Bediüzzaman’ın Vefası ve Son Günleri - 1

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Salı, Mart 3 2020

Gönülleri büyük insanlar hep vefalıdır. Merhamet ve sadakatlerine had yoktur bu kalplerin… Sonbaharda sararıp solan yaprakların dallarından kopup düşmeleri dahi hüzünlendirir onları… Başlarına gölge yapan bir ağacın dalını bilmeden kırsalar, müteessir olurlar… 

İşte o vefalı… büyük bir gönlün sahibi de Bediüzzaman Hazretleridir. 
Ankara davasının çok ağır, şiddetli geçtiği bir dönemde, Barla'da dağın başında o kurumuş ağacın dibinde otururken: 
"Bana deseler ki, Ankara'da sizi beraat ettireceğim, fakat şu ağacı kesmek istiyoruz. Ben beraat istemiyorum, yeter ki ağacıma dokunmasınlar derim." diyecek kadar vefalı... 

‘Bir zaman, elim bir esaretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylasında, Çam Dağı’nın tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum. Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyarlık bana ihtar etti.’ diyerek bahsettiği çam ağacı…   Biri kuru bir ağaç, öbürü de hayatı!.. Vefası her şeyin ötesinde… 

Yine bir defasında yemek yediği tahta kaşığı kırılınca, onu çiviyle raptederler. Sonra birisi, onu atıp yerine bir başka kaşık koyar. Fakat tahta kaşığına bile vefalıdır o… Eski kaşığını göremeyince: 
"Nerede benim 30 senelik kaşığım?" der ve rahatsızlığını ortaya koyar... ta ki kaşığı bulunup getirilinceye kadar… 

İşte bu gönül insanı, ömrünün son günlerinde vefası gereği bazı yerleri ziyaret etme arzusundaydı… Uzun sürgün hayatı yaşadığı ve hayatı boyunca unutamadığı yerleri...  

İstanbul’dan hareket ederek Emirdağ’a, oradan da Eskişehir’e gitti. Eskişehir Yıldız Oteli’nde de bir süre kaldıktan sonra Isparta’ya döndü. Bir hafta kadar kald

Bu haberler de ilginizi çekebilir