Erdoğan Hizmet gönüllülerine cadı avını nasıl uyguladı...

Berlin merkezli Stiftung Dialog und Bildung'un Başkanı Ercan Karakoyun, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Tayyip Erdoğan'ın Hizmet Hareketi'ni nasıl "terör örgütü" gibi göstermeye çalıştığını Die Zeit gazetesine yazdığı makalede anlattı...

SHABER3.COM

Cadi Avı /  Ercan Karakoyun

"Erdoğan, Gülen’in taraftarlarının hepsini darbeci ilan etti. 'Buna karşı elimizden bir şey gelmiyor' diyor hareketin Almanya'daki sözcüsü Ercan Karakoyun..."

Cadı avında keyfi yönetim hukuk devletinin yerini alır. Yeni Çağ döneminde mağdurlar kadınlardı. 


 
Her biri bir cadı olabilirdi. Sadece birinden şüphe duymak bile yeterliydi cadı olmak için. Eğer kadın iddiayı reddederse, şeytan ile bir anlaşma yapmış olduğundan yakılarak cezalandırılırdı. Yok eğer kurtuluş ümidi ile saçma bir suçu itiraf ederse, yine kaçışı olmayan odun ateşinde yakılarak cezasını çekerdi. O zamanlar her türlü olumsuzlukta kadınlar günah keçisi idi, hastalık veya ölümde, dolu yahut aşırı sıcakta müsebbibi daima kadınlardı. 

Bu zaviyeden bakılırsa Erdoğan 2016 darbe girişimi sonrası hiç bir delil sunmaksızın Fethullah Gülen'i hedef göstermesi ile bir kurnazlık yapmış durumda. Erdoğan, Gülen'i suçladı ve cadı avını başlattı. Bu Fethullah Gülen'in muhtemel her dostu için geçerli. Papaz Brunson’da bunlardan biri. 

Peki Fethullah Gülen kim? Fethullah Gülen İslam'ın özüne sahip çıkarak onu yenilemek isteyen biri. Bir zamanlar AKP’yi destekledi ve 1998’den beri ABD’de yaşıyor. Bir kaç milyon insan Hocaefendi'nin mesajlarına coşku ile kulak verdiler. Cami değil okul yapın sloganı ile dünyanın her tarfında insanlara okul ve üniversite acılmasına vesile oldu. 

Kitapları en çok satanlar arasında idi ve hangi zihniyetten olursa olsun, neredeyse her Türk'ün kitaplığında en azından kitaplarından birini bulmak mümkündü. Yüzlerce hizmet okulunda yıllar boyu sayılamayacak kadar insan diplomalarını alıp mezun oldular. Hatta Erdoğan'ın damatları da buna dahil. 

Erdoğan'ın birinci dönemde bu mezunlara ihtiyacı vardı. Bu insanlarin desteğini kazanmak için Türkiye'yi demokrat bir devlete dönüştürme sözünü verdi. Bunlarda kendisine yardımcı oldular. Bu şekilde birçok Gülen seveni siyasi güce ulaştı. Fakat daha sonra AKP ve Hizmet'in din ve siyasete bakış açısı farklı olduklarından araları bozuldu. Erdoğan'dan farklı olarak Gülen 'siyasal İslam'ı eleştiren biri. Din ve siyaseti kaıştıran, İslam'ı bir siyasi ideleolojiye dönüştür, diyor kendisi. Din özgürlüğü en önemli değer diyor. 

Evet bazı Hizmet gönüllüleri Erdoğan'ın bir otokrata dönüşmesini çok geç farkederek, antidemokrat rotasını destekledi ve siyasal rakiplerin kenara atılması için kendisine yardımcı oldular. Bu karanlık sürecin aydınlatılması gerekiyor. 

Fakat Fethullah Gülen her zaman kültürlerarasi diyalog istedi vaazlarında. Bundan dolayı dünya çapında Yahudi, Hiristiyan, Budist, Alevi ve Seküler insanlar da dahil Hocaefendi ve Hizmet insanları ile kooperasyonlara girmişlerdi. Bu da Erdoğan'ın kendisini düşman ilan etmesinin nedenlerinden biriydi. 

Sonuç Erdoğan kimi ortadan kaldırmak isterse, sadece "Terröre yardım ve yataklığa destek“ diye bağırması yeterli. Herhangi bir şekilde Hocaefendi'ye bir yakınlık her zaman bulunur. Ya bir bankada hesap sahibi olmak, ya bir sendikada üyelikten, yahut "yanliş“ gazetenin posta kutusunda bulunması terör bağlantısi kurulması adına kafi. Temmuz 2016'dan bu yana 130.000 insan hizmet yanlısı olmaktan tutuklandı ve 200.000 den fazla insan işlerini kaybetti. Binlerce insan ülkesinden Almanya'ya kaçmak zorunda bırakıldı. İnsanların 15 milyar Dolarlık mal varlığına el konuldu. 

MİT yurt dışında ajanlık faaliyetlerini sistematik olarak sürdürüyor. Gülenci diye yaftaladikları insanları takip edip Kosova ve Pakistan'da oldugu gibi, onları hukuki olmayan yollardan Türkiye'ye kaçırmak niyetindeler. Almanya'da MİT Türk Camiileri ile hatta yasadışı işler yapan ve artık Alman Devleti tarafından yasaklanan Rockci çetesi Almanyalı Osmanlılar (Osmanen Germania) ile iş birliğinde oldukları biliniyor.

Bu tarz skandalvari yöntemleri Almanya Hizmet hareketi temsilcileri olarak istediğimiz kadar dillendirelim. Ama Alman toplumunda sesimizi duyan yok, kaldıki benim burda doğmuş olmam ve Alman vatandaşı olmam şöyle dursun, onlara göre "Türk"e kulak vermeleri neredeyse imkansız. 
Türklerin arasında ise ya hainsin (Erdoğan'ı destekleyen Türkler zaviyesinden) yada çok dindar bir Müslüman hatta İslamcısın (Seküler ve Kemalistler zaviyesinden). Bunun en kalleş yönü ise, Hizmet hareketinin Diyalog ve Eğitim Vakfı Başkanı olarak her ne söylesem de, şeffaf olmamakla ve gizemli olmakla suçlanıyor olamamız.

Erdoğan'ın hesabı tuttu. Herkes korkuyor. Muhalefet eden herkes susuyor. 

İki hafta önce altı tane Hizmet İnsanı ülkesinden kaçarken Yunan sularında can verdi. Almanya'da kimse bunu sesli ifade etmiyor, hatta Hizmet Insanı da ifade etmiyor. Konuşan ateşte yanma tehlikesi geçiriyor. İşte cadı avı böyle olur.
ÖNE ÇIKAN HABERLER