[Fikret Kaplan] Ümit Torbaları…

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Aralık 13 2021
Başını kaldırdı baktı, tavandaki siyah kabarcıklara ardından ıslak bir mahzeni andıran duvardaki küflere...
Fikret Kaplan- Samanyoluhaber

Başını kaldırdı baktı, tavandaki siyah kabarcıklara ardından ıslak bir mahzeni andıran duvardaki küflere... Aslında bakmıyor, düşünüyordu. 
Baktığı her yerde eski huzur dolu günlerini görüyor, dokunduğu her şeyde onlardan bir ize rastlıyordu. Gözlerini kapatıyor, düşünmemeye gayret ediyor; ama nafile, hatıralar yakasını bırakmıyordu. 
Kendisini çekip alamadığı o mazinin elinde derin derin düşünüyordu. Sonra ne kadar istemese de tekrar yaşadığı ana dönüyor, hüzün ve kederiyle yüzleşiyordu. Kanadı kırılmış; bedeninde, ruhunda, kafasında acı çekiyordu; ezilmiş, horlanmış, ümitsizliğe itilmiş... Gözleri ağlamaktan şişmiş, yüzü kırışmış. Hayatı gittikçe daha da kötüye sarıyor. 
Ne yapmalıydı? 
Tanıdıklarına, onların yakın uzak bildiklerine… bir iş bulma hususunda müracaat etmişti; Bulaşık yıkama, temizlik…her işe razıydı; alın teriyle kazandıktan sonra… 
Ama nafile…  Eşi hapis yatan birisine kimse iş vermek istemiyordu… 
Pilotun inşaatta çalışmak zorunda kaldığı, hakimin karpuz sattığı, öğretmenin kapıcılık… savcının da kasaplık yaptığı bir ülkede iş bulması zordu... 

Değil mi ki o da insanlığa hizmet etmeye sevdalıydı, ‘Ölsün, gitsin!’di.

Günlerce aylarca iş aradı… Başvurmadık yer bırakmadı… Olmadı…Bulamadı. 
Ağaç kabuğuna mahkum edilmek isteniyordu! Haksız ve hukuksuz olarak 14 ay hapiste kalması yetmemişti… Evlatlarından, eşinden, hayattan kopuk geçirdiği 14 bin aydan daha uzun o 14 ay… yetmemişti çektiği çileler… dertler, kederler… 

Hayatın iyice zorlaştığı bu devrede kendisine uzanacak bir dost eline… ‘Hocam, nasılsınız? Ne yapıyorsunuz? Bir şeye ihtiyacınız var mı?’ diye soracak bir hayırhah sesine ne kadar da muhtaçtı. Ama eskisi gibi arkadaşlarından kimseyi göremiyor, onlarla konuşamıyordu. 
‘Kim bilir onlar hangi sıkıntılar içe

Bu haberler de ilginizi çekebilir