Lahlea
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Salı, Şubat 18 2020
‘Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.’
Sözleri Nazım Hikmet’e ait bu mısralara Zülfü Livaneli’nin can verdiği kuzey ülkelerindeyiz.
Kış yıldızları altında yolculuk yapıyoruz. Gökte yıldızlar üşüyor, yol kıyılarındaki ağaçlar üşüyor.
Buz gibi beton duvarların ardındaki bebekler üşüyor.
Yüreğimiz üşüyor.
Cemal Uşşak kardeşimi gurbette kaybettiğimiz topraklardan geçiyoruz.
Gizli gizli ağlıyorum.
Gece kimse fark etmiyor.
Biraz da kırgınım…
Neden bizi böyle bırakıp gittin diye.
Yol güzergâhında Cemal Bey kardeşimle ortak bir dosta uğruyoruz.
Son gördüğümden beri bir hayli değişmiş.
Daha bir tombul hale gelmiş, başına da haki renkli bir Mevlevi külahı takmış.
Sofilere has bir vakarla ağır ağır konuşuyor.
“Cemal abi ile burada son görüşmemizdi.” Diyor. “Harran’daki ‘Ortak Atamız Hazreti İbrahim’ toplantısı ile ilgili bir anısını anlatmıştı…
“Başında kipası ile bir haham, Balıklı Göl’ün etrafında bir Mevlevi gibi hem dönüyor hem de ‘lahlea lahlea’ diyordu. Yanına yaklaştım, ne yapıyorsun? Dedim. ‘Balıklı Gölü tavaf ediyorum, Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı bu yerde Hazreti Hacer gibi ‘lahlea lahlea’ diyorum.
“Lahlea” İbranicede, ‘ardına bakmadan yürü Allah bizi zayi etmeyecek’ demek.
Hazreti Hacer, insansız, ekinsiz, ıssız bir vadide kucağında bebeği ile kendini bırakıp giden kocası Hazreti İbrahim’in ardından sesleniyor.
‘
Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kemal Gülen

HARUN TOKAK
Esra Büyükcombak

Numan Yılmaz







