Bülent Korucu: AK Parti nasıl kurtulur?

Bülent Korucu: AK Parti nasıl kurtulur?

İlk sekiz yıl taahhütlerini yerine getirmede önemli adımlar attı. Görevi devraldığı hükümetin sonunu hazırlayan unsurlardan ders almış bir hali vardı. Seçmen öyle bir öfkeyle doluydu ki Parlamento'da yer alan partiler tasfiye edilmiş; yerlerine AK Parti ve CHP gelmişti. Sonra denetim ve dengeden mahrum her iktidarın başına gelebilecek şey oldu: AK Parti yoldan çıktı.

Geldiğimiz noktada AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bile seçim beyannamesinde, “Dersimizi aldık özümüze döndük” mesajı verme ihtiyacı hissetti. Partiyle organik ilişki içindeki yazarlar ‘2002 ruhu'nu çağıran yazılar kaleme alıyor. Kamuoyu önünde dillendirmedikleri ama özel ortamlarda paylaştıklarıyla pek çok partili geri gidişin farkında. Ancak ellerinden bir şey gelmiyor. Partinin ilk kaybettiği şey de şuydu herhalde: konuşmak. Gerçeği söylemenin bedeli gittikçe yükseliyor kimse buna yanaşmıyor. AK Parti'nin tökezlediği konu başlıklarını sıralarsak karşımıza uzun bir liste çıkıyor. Bu listeyle yüzleşmeden 2002 ruhuna dönmek boş slogandan ibaret kalacak.

Hukuk devletini tesis etmek AK Parti'nin en büyük taahhütlerindendi. Önceki hükümet döneminde başlayan demokratikleşme süreci ilk dönem ileriye taşındı. O sayede AK Parti kapatılmaktan kurtuldu. Şimdilerde hukuk devleti konusunda başa sarmış durumdayız. Başbakan Davutoğlu'nun “Biz gidersek beyaz Toroslar geri gelir” gözdağı, bir itiraf aslında. Zira 13 yılda hukuk devleti inşa edilmiş olsaydı, başta Başbakan olmak üzere kimsenin aklına faili meçhullerin sembolü ‘beyaz Toros' gelmezdi. Listesi elde olan canlı bombalara dokunmayı engelleyen bir ‘hukuk devleti' anlayışı var karşımızda. Ailelerin şikâyetine, gözaltına alınıp bırakılmalarına rağmen Başkent kana bulandı. Onları tutuklamaktan içtinap eden yargı, burs veren, yurt dışındaki okullara yardım eden işadamlarını hapse atıyor.

Aynı çelişki terörle mücadele konusunda yaşanıyor. Terörle mücadele birimleri, ağır silahlar ve zırhlı araçlar eşliğinde anaokulu basıyor. Çocukların beşiklerinde silah aradıkları fotoğraf tarihe kazındı. Gazetecilerin sosyal medyadaki paylaşımlarını da aynı şube takip ediyor, ‘operasyon' yapıp gazeteci yakalıyor! Bir yanda ise IŞİD tarihimizin en kanlı terör saldırısıyla yüzden fazla insanımızı katlediyor. Çözüm sürecindeki ihmallerle şehirlere silah yığan PKK/KCK elini kolunu sallayarak asker polis şehit ediyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra birden bire patlayan terörün sivil kayıpları da şehitlerden aşağı değil. AK Parti hükümetine bakarsanız IŞİD'in azmasında güvenlik zafiyeti yok; PKK'nın yolları yüzlerce ton bombayla doldurmasında kimsenin sorumluluğu bulunmuyor. Neredeyse şehit olan askeri-polisi suçlu ilan edecek bazıları.

Ekonomide kriz alarmlarını duymak istemiyor AK Partililer. İşsizlik artıyor, enflasyon hedefleri tutmuyor, döviz başını aldı gitti. Bir avuç mutlu azınlık bundan etkilenmiyor. Ama emekli, asgari ücretli çalışan, taşeron işçiler ve emeğinin karşılığını alamayan çiftçi zor durumda. 7 Haziran'da bunu görmezden gelen hükümet, şimdi vaat yarışında muhalefete fark atıyor. Muhalefetin vaatte bulunması normal ‘gelirsek yapacağız' diyorlar; 13 yıllık iktidarın kendi muhalefet zannetmesi tuhaf değil mi? Niye yapmadınız sorusunun cevabı yok.

AK Parti bu gerçeklerle yüzleşip ikna edici bir yeni proje ortaya koymazsa toparlanması kolay olmayacak. 7 Haziran, düşük yoğunluklu bir uyarıydı. Mesajı aldılar mı? Sözde evet ama fiiliyat doğrulamıyor.
<< Önceki Haber Bülent Korucu: AK Parti nasıl kurtulur? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER