Doğalgaz içerisinde bulunduğu tespit edilen ek maddeler korkutucu seviyede

⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Cumartesi, Temmuz 2 2022

Evlerde kullanılan doğalgazda bulunduğu tespit edilen ek maddeler, korkutucu sonuçlara neden olabilir...

Doğalgaz içerisinde bulunduğu tespit edilen ek maddeler korkutucu seviyede

Yeni bir araştırmaya göre, ABD'de yemek pişirmek ve ısıtmak için kullanılan ev içi doğalgaz kaynakları, bazıları kanserle bağlantılı olan az miktarda toksik kimyasal içeriyor olabilir.

Çevre Bilimi ve Teknolojisi dergisinde yayınlanan yeni araştırma, Aralık 2019 ile Mayıs 2021 arasında Greater Boston bölgesindeki 69 evde doğal gaz kaynağını inceledi. Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu tarafından yürütülen araştırma, 21'i federal seviyede tehlikeli hava kirleticileri olarak tanımlanan 296 benzersiz kimyasal bileşiklerden farklı seviyelerde içerdiğini buldu.

Bu kimyasal karışım, gazı herhangi bir şekilde kullanmadığınızda bile evinize yayılıyor olabilir.

Harvard Chan C-CHANGE'de Araştırma Bilimcisi Jonathan Buonocore yaptığı açıklamada "bu çalışma, soba ve fırın gibi gazlı cihazların, kullanmadığımız zamanlarda bile evlerimizde tehlikeli kimyasallar kaynağı olabileceğini gösteriyor. Bu kimyasalların şehirlerde ve tedarik zincirindeki sızıntı yapan gaz dağıtım sistemlerinde de bulunması muhtemeldir” dedi.

Evlerdeki doğalgazda bulunan en endişe verici kimyasallardan biri benzendi. Alınan örneklerin yüzde 95'inde tespit edilen bu kimyasal, lösemi ve diğer kan hastalıkları geliştirme riskinin artmasıyla bağlantılı olan tütün dumanı ve araba egzoz dumanlarında bulunuyor. Diğer iki buluntu ise, mide-bağırsak sistemi ve akciğerlerden böbreklere ve kalbe kadar birçok organı etkileyebilen toksik kimyasallar olan ksilen ve toluen.

Diğer kimyasalların yoğunluğu, doğal gazın ana bileşeni olan metan ile karşılaştırıldığında nispeten küçük, ancak araştırmacılar, seviyelerin endişe yaratacak kadar yüksek olduğunu söylüyor. Ayrıca, zararlı kimyasalların seviyelerinin yılın bölgeye ve zamanına göre nasıl değişiklik gösterdiğine ve seviyelerin daha soğuk kış aylarında en yüksek seviyeye ulaştığına da dikkat çektiler