Geçmişin sesleri

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih, yeni köşe yazısını "Geçmişin sesleri" başlığıyla kaleme aldı.

SHABER3.COM

         Üstad Bediüzzaman Hazretleri Mesnevi-i Nuriye’nin Habbe Bölümünde şöyle diyor:

         “Ey aziz kardeşim bil ki! Eşyada esas olan BEKA’dır (devamlılık, ebedîliktir), yokluk değildir. Hatta yokluğa gittiklerini zannettiğimiz kelimeler, lâfızlar gibi süratle zevâl bulan bazı şeyler de yokluğa gitmiyorlar. Ancak suretleri ve vaziyetleri değişerek, yok olmaktan kurtularak bazı yerlere sığınıp, mutlak yokluğa gitmezler. Fen dedikleri yeni hikmet, bu sırra vakıf  olmuşsa da bütün açıklık ve netliği vakıf olamamıştır. Ve aynı zamanda, ‘Âlemde mutlak yokluk yoktur. Ancak terekküp (sentezlenme) ve inhilâl (analize uğrama) vardır’ diye ifrat ve hata etmiştir. Çünkü, âlemde Cenab-ı Hakkın sun’u (yaratması ve sanatı) ile terkip (sentez) vardır. Allah’ın izniyle tahlil (analiz) vardır. Allah’ın emriyle icad (yaratma) ve idam (yok etme) vardır. ‘Allah dilediğini yapar’ (İbrahim Suresi, 14/27)  ‘Dilediği gibi hükmeder’ (Mülk Suresi, 5/1)

         “Her insanın KUSURUNU  (vebâlini),  kendi boynuna bağladık, her insan yaptıklarına göre muâmele görür. Nitekim kıyamet günü hesap defterini önünde açılmış bulacaktır.”  (İsra Suresi, 17/13)  Evet, âyet “Her insanın kuşunu, kendisinin boynuna astık”  buyurmaktadır. Câhiliye dönümünün müşrik Araplar kuşların uçuşlarının  kendi kader ve mukadderatlarını belirlediklerine inanırlardı. Kur’an bu batıl inancı yıkıp, insanın ancak yaptıklarına göre muamele göreceğini bildiriyor. Âyet-i Kerime insanın yaptığı her hareketle, âdeta bir KALEM  gibi, daha doğrusu TUŞA  DOKUNMUŞ  gibi, KENDİ   EKRANINDA hayat boyunca bir şeyler yazıp durduğunu, kıyamet günü de, âdeta bunun çıktısını alacağı izlenimini vermektedir. Dünya hayatında nefsin ihtirasları, gafletli insanın iyi ve kötüyü değerlendirmesini önlemektedir. Ama âhirette her şey göz önüne serilecektir. (Prof.  Dr. Suat Yıldırım)

         “Şöyle deriz ona ‘Amel defterini oku. Bugün muhasebeci olarak kendi işini görmeye kendin yetersin. Kim doğru yolu seçerse, kendisi için seçmiş olur; kim de doğru yoldan saparsa, kendi aleyhinde sapmış olur. hiçbir kimse başkasının günah yükünü taşımaz.” (17/ 14-15)

         “İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Günahkârların defterdeki kayıtlarından korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: ‘Eyvah bize!  Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük komuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!’  Böylece yaptıkları her şeyi yanlarında buldular. Şu kesin ki, Rabbin kimseye zulmetmez.” (İsra Suresi, 18/ 49)

         Emekli Milli Eğitim Müdürü Sami Kırıkoğlu anlatıyor: “1975 yılı Haziran ayında M. Feyzi Efendinin ziyaretine gitmiştik. Hal hatır sorduktan sonra bir konuya girdi. O konuda âyet ve hadisler okuduktan sonra özetle şöyle dedi: ‘Gökyüzü şeffaftır, yer ise kesiftir. Gök yüzüne göre dûn (alçak) vaziyettedir. Biz insanlar yerden çıkan madenlerden top, tüfek, makine, teçhizat ve benzer bir çok âletler yapıyoruz. Halbuki fezadan henüz gereğince yararlanamıyoruz. İlim ve teknikte öyle gelişmeler olacak ki, gökyüzünden çok daha fazla yararlanılacak, çok değişik ve çeşitli âletler yapacağız. Hatta o kadar GELİŞME  OLACAK Kİ,  SEVGİLİ  PEYGAMBERİMİZİN  (S.A.S.)  KONUŞTUKLARI  SÖZLERİ,  GÖKYÜZÜNDE  YAKALAYACAK VE  İNSANLARA   DİNLETECEĞİZ.”  (İhsan Atasoy) 

         Bütün varlıkların neşrettiği ısı dalgaları ile hareketlerini, bütün boyutları ile tesbit etmek mümkün olduğunu Prof. Dr. Vahidüddin Han’ın “İlmin Işığında İslam”  isimli eserinin birinci cildinden öğreniyoruz. Böyle bir âlet yapılmıştır. Bu cihazın ismi EVAPORAGRAPH’dır. İnkişaf ettirilmektedir. Bu keşif münasebetiyle gazetelerde bazı yorumlar çıkmıştır. Bir bilim adamı şöyle haykırmaktadır: “Biz bu âletler sayesinde tarihimizi ileride televizyon ekranı ile seyredeceğiz. Bu meselenin tarih hakkındaki düşüncelerimizi büsbütün  değiştirerek üstün keşifler doğurması mümkündür.”

         Bütün bunlar göstermektedir ki,  her birimizin hayatı ilmi bir realite olarak tayin ve tesbit ediliyor. Tıpkı otomatik fotoğraf makinalarının, sinema artistlerinin bütün pozlarını tesbit ettiği gibi… Şayet bir fakire veya bir yabancıya yardım ederseniz, veyahut kalbiniz iyi veya kötü bir mesele ile meşgul olursa, bütün bunlar kainat ekranı üzerine tesbit edilir. Siz kainatın projektörlerinden kurtulamazsınız, veya onlara mani olamazsınız. Ha karanlıkta olmuşsunuz, ha aydınlıkta, farketmez. Daima kainat kamerasının karşısındasınız. Hayatınız stüdyoda tesbit edilen bir senaryo gibidir. Bir müddet sonra  onu sinema ekranında seyredebilirsiniz. Hadislerin tesbit edildiği yerden çok uzak olduğumuz halde, kendinizi hadiselerin cereyan ettiği  sahada hissedersiniz. İşte insanoğlunun bütün faaliyetleri bu merkezdedir. Yaşadığı hayatın gerçeği, bu şekildedir… Yarın kıyamet gününde, kişinin bütün hareketleri mükemmel bir film şeklinde önüne serilecektir. O zaman insan oğlu basacaktır feryadı: “Nedir başıma gelenler. Eyvah!..  Bu nasıl kitaptır ki, büyük küçük dememiş hepsini saymış” (Kehf Suresi, 49)  “İlmin Işığında İslam”  Vahidüddin Han bütün buraya kadar söylenenleri Kur’an-ı Kerim’inde Cenab-ı Hak âyetleriyle anlatmaktadır.

         “Şüphesiz ki, Rabbin (kullarının) bütün yaptıklarını görüp) gözetendir.” (Fecr Suresi, 14)  “Ve (iyi veya kötü) kalplerinde ne varsa ayrılıp açıklandığı zaman, o gün Rableri onların (gizli ve aşikâr)  bütün yaptıklarından haberdardır. (Âdiyat Suresi, 10-11)

         “Hayır (onun zannettiği gibi değil) çünkü Rabbi onu görüp gözetiyordu, muhakkak kendisini hesaba çekecektir.” (İnşikak Suresi, 15)

         “Halbuki Allah içlerinde  ne sakladıklarını en iyi bilendir.” (İsra Suresi, 25)

         “(Amellerinizi yazan)  Kirâmen  Katibin melekleri vardır. Her ne yaparsanız muhakkak bilirler.” (İnfitar Suresi, 11-12-13)

         “Zira kim zerre miktar hayır işlerse, onun mükâfatını görecek. Kim de zerre miktar şer işlerse, onun (Cezasını) görecektir. (Zilzal  Suresi, 7-8)
ÖNE ÇIKAN HABERLER