Carl Gustav Jung ve Kehf Suresi
Yrd. Doç. Abdurrahman Kasapoğlu, “Carl Gustav Jung’un Kehf Suresi Tefsiri” isimli çalışmasında, Jung’un Kehf Suresi‘nin âyetleri üzerindeki yorumları üzerinde durmuştur. Kasapoğlu, Jung’un, din psikolojisi alanında yaptığı çalışmalarla diğer psikologlardan farklılık gösterdiğini, onun İslam'la münasebetinin biraz gizemli olduğuna ve belli ölçüde Kur’an hakkında bilgi sahibi olduğunu söylemektedir. Ama Somalili sufî’nin, Jung’un Kur’an’ı kendisinden daha iyi bildiğini de Kasapoğlu, çalışmasının giriş bölümünde yazmaktadır. Jung, Kehf Suresi‘ne getirdiği psiko-mitolojik yaklaşımı 1938 yılında Eranos Konferansı‘nda sunmuştur. Jung, Kehf Suresinde yer alan üç kıssayı –Ashab-ı Kehf, Hızır, Zülkarneyn- birbirini tamamlayan, destekleyen veriler olarak değerlendirilip yorumlamıştır.
Jung, Kehf’i yeniden doğuş olarak ele alır ama bu reakarnosyondan başka bir yorumdur. Ana karnından doğuş gibidir. Onu biz de nüve kadroların yetişip hizmete başlaması gibi anlıyoruz. Dârü’l-Erkam’da ilk dönem sahabe efendilerimizin yetişmesi gibi -Surenin 17. Âyeti Kehf'in güneşin rahatsız etmeyecek bir serinlikte olduğunu ifade etmektedir. Jung, bu durumun yeni bir oluşum ve dönüşüm için uygun bir ortam olarak ele alır. Mağaraya giren kimse, kalbin derinliklerine inmiş, bilinç dışına girmiş demektir. Yani insan öldükten sonra diriltilecek farklı bir hayat yaşamaya başlayarak sonsuzluğa erişecektir. Evet Ashab-ı Kehf görünüşte o mağaraya girmiştir. Fakat gerçekte İlahî Korumanın güven ortamına dahil olmuşlardır. Ma
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar

CUMA KARAMAN

SAFVET SENİH

ERTUĞRUL İNCEKUL

HÜSEYİN ODABAŞI








