'Bütün hücumlara karşı...'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Perşembe, Nisan 12 2018
''1930’larda yaşanmış (Üstad hazretlerinin itirazının) küllerinden sıçrayan kıvılcımlar daha şiddetli haset yangınlarına döndü, ama biz Üstadımızın yaşayarak ders verdiği tavsiyelere, her zamandan çok; yaşadığımız bu süreç atmosferinde muhtacız…''
Safvet Senih / samanyoluhaber.com

Kastamonu Lâhikasında bulunan bir mektupta Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Bugünlerde sabah namazı tesbihatında İstanbul’daki ihtiyarın GARAZKÂRÂNE şahsıma karşı GALİZ GIYBETİ üzerine, Eski Said damarıyla nefs-i emmârem heyecan geldi, ‘Mazlumun, bu nevi zulüm çekilmez’ dedi İNTİKAMINI ALMAK istedi. Birden kalbime geldi: ‘Belki Risale-i Nur’un İstanbul’da neşrine bir vesile olur. Sen madem dünya hayatını ve ahiret hayatını dahi Risale-i Nur’a feda ediyorsun; bu izzet-i nefis damarını dahi feda et. Hem kainatın yaratılış sebebi ve âlemin iftihar tablosu Muhammed Aleyhisselam’a ‘mecnun’ tabiri kullanan insanlar bulunduğu gibi, senin o güneşe nisbeten zerrecik bir izzet-i nefsinin kırılmasına ehemmiyet verme!’ diye ihtar edildi, benim de kalbim rahat etti.”

Bu itiraz ve gıybet konusu üzerine yazdığı başka bir mektupta da Üstad şöyle diyor:

“Aziz, sıddık müdakkik, müstakim kardeşlerim! Gayet ciddî bir ihtarla bir hakikati beyan etmeye lüzum var. Şöyle ki: “Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez.’ sırrıyla, ehl-i velâyet (evliya olanlar),  gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir veli dahi, hasmının hakiki halini bilmedikleri için, haksız olarak mübâreze  edebileceklerini Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen sahabelerin) aralarındaki muharebe gösteriyor. Demek ki, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarından düşmezler. Meğer, bütün bütün  şeriatın zâhirine (İslâmiyetin apaçık hükümlerine) muhalif  ve hatası açık bir ictihadla hareket edilmiş ola…

“Bu sırra binâen ‘O muttaki müminler ki, kızdıklarında öfkelerini, gayızlarını yutarlar ve insanların kusurlarını affederler.’ (Âl-i İmran Suresi, 3/134) âyetindeki ulüvv-ü cenâp düsturuna uyarak ve mümin avam halkın şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un erkanlarının haksız itirazlara karşı haklı, f

Bu haberler de ilginizi çekebilir