Erdoğan’ın Şanghay blöfü işe yaramadı

Samanyoluhaber.com Yazarı Ethem Çelebi Erdoğan'ın son dış politika ataklarını analiz etti

SHABER3.COM

ETHEM ÇELEBİ 

Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler toplantısına katılmak üzere ABD’ye yaptığı seyahat, her defasında olduğu gibi yine bir çok garipliğe sahne oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kargo uçaklarıyla götürdüğü zırhlı Mercedes’i ve onlarca zırhlı koruma aracı, Erdoğan’ın sosyal medyaya ilk yansıyan değişmezlerinden biriydi. Akabinde, mizansen olduğu her halinden belli olan Central Park yürüyüşü sahnelendi. Parkta yürüyüş yapan Amerikalılarla sohbetleri ve onların Erdoğan’a teşekkürleri yansıdı medyaya.

Erdoğan, geçen hafta Şangay İşbirliği Teşkilatı’nın Özbekistan’da gerçekleştirdiği liderler zirvesine konuk olarak katılmıştı. Zirveye katılan liderlerle, bilhassa da koluna girdiği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le çok samimi görüntü vermeye gayret etti. Toplantıya katılan liderlerle konuştuğu esnada çekilen bir fotoğrafı, yandaş medyada gurur kaynağı oldu. Erdoğan konuşuyor, diğer devlet başkanları onu dinliyordu. Yandaş medya bu fotoğrafı, benzerlerinde olduğu gibi yine “İşte dünya lideri” klişesi ile yayınladı. 

Ancak fotoğrafa giren liderlerin ülkeleri, demokratik sistemlerle idare edilen devletler değil. Erdoğan son 10 yıldır, sadece bu tip ülkelerin gerçekleştirdiği toplantılarda itibar görüyor. Ki gösterilen o itibarın sebebinin samimiyet olmadığı açık. Erdoğan’a gösterilen ilginin amacı, NATO’da gedik açma ve Türkiye’nin son 200 yıldır içinde yer almaya çalıştığı Batı demokrasilerini kışkırtma çabasından başka bir şey değil. 

Erdoğan, gerçek yüzünü göstermeye başladığı 2011 seçimlerinden bu yana, Batı demokrasilerine karşı, başta Rusya olmak üzere Şangay ülkeleri ile geliştirdiği ilişkilerini koz olarak kullanmaya çalışıyor. Zaman zaman “Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na üye olmak istiyoruz” diyor. Son toplantıdan sonra yine aynı nakaratı tekrarladı. Ancak bu kez Rusya’dan “NATO’dan çıkmadan olmaz” cevabını aldı.

Şangay Zirvesi biter bitmez Amerika’ya geçti Erdoğan. Birleşmiş Milletler Toplantısı’nın başlamasından günler öncesinde gitti ABD’ye. Dünya liderleri İngiltere’de Kraliçe Elizabeth’in cenaze törenine katılırken, Erdoğan, New York’ta Central Park’ta gezinti yapıyordu. Gezinti ile birlikte ABD’deki Yahudi lobilerinin liderleri ile bir araya geldi. Erdoğan ve ekibi, Yahudi örgütlerin liderleri ile bol kahkahalı samimi pozlar verdi. İsrail Başbakanı Yair Lapid’le şakaların havada uçuştuğu bir görüşme gerçekleştirdi Erdoğan. Ancak tüm bu çabalarına rağmen, asıl maksadına ulaşamadı.

Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden’la başbaşa görüşüp samimi bir fotoğraf verme hayalindeydi. Eylül ayının başında, Reuters’a konuşan bir Türk yetkili, Erdoğan’la Biden’ın Washington’da görüşeceğini ve ABD ile görüşme konusunda temasta olduklarını açıkladı. Görüşmede, Ukrayna’daki savaş, Suriye ve F-16’ların ele alınacağını iddia etti. Demek ki, Erdoğan en az 1 aydır Biden’dan randevu alabilmek için uğraşıyordu.

Erdoğan, ABD nezdinde temaslar sürerken Şangay Teşkilatı’nın toplantısına katılmak üzere Özbekistan’a gitti. Putin’le kol kola girdi, diğer liderlerle şen şakrak sohbet etti ve “Şanghay'a üye olmak istiyoruz” dedi. Basmakalıp taktiğini uyguladı, Biden’dan randevu alabilmek için Putin ve Şangay kartını masaya sürdü.

Haziran ayında yapılan NATO zirvesi ve evvelki görüşmelerin öncesinde de aynı taktiği uygulamıştı Erdoğan. Yalvar yakar alabildiği randevular oldu ama taktik genelde tutmadı. NATO zirvesi öncesi, sırf Biden kendisini telefonla arasın diye, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini asla kabul etmeyeceklerini açıkladı. Son gün Biden’dan beklediği telefon geldi. Erdoğan, zirvede gerçekleşecek randevuyu kopardı ve İsveç ve Finlandiya’ya vetoyu, son açıklamasının üzerinden 24 saat bile geçmemişken kaldırdı.

Ancak bu hafta yapılan Birleşmiş Milletler toplantısında taktik tutmadı. Biden, Erdoğan’a randevu vermedi. Erdoğan, Reuters muhabiri Hatice Pamuk’un "Biden'la görüşmüş olmayı diler miydiniz?" şeklindeki sorusuna "Yoo, niye? O Biden, ben de Erdoğan" cevabını verdi. Biden’ın vereceği resepsiyona katılacağını belirtti. Aylardır peşinde koştuğu randevuyu alamayınca, “Zaten görüşmek istemiyordum. O Biden’sa ben de Erdoğan’ım” moduna bağladı.

Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerinden bu yana, Türkiye’deki yolsuzluk ve hukuksuzlukları nedeniyle sıfırlanan itibarını, İsrail ve ABD’deki Yahudi lobileriyle ilişkilerini çok daha sıcak hale getirerek yükseltmek istiyor. Türkiye’de yolsuzlukların üzerine inşa ettiği dikta rejimine Batı’dan itiraz gelmesin diye, Putin’le yakınlık ve Suriyeli mülteciler konularını tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanıyor. İsrail ve Yahudi lobileriyle çok daha sıcak ilişkiler kurmak suretiyle de kendince havuç sopa stratejisini tatbik ediyor.

Başarılı oluyor mu? Başarılı diyemeyeceği gibi “tamamen başarısız” demek de doğru olmaz. Belki zaman kazanıyor, eleştirilerin dozunun düşmesini sağlamış oluyor. Ancak uyguladığı şark kurnazı taktikleri, her geçen gün, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’ün de “irrite” diyerek işaret ettiği gibi, daha da mesafe konulan bir nefret objesi haline gelmesine neden oluyor. 

Erdoğan, Türkiye’deki dikta rejimi ve yolsuzlukların görmezden gelinmesi için, ABD’yi idare ettiğini düşündüğü Yahudi lobileri ve İsrail ile çok yakın ilişkiler kurmasının yeterli olacağını zannediyor. Çok büyük bir yanılgı bu. Yahudi lobileri bir hayli etkin olsalar da, Erdoğan’ın ABD’de hem devlet hem de kamuoyu nezdinde itibar görmesi, mevcut yolsuz despot haliyle mümkün değil.

Erdoğan sadece kendisini ve trollerini avutuyor…        

<< Önceki Haber Erdoğan’ın Şanghay blöfü işe yaramadı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER