Münasebet Kuracağı Kişi Ve Yerleri Seçme


M. Fethullah Gülen Hocaefendi çocukların serada korunması için yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor: 
“Aslında, anne-baba tarafından iyi görülüp gözetilen ve iyi beslenen bir çocuk dış çevrenin olumsuz tesirlerinden büyük ölçüde korunmuş olur. Ancak, yine de YAKIN  TAKİP  çok önemlidir. Hatta çocuk, defter-kalem vs. almak için bile öyle yerlere yönlendirilmelidir ki, orada kötü söz ve menfi tesirlere maruz kalmasın. Evet o, sakıncalı kitapların teşhir edilip satıldığı yerlere girmemelidir. Bu kadarcık olsun, bakışı, his dünyası, görüşü bulunmamalı ve o, uğradığı her yerde Allah’a (c.c.) ait, dine ait, ülküsüne ait, dupduru işaret ve işaretçilerle karşılaşmalıdır. Tekrar hatırlatmayalım ki, onun defter, kalem, kitap alacağı, yerlerdeki, pederi, velisi tarafından seçilmeli ve o kadarcık olsun yanıltılabilmesine fırsat verilmemelidir.
“Çocuk, bir elbise diktirecekse, gittiği TERZİ’de, kendi dünyasını görmeli ve kendi dünyasından sesler duymalıdır. Hatta orada oturduğu süre zarfında, dinden diyanetten, vatanın teâlî ve terakkisinden bahsedilmelidir ve terzinin dahi elinde kumaş ve iğnesi işini görürken, bir taraftan da yanına gelenlerin ruhlarında KENDİ  DÜŞÜNCE  ATLASIMIZIN  BOYASINI  ÇALMALIDIR. Duyguları, dili hakikati ifade etmeli, hissiyatı hakikatin tercümanı olmalı, elindeki elbiseyi evirip çevirirken, düşünce dünyamızı da defalarca hallaç etmelidir. Bunlar YAKIN TAKİBİ  müşahhaslaştıran örneklerdir; yapılacak  şeylerse bunlardan daha ötedir.
“Bu ölçüdeki hassasiyet onu insanlardan koparma şeklinde anlaşılmamalıdır. Aksine, çocuğumuzun müsbet mânâda gelişmesi adına hassasiyet olarak telâkki edilmelidir. Konuyu biraz daha teferruatlandırabiliriz; çocuğu TIRAŞ  için öyle bir  BERBER  seçilmelidir ki, elindeki makinenin kolunu hareket ettirirken, ‘ALLAH’IN ADINA’  manasına ‘BİSMİLLAH’ demeli, çeşmeyi açarken, suyu dökerken ve oturup kalkarken her şeyi ‘BİSMİLLAH’  la bağlanmalıdır. Böyle bir BERBERİNİZ yoksa, hayat adına tamam sayılmadığınız için zamanla bu eksiklik, çocukta farklı şekilde kendini hissettirecektir.
“Bu münasebetle ehemmiyetli bir noktaya dikkatinizi istirham edeceğim. Bir velimeye (düğüne) gitmek dini bir vazife ve bir sorumluluktur. Kainatın Efendisi (S.A.S.) buyururlar ki: ‘Sizi bir düğüne, bir nişan merasimine davet ettikleri zaman icâbet ediniz.’  Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’ın bu emrine muhalefet edilemeyeceği açıktır. Böyle bir emir karşısında her mümin; ‘BOYNUM  KILDAN  İNCEDİR.’  der ve boyun eğer. Amma dinin bir diğer prensibi olarak, içinde lehviyat (boş, hatta günah eğlenceler),  ma’siyet, (Allah’a âsilik verecek şeyler), mâlâyani (mânâsız işe yaramaz) şeyleri, hatta cürmün ve günahların irtikap edildiği bir düğüne gitmemede dînî tavırdır. Çocuğun gördüğü şeylerle bozulacağı, kafasına girip düşüncelerini bulandıracağı durumlar söz konusu ise, elbetteki onun böyle bir düğüne gitmesine kimse cevap veremez.”
Mehmet Ali Şengül Hocamız anlattı: “Denizli de hafızlık yaparken, Mehmet Aydınoğlu hocamız bizi bildiği tanıdığı, güvendiği kişilerin iş yerlerine gönderdi. Meselâ tıraş için  BERBER  Mehmet Ağabeye… Mehmet Ağabey, Denizli’de Risale-i  Nur talebesi olarak tanınmış, meşhur birisidir… Ayrıca dediği yerlere gidip gitmediğinizi de, bize hiç hissettirmeden kontrol ve takip edermiş.” 
M. Fethullah Gülen Hocaefendi de aynen böyle davranırdı. Daha sonra Hizmet’in imkânları olunca “Mina-Merve” isimli bir kitap-kırtasiye dükkanı açtırdı. Ayrıca bir de bakkaliye ihtiyaçları için “Safâ-Zemzem” isimli bir süper market açtırdı…
Çocuğun İzleyeceği Televizyon  Programlarını  Seçme 
“Evinde televizyon bulunduran mümin, çocuklarına seyrettireceği programları hassasiyetle seçmelidir. Televizyonun cürmü ve günahı olduğunu söylemiyoruz. Bu sözlerimiz televizyon aleyhtarlığı şeklinde de algılanmamalıdır. Ne var ki, televizyon kanalları ve programları açısından SEÇİM YAPMAK  da terbiye açısından bir zarurettir. Kaldı ki, günümüzde (1994-1995) Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de konuya bu şekilde yaklaşmış ve bilhassa çocuklarla alâkalı değişik önlemler almışlardır. Evet onlar da bir kısım programlarının, hatta yayın politikalarının ve bazı filimlerin gençlerin ahlâkını ifsat ettiğini düşünerek müeyyideler (yaptırımlar) getirmişlerdir. Gerçekten de bazı yayınlar, gençliğin ahlâkî ve itikâdî düşüncesini sarsmakta ve onların ruh dünyasını karatmakta, fısk ve fücuru (fâsıklık ve fâcirliği, günahkârlık, âsilik ve haddi aşmayı) da teşvik ve terviç etmektedir. 
Binaenaleyh, bir televizyon kanalı, ahlâkımıza karşı savaş ilân ettiği halde evinizde hâlâ izlenebiliyorsa başta çocuklar olmak üzere o hanedekilerin ahlâklarının tefessüh etmesi (çürüyüp, konuşması),  içten içe çürümesi kaçınılmaz olmuş demektir.
“Bu sözlerimiz, kat’iyen ilmin, gelişmişliğin, tekniğin, fennin karşısında olduğumuz mânâsına hamledilmemelidir. Biz, tekniğin, insanlığın saadetine ve huzuruna matuf kullanılması ve geliştirilmesinden yanayız. Allah’ın (c.c.) bu nimetlerinden fikir, kültür, sanayi, sıhhat, tıp… gibi hususlar adına mutlaka istifade etmeliyiz. Böyle bir yaklaşım GERİCİLİK  değildir; (asıl) gericilik, bazı  televizyon kanallarının onca şenâet, denâet ve gayr-i ahlakiliğine karşı herşeyi sineye çekip nesillerin tefessüh etmesine sessiz kalmaktır.”
Bu felâkete karşı, Hizmet’in televizyon kanallarından çocuklar için programlar yapıldı. Ama maalesef bu süreçte bu hayırlı hizmetler yok edildi.

<< Önceki Haber Münasebet Kuracağı Kişi Ve Yerleri Seçme Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER