Eyyüb'üm Nasılsın?

Okuma Süresi 2 dkYayınlanma Salı, Şubat 18 2020
Gurbette bir taziye evindeyiz. Kuzey ülkesinin göklerini bürüyen bulutlar ağlamamak için kendilerini zor tutuyorlar. Gurbette annesini kaybetmiş soylu genç gibi kirpiklerinin ucundaki damlalar düştü düşecek.

Yolda yürürken mahşere doğru yürüyor gibi başını hafif öne eğerek yürüyen vakur ve sessiz delikanlının yüzünde gurbette annesini kaybetmiş olmanın derin hüznü var.

Güldüğünü hiç görmediğim bu ağırbaşlı suskun yiğit iyice sessizliğe bürünmüş. 

İçindeki fırtınaları dışarıya hissettirmeyecek kadar bir soyluluğa sahip olan suskun sultan taziyeleri kabul ederken yine sayılı kelimelerle karşılık veriyor.

Ölümün ağırlığının sindiği odanın içeresindeki insanlar düşünceli kumrular gibi sessizce oturuyorlar. Sanki sessizliği uyandırmaktan korkarcasına herkes susuyor. Güzel sesli bir hafızın okumaya başladığı Kuran o ağır havayı dağıtıyor. Dualar ediliyor.

Okunan Kuran ve edilen duaların ardından “Allah rahmet etsin” sözü bütün odayı dolaşıyor.

Sonra gurbette duymaya alıştığımız hep bildik soru…

“Memlekete mi götüreceksiniz?

“Babam memlekette ama onu ziyarete bile gidemiyoruz, anam yanımızda olsun istedik hiç değilse sık sık ziyaretine gideriz”

Her insanın imtihanı kendince…

1960’lı yıllarda başlamış Türklerin Avrupa macerası...

Sirkeci’den kalkan o tren taşımış Batı’ya ilk gurbetçileri.

Bir kampana çalar analar, ağlar 

Oğul oğul çocuklar öksüz gelinler dul.

Aksam olur hüzün çöker

</

Bu haberler de ilginizi çekebilir