'Bu korkuyla yaşayamazsınız'

Okuma Süresi 2 dkYayınlanma Pazartesi, Ağustos 29 2016
Yazar Ahmet Altan yazısında tiyatrolara getirilen yasak üzerinden Türkiye'deki atmosferi analiz etti.



Tiyatro

Bazen, seksen milyonluk bir oyuncu kadrosuyla oynanan muazzam bir Tennessee Williams piyesinin içinde yaşadığımızı düşünüyorum son zamanlarda.
Perde, huzurlu, mutlu gözüken, umutları olan bir ülkeyle açılıyor.
Küçük dertleri var ama onları çözecekler gibi duruyorlar.
Derken piyes ilerliyor, “aile” içindeki sorunlar, kişiliklerindeki derin yaralar, birikmiş öfkeler, üstesinden gelinememiş ruhsal çatlaklar birer birer ortaya çıkmaya koyuluyor.
Mutlu evliliklerin arkasında gizli nefretleri, birbirinden hoşlanmaz gibi görünen insanların karşılıklı kızgınlık patlamalarının, yaralayıcı kavgalarının ardındaki gizli ihtiraslarını, arzularını, tutkularını görüyorsunuz.
İnsanın, kendisini arkasına sakladığı o parlak kabuğun içinde gizli duran çaresizlik, güçsüzlük, zavallılık ortalığa seriliyor.
Türkiye’nin son on yıllık “piyesi” tam da böyle bir hikâye bence.
Sanırım 2006 ya da 2007’ydi, Paris’te kaldığım otelin resepsiyonunda çalışan genç kız, Türk olduğumu öğrenince, “İstanbul’da iş arıyorum” demişti, “Türkiye’ye yerleşmek istiyorum.”
Bu ülke, dünyanın yıldızıydı, en fazla umut vaat eden toplumuydu.
“Piyes” böyle başlamıştı.
Bugün on günlüğüne Türkiye’ye gelecek Fransız turist bulamıyoruz.
Kanlı darbe girişimleriyle, terör saldırılarıyla, bir başka ülkenin topraklarında girdiğimiz savaşlarla, kardeş gözüken “Müslümanların” kendi aralarındaki ölümüne çatışmalarla, hapishanelere doldurulan gazetecileriyle, yazarlarıyla, romancılarıyla, acıklı biçimde çöken ekonomisiyle kimsenin yaklaşmak bile istemediği nefret dolu, yaralı bir toplumuz.
Her geçen gün o “yaraların” sandığımızdan da derinlere işlediğine tanıklık ediyoruz.
Kendi güçs

Bu haberler de ilginizi çekebilir