birlikte ekranlardan gelen sürekli uyarılma hâline daha fazla yönelme, zihnin dinlenmesine izin vermez. Fear of Missing Out (FOMO), yani sürekli bir şeyleri kaçırma korkusu; telefonun yanımızda olmaması, şarjının bitmesi ya da internet bağlantısının kesilmesi gibi durumlarda hissedilen kaygının da gösterdiği üzere, artık oldukça kökleşmiş bir bağımlılığa dönüşmüş durumda. Dahası, yapılan araştırmalar ortalama bir insanın dikkat süresinin 2000’li yılların başında yaklaşık 12 saniye iken bugün 8 saniyeye kadar düştüğünü ortaya koyuyor. Bu 8 saniyelik odaklanma süresi, Japon balıklarının (goldfish) ölçülen ortalama 9 saniyelik dikkat süresinden bile daha kısa. Hal böyle olunca, herhangi bir konuda uzun süre düşünmek, bir filmi baştan sona dikkatle izlemek ya da uzun bir metni odaklanarak okumak günümüz insanı için giderek zorlaşan eylemlere dönüşüyor. Bu tablo ise odaklanma zorluğunun en belirgin sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Kademeli Detoks
Dijital detoks, tüm cihazları bir anda bırakmayı gerektiren radikal bir eylem olmak zorunda değildir. Küçük ve sürdürülebilir adımlarla başlamak için önce günlük ekran sürenizi ölçebilir, en çok vakit harcadığınız uygulamaları belirleyebilir ve bu süreyi başlangıç olarak yüzde 20 azaltmayı hedefleyebilirsiniz. Gereksiz bildirimleri sessize almak da dikkatin sürekli bölünmesini engelleyerek odaklanmayı güçlendirir. Aynı şekilde başarı, küçük ve uygulanabilir adımlarla gelir: Örneğin akşam yemeği sırasında telefonu masaya koymamak veya yatmadan bir saat önce tüm ekranları kapatmak gibi zaman ve mekân sınırları belirlemek, zihne dinlenme alanı açar. Ayrıca ihtiyaç duymadığınız uygulama bildirimlerini kapatarak dikkatinizi dağıtan dürtüleri azaltabilir; dijital ortama uzanma isteği oluştuğunda ise manevi beslenmeye yönelmek, yürüyüş yapmak, günlük tutmak, çizimle meşgul olmak ya da bir enstrüman öğrenmek gibi alternatif ve fiziksel aktiviteler planlayarak bu boşluğu sağlıklı şekilde doldurabilirsiniz. Bu küçük ama istikrarlı adımlar, dijital bağımlılık döngüsünü kırmanın en etkili yollarından biridir.
Hayatın Kontrolünü Geri Almak
Dijital araçlar hayatımızı kolaylaştırmak için tasarlanmışken, farkında olmadan onlara olan bağımlılığımız bizi kendi hayatımızın pasif izleyicisi haline getirdi. Dijital detoks, teknolojiyi tamamen reddetmek değil, onunla bilinçli, sağlıklı ve kontrollü bir ilişki kurmaktır. Özellikle manevi hayatımız, sürekli bir ekran kaydırma ile geçiştirilemeyecek kadar değerlidir. İnsanın sadece bedensel ve zihinsel değil, aynı zamanda manevi bir açlığı da vardır; bu açlık, sürekli bildirimlerin gürültüsünde kaybolan iç sesimizi duyma, kendimizle ve Rabbimizle yeniden bağlantı kurma ihtiyacıdır. Unutmayın; akıllı telefonunuzu şarj etmek için gösterdiğiniz özenin çok daha fazlasını, dikkat sürenizi, üretkenliğinizi ve sevdiklerinizle kurduğunuz gerçek bağları oluşturan kendi aklınızı ve zihninizi şarj etmek için göstermelisiniz. Ömrünüzün bereketini arttırmak ve zamanınızın kontrolünü geri almak için dijital detoksun tam zamanı; böylece gereksiz uyaranları bırakıp, Allah’ın lütfettiği zamanı daha bilinçli ve huzurlu bir şekilde yaşayabilirsiniz.
Yazıyı dinlemek isterseniz:
[email protected] X:@esrabc










