Bir Ben Bilmiyorum

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazar, Ocak 19 2025
Samanyoluhaber.com yazarlarından Harun Tokak, bu haftaki yeni köşe yazısında bir kez daha Hocaefendi'ye duyduğu özlemi kaleme aldı.


Bir Ben Bilmiyorum
 Yazılarımda, konuşmalarımda hep o var.
Herkesin dilinde o var.
Üç aydan beri yazılarımı hep onunla ilgili yazıyorum, onun hatıralarıyla tezyin etmeye
çalışıyorum.
İlk yazı Emanetin Emin Ellerde idi.  Bizim İller Sensiz, Nasıl Dayandı Yüreğiniz, O Ses
Sustu, Sesin Nerde Kaldı, Küheylanlar Gibi Koşunuz
yazıları onu takip etti.
Hocaefendi’den söz ediyorum.
Ruhunun ufkuna yürüyeli neredeyse üç ay oldu.
Bazıları hep onu yazıyorsun diyebilir.
 İnanın bir ömür boyu yazsam kalem usanası değil.
Hep onu yazmak, onu konuşmak, onunla olmak, onun hatıraları ile hemhal olmak bana iyi
geliyor.
Yüreğimdeki koru hafifletmek için belki de böyle yapıyorum.
Köy çocuklarının ufkunu, dünyaya taşıyan o tren istasyondan gittikçe uzaklaşıyor.
Uzaklardan pırıl pırıl göklere uzanan dumanları görünüyor.
Hasretin bir mendil gibi sallandığı o trenin ardından söylenen sözler, kelimeler, konuşmalar
koru alevlendirmekten başka bir işe yaramıyor.
Onun garipliği, onun yalnızlığı, onun yaşadıkları gözümün önüne geliyor ve bazan
hıçkırıklarımı tutamıyorum.
 Hayali gözlerimin önünden hiç gitmiyor.
Erbilli Esad Efendinin dediği gibi;
“Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr ateş!
Gül ateş, bülbül ateş, sümbül ateş, hâk ü hâr ateş!
Nigârım gel de gör kalbimde âteş, ah ü zâr âteş.”
Geçen günler gönlümüzdeki ateşi harlandırmaktan başka bir işe yaramasa da yine de onunla
olmak, onu yazmak, onu okumak bana iyi geliyor.
Yanmaktan zevk almak gibi bir şey bu.
Sanki onu yazmasam, onun konuşmasam, onunla olmasam asıl o zaman aramızdan ayrılıp

Bu haberler de ilginizi çekebilir