Bayram mektubu
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Cuma, Haziran 6 2025
Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan yeni köşe yazısını 'Bayram mektubu' başlığıyla kaleme aldı.

Lise son sınıftaydım. Yaşça benden daha büyük olan üniversite öğrencileri ve üniversiteyi bitirmiş olan abilerimizle değişik vesilelerle sık sık görüşüyorduk. Bir taraftan derslerime çalışıyordum, bir diğer taraftan da, öncelikle Rabbimizi tanıma ve ona iyi bir kul olma ile ilgili bilgi ve tecrübeleri onlardan öğreniyorduk.
Öncelikle hizmet hareketi tarafından Türkiye’de açılmış olan ortaokul ve lise benzerlerini ve tecrübelerini özellikle Orta Asya’daki ülkelere giderek onlarla paylaşmak için öğretmenler bu ülkelere gitmeye başladı. Bu okullarda okuyan öğrenciler için yurtlar tutuldu. İşte bu yurtlarda öğrencilere hem derslerinde yardımcı olma, hem de tecrübelerini onlarla paylaşmak için belletmenler lazımdı. Bu belletmenler, hem üniversitede okuyacak, hem de yurtlarda kalan öğrencilere yardımcı olacaklardı.
İşte ben de o zaman tam o yaşlardaydım ve liseyi yeni bitirmiştim. Bize bu bilgi gelince, ailemle bu durumu paylaştım. Onlar bana “şimdiye kadar bu insanlardan bir zarar görmedik, onlar ne tavsiye ediyorlarsa sen de onlara uy “dediler.
Biz de bir grup arkadaşla birlikte bir ülkeye gitmek için pasaportlarımızı çıkardık, biletlerimizi aldık. İki arkadaş olarak yolculuğumuz aynı gündü. Çok heyecanlıydık. Çünkü Fethullah Gülen hoca efendi de gerek vaazlarında, gerekse sohbetlerinde “oralarda bizim kardeşlerimiz var, şimdiye kadar onlarla görüşemedik, onlarla her şeyimizi paylaşmamız lazım. Bu konuda hep birlikte seferber olalım…” diyordu.
Biz de heyecanla uçağa bindik. Hem sevinçliydik, hem heyecanlıydık, hem de bu işin nasıl olacağını merak ediyorduk. O ülkenin havaalanına uçak inince, uçaktan inerken ayakkabılarımızı çıkardık. Kendi kendimize “buralar mübarek yerler, buralara ayakkabıyla basılmaz“ düşüncemiz vardı. Kimse bize böyle bir şey dememişti. Bizim ayakkabılarımızı çıkardığımızı görenler de şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. Pasaport kontrolüne gelince, camın arkasındaki görevlilere “biz sizin kardeşiniziz, sizlerle birlikte olmak için buraya geldik“ diye ellerimizi ellerini s
Öncelikle hizmet hareketi tarafından Türkiye’de açılmış olan ortaokul ve lise benzerlerini ve tecrübelerini özellikle Orta Asya’daki ülkelere giderek onlarla paylaşmak için öğretmenler bu ülkelere gitmeye başladı. Bu okullarda okuyan öğrenciler için yurtlar tutuldu. İşte bu yurtlarda öğrencilere hem derslerinde yardımcı olma, hem de tecrübelerini onlarla paylaşmak için belletmenler lazımdı. Bu belletmenler, hem üniversitede okuyacak, hem de yurtlarda kalan öğrencilere yardımcı olacaklardı.
İşte ben de o zaman tam o yaşlardaydım ve liseyi yeni bitirmiştim. Bize bu bilgi gelince, ailemle bu durumu paylaştım. Onlar bana “şimdiye kadar bu insanlardan bir zarar görmedik, onlar ne tavsiye ediyorlarsa sen de onlara uy “dediler.
Biz de bir grup arkadaşla birlikte bir ülkeye gitmek için pasaportlarımızı çıkardık, biletlerimizi aldık. İki arkadaş olarak yolculuğumuz aynı gündü. Çok heyecanlıydık. Çünkü Fethullah Gülen hoca efendi de gerek vaazlarında, gerekse sohbetlerinde “oralarda bizim kardeşlerimiz var, şimdiye kadar onlarla görüşemedik, onlarla her şeyimizi paylaşmamız lazım. Bu konuda hep birlikte seferber olalım…” diyordu.
Biz de heyecanla uçağa bindik. Hem sevinçliydik, hem heyecanlıydık, hem de bu işin nasıl olacağını merak ediyorduk. O ülkenin havaalanına uçak inince, uçaktan inerken ayakkabılarımızı çıkardık. Kendi kendimize “buralar mübarek yerler, buralara ayakkabıyla basılmaz“ düşüncemiz vardı. Kimse bize böyle bir şey dememişti. Bizim ayakkabılarımızı çıkardığımızı görenler de şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. Pasaport kontrolüne gelince, camın arkasındaki görevlilere “biz sizin kardeşiniziz, sizlerle birlikte olmak için buraya geldik“ diye ellerimizi ellerini s
Bu haberler de ilginizi çekebilir

ŞERİF ALİ TEKALAN

KADİR GÜRCAN

ABDULLAH AYMAZ

KEMAL GÜLEN







