'Ben milletimin evlatlarına bir kalemi çok görürken...'

TR724 yazarı Hakan Zafer, Afganistan'da gözaltına alınıp serbest bırakılan eğitimcileri anlattığı yazısında bu ülkede yaşadığı bir olayı ve anısını anlattı.

SHABER3.COM

Yazıdan ilgili bölüm...

(...)

2007 yılında mezuniyet törenine katılmak için Afganistan’a gitmiştim. Uzun, tehlikeli ve yorucu yolculuktan sonra insanın iliklerine kadar işleyen, garibanlığın tam orta yeri bir şehre gittik. Tören bitti, öğrenci ve öğretmenleri tebrik ettikten sonra derme çatma salonun dışında öğretmen ve öğretmen eşi hanımefendilerin elleriyle yaptıkları aperatifleri gelenlere ikram ettikleri masanın önüne geldik. Benim hep içim ezilir bu durumlarda. Bu, kesinlikle acımak değil, başka bir duygu. Olmamış ayva yersin de göğsüne oturur ya işte biraz ona benziyor. Birkaç küçük şey alıp köşede müdür beyle sohbet ediyorduk. Üzerine kürdan batırılmış, kanepe denilen türden yiyecekler de vardı. Yerken baktım ki kürdan kırık. İçinde kalmıştır dedim ama zaten yarım kürdan saplanmış. Gayri iradi, “kürdanın da yarısı bana denk geldi” dedim. Müdür bey gülümseyerek, “onları Türkiye’den getiriyoruz, burada bulunmuyor. Hanımefendiler idareli kullanıyor” dedi. Çaktırmadan yarım kürdanı elimde tutup çöpe değil cebime attım. Halâ saklıyorum. O yıllarda, üzerimde emanet para olur, bir yerde düşüp kalırsam benim zannedilmesin diye vasiyet yazmıştım, onun arkasına bantladım duruyor. Yarım kürdan üzerine o kadar tanım yükledim ki aklınız hayaliniz durur. Mesela, bana deseniz ki Hizmet nedir, bende bu sorunun muhtemel cevaplarından biri o yarım kürdandır.

Asıl anlatacağım olayı o tören esnasında dinlemiştim.

Dokuz yıl süren Rus–Afgan savaşı esnasında, Afgan Eğitim Bakanı bir seyahat sırasında Hindikuş Dağlarında mahsur kalır. Donmamak için yakın bir köye kadar yürürler. Okul ve öğrenci var mı merak edip soruşturur. Sekiz, on öğrenci olduğunu öğrenince yanlarına gider. Bakar ki defter namına ne buldularsa üzerine yazmak için kalemleri yok. Ağaçların ucunu hafif tutuşturup kömürleştiriyor, onu kalem olarak kullanıyorlar. Bu acıklı manzaraya dayanamaz. Elini gömleğinin cebindeki kaleme uzatır. Kalem bir tanedir, öğrenci sekiz, on. Hangisine yetsin. Hem kendisi eğitim bakanı olarak nasıl kalemsiz kalsın diye düşünürken kalemi vermekten vazgeçer. Yıllar sonra bu eski bakan, hadiseyi anlatırken Afgan çocuklarına yapılan hizmetler karşısındaki teşekkürünü, “Ben milletimin evlatlarına bir kalemi çok görürken” diye başlayan cümlelerle ifade eder.

***

Yarım kürdan, bakanın gömlek cebindeki kalem ve öğretmenlerin Türkiye Cumhurbaşkanına kurban sunulmasını yan yana düşünmeden edemiyorum. Yeryüzünde adalet ve güven üzerine bir medeniyet kurmanın şu haliyle Müslümanların rüyalarına bile giremeyeceği kanaatimi pekiştiren bu olay karşısında da karamsar değilim ama ortadaki resmi, olduğundan farklı görmeme sebep olacak beklentim de yok.

Allah, kerim.

Bekleyelim, görelim.

<< Önceki Haber 'Ben milletimin evlatlarına bir kalemi çok görürken...' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER