Cemaat'in 2 mühim sorumluluğu

Siz hiç 14 ay cezaevinde yattınız mı? Mahkemeye çıkmadan, kişisel ihtiyaçlarınızı karşılayamadan, dünyadan izole, avlunun tepesine çekilmiş bir ızgaranın ardında görülen kare gökyüzüne bakarak, hücredeki TV’den 7/24 azılı terörist olduğunuz propagandası ile…

SHABER3.COM

TR724 yazarı Tarık Toros 15 Temmuz sonrası tahrip edilen devleti ve Cemaat'in 2 sorumluluğunu yazdı.

CEMAATİN İKİ MÜHİM SORUMLULUĞU

Oscar Wilde der ki:

Alemin bana yaptığı ne kadar çok olursa olsun, benim bana yaptığım hepsinden fazladır.

***

Hadiselere böyle bakmaya çalışırım.

Bireyden topluma, genel geçer ölçüdür.

Misal, esasen çok yetenekli olduğunu ama bir türlü fırsat verilip değerlendirilmediğini düşünen, hep önünün kesildiğinden şikâyet eden insan modeli vardır. Çevrenizde çok görürsünüz.

Katılmam buna.

Hayatta çelme takan çok olur, engelleri aşıp devam edeceksin.

 ***

Siyaset de böyledir.

Adnan Menderes, örneğin.

27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile devrildi.

İdamı bu ülke için utançtır, Menderes de mazlum.

Çok okudum, seyrettim, tanıklıkları dinledim.

Darbenin bir numaralı sebebi Menderes’tir.

Siyaseti duvara çarpmıştır.

Basiretli davransa yaklaşan tehlikeyi püskürtebilir, oyunu bozabilir, bugün bambaşka bir Türkiye olabilirdi.

Benzer durum, 28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan için de geçerli.

Partisi kapatılarak, siyasetten yasaklanarak büyük bedel ödedi.

Lakin hatalar yaptı. Bizzat tanığım, muhabir olarak izlemişim.

Kamyonu devirmeyebilirdi.

Hatta, vaktinde doğru adımları atsa, demokrasi kahramanı olabilirdi. Yapmadı.

***

15 Temmuz’un üzerinden 14 ay geçti.

Rejim adeta rafa kaldırıldı.

Raftan ne zaman iner, mümkün müdür, bilmiyorum.

Şunu biliyorum, tahribatı önceki ara dönemlerden kat be kat fazla oldu.

Telafisi de aynı ölçüde zor olacak.

***

15 Temmuz’un ihale edildiği Cemaat, tüm fertleriyle ağır cendereden geçiyor.

Cezaevlerindeki tutukluların büyük bölümü Cemaat mensubu veya alışverişi olmuş yakın çevre.

Meseleyi hukuk veya gazetecilik açısından kritik etmeyi bırakalı çok oldu.

Siyaset açısından şu denebilir:

Bana göre, Cemaat’in iki mühim sorumluluğu var.

İlki, siyasal iktidarla 10 yıla yakın süreyle kurulan koalisyon.

İkincisi, 2012’den itibaren yaşanacakların öngörülememesi.

***

Kim ne yazmış ya da yazmamış, ne konuşmuş, hangi tweet’i atmış, mahkemede kim hangi ifadeyi vermiş, üzerinde çok durmuyorum.

Hayatında damdan düşmemiş birinin, damdan düşen hakkında ezbere ahkâm kesmemesi icap eder.

Allah kimseyi, cezaevi ile… Hele hele hücre ve işkence ile imtihan etmesin.

 ***

Siz hiç 14 ay cezaevinde yattınız mı?

Mahkemeye çıkmadan, kişisel ihtiyaçlarınızı karşılayamadan, dünyadan izole, avlunun tepesine çekilmiş bir ızgaranın ardında görülen kare gökyüzüne bakarak, hücredeki TV’den 7/24 azılı terörist olduğunuz propagandası ile…

Onca ölümü duyup, sağlığınız bozulursa öleceğiniz endişesiyle hastalanmamaya çalışarak…

Ve en acısı; ne zaman çıkacağını bilmeden, dip yapmış ümitsizlikle boğuşarak…

Hiç 14 ay cezaevinde yattınız mı, belki 14 yıl daha çıkamayacağınızı iliklerinize kadar hissederek!

Bir daha çocuklarımı, torunlarımı kucaklayamayacağım, eşimle aynı yastığa baş koyamayacağım, annemin babamın elini öpemeyeceğim belki diye dört duvar arasında dönüp durdunuz mu hiç?

20 yaşında tutuklanıp idamla yargılanan Nevzat Çelik’in şiirinde dediği gibi:

“Baba olamayacağım örneğin.

Toprak olmak ne garip şey anne.”

 

***

Tek duam, içerideki on binlerce mağdur ve mazlumun bir an önce hürriyetine kavuşması, dilimden dökülen yegâne cümle bu.



***

Bugün milletimiz ağır travma geçiriyor.

Devlet, siyasi iktidar eliyle bir hesap görüyor.

Bunun için sisteme ağır kemoterapi uyguluyor.

Güneydoğu’da bu açıktan yapılıyor. Şehirler boşaltılıp, mahalleler yıkılıp, çatı insanların başına çökmüş mü çökmemiş mi bakılmadan, bir biçim verilmeye çalışılıyor.

81 vilayet ve dış temsilciliklerde de aynı zihniyet egemen, taş taş üstünde kalmadı.

Ne hukuk, ne kanun-kural, ne insan hakkı, ne ahlak.

Görülmemiş biçimde imha ve erozyon var.

 

***

Menderes’i deviren darbecilerin dahi bir vizyonu vardı.

Cemal Gürsel, İstanbul’u dünyaya tanıtmak için sinemacılara önayak olmuş, James Bond serisinin ikinci filmi “Rusya’dan Sevgilerle-1963” ve meşhur “Topkapı-1964” filmleri böyle çekilmiştir.

Öykülerin neredeyse tamamı İstanbul’da geçer, şehri izlemeye doyamazsınız.

55 sene önceki o kentten eser yok bugün, yağma, talan!

***

Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste romanında der ki:

Cahilsin, okur öğrenirsin.

Gerisin, ilerlersin.

Adam yok, yetiştirirsin.

Paran yok, kazanırsın.

Her şeyin bir çaresi vardır.

Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.

<< Önceki Haber Cemaat'in 2 mühim sorumluluğu Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER