Ebu Abdurrahman yazdı... 'Kelime, Yaralayan Nesne'

Aslında kelime, Arapça yaralayan yara açan şey demektir. Bir kişi çekilmiş bir kenara, Allah’ın isimlerini zikrediyordu. Bir başka nâdan adam gelip o zikir yapan kişiye “Ne diye böyle boşu boşuna vaktini zâyi edip, böyle kelimelerden meydana gelmiş şeyleri tekrarlayıp duruyorsun?

Bamteli: KALBE OKLAR SAPLANIRKEN

Bunları söyleyip durmanın ne faydası olur? Kelimelerin hiçbir şeye tesirleri olamaz ki…” diyor. Onunla bir nevi alay edip, hafife alıyordu. 

O, Allah zikriyle meşgul olan kişi, ona mânâlı mânâlı bakıp “Eşek herif sen ne anlarsın?” dedi. “Eşek” kelimesini duyan itirazcı, kızgın bir hale gelip kavgaya hazırlanıyordu ki, zikreden kimse bu sefer gülümseyip “Bak görüyorsun, bir kelime olan EŞEK  sözü sana öyle tesir etti ki, seni kavga edecek hâle getirdi. Demek ki, kelimelerin bir tesir gücü varmış. Bir eşek kelimesi bile böyle insanı harekete geçiriyorsa, Cenab-ı Hakkın o mübarek, güzel isimleri kimbilir kâinatta neleri harekete geçiriyordur. Arş-ı âzamı titreten zikirler bile olabilir…” diyerek ona ibretli bir ders ve cevap verdi. 

Âl-i İmran Suresinin 45 âyetinde, Hz. İsa Aleyhisselamın Allah’tan bir kelime olduğu ifade ediliyor. Bir KELİME olduğu için, daha bebek iken konuşuyor….

Cenab-ı Hak, Yâsin Suresinde “Cenab-ı Hak, bir şeyin olmasını dilediği vakit, ona “Ol!..’ der, hemen oluverir.” (Yasin Suresi, 36/82) buyuruyor. Halbuki, “Ol!..’ mânâsına gelen “Kün!” bir kelâmdır, sözdür. 

Bir söz nasıl oluyor da kudret gibi, icad ediyor ve yoktan var ediyor? Çünkü, kelime, sözcük, söyleyenin konumuna göre tesir eder. Sıradan bir erin, arkadaşlarına emir vermesiyle, bir komutanın emir vermesi arasında fark vardır. Birisinin emriyle kimsenin kılı kıpırdamaz ama, komutan emriyle ordular harekete geçer. Ayrıca Cenab-ı Hakkın kelamı O’nun kudreti gibi, nur ve şifasını da tazammun eder. 

Yani Allah’ın kelamı Kur’an’ı okurken, hem nurlanır, hem de şifaya mazhar oluruz…

Almanya’da yaşayan bir esnaf amcam anlatmıştı: “Benim yaşıtım bazı esnaf emsalim, haftada bir gün terapiye giriyor, psikologlara müracaat ediyorlar… Ben böyle bire terapiye asla ihtiyaç duymuyorum. 

Bunun sebebini düşündüm. Sonra anladım ki, aslında ben de haftada bir terapiden geçiyorum. Çünkü biz de esnaflar olarak mütevelli toplantısına katılıyoruz. Kur’an-ı Kerim okunuyor, hadislerden ve Kur’an tefsirlerinden sohbetler yapılıyor, eğitim hizmetleri için neler yapabiliriz diye fikirler ortaya atılıyor ve böylece gerçek mânada şifa ve devâ terapilerinden geçmiş oluyoruz.”
<< Önceki Haber Ebu Abdurrahman yazdı... 'Kelime, Yaralayan Nesne' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER