'Göremediklerim Ne Kadar Bilmiyorum'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cuma, Mayıs 1 2020
"Ölen sadece bir Bahaddin Bey değil ki… Bir baba ölüyor, bir eş ölüyor, beton blokların altındaki yavruların Bahaddin Abisi ölüyor. Kelimeler tutsak kalıyor dudaklarda."
'Göremediklerim Ne Kadar Bilmiyorum'
Harun TOKAK | samanyoluhaber.com

İncecikten bir kar yağıyor.
Yağmurla karışık…
Sulu sepken…
Gurbette bir garip toprağa veriliyor.
Birkaç seveni var başında.  
Yüzlerinde maske. 
Üzerlerinde hijyen elbiseleri.
Gözlerde siyah gözlükler. Üzerlerinde kalın paltolar.
On beş gün önce vefat etmiş olan bir garibi ahirete uğurluyorlar.
Beden toprağı özlemiş besbelli.
Bir tohum gibi toprağa değeceği günü beklemiş günlerce.
Karanlık ve buz gibi morgda.
Her gün biri gelip diğeri giden ölülerle soğuk dostluklar kurmuş.
Bahar mevsiminde kar yağıyordu bahtına. 
Uğurlayanlar arasında ne kızları vardı ne oğulları.
Ne de dört yıl önce ayrılırken “Bahaddin bir daha dünya gözüyle görüşemeyeceğiz.” diyen sevgili eşi.
Sulu sepken altında yalnızca üç-beş seveni…
Gurbet gurbet içinde.
En çok da gurbet illerde yalnız uğurlanan garipler dokunuyor yüreğime.
Evlatlarını bir daha göremeden, onları kanatları altında toplayamadan bırakıp gidiyorlar. Gurbette bir mekan tutamadan, sıcak bir yuvaya kavuşamadan…
Oturum bile alamadan…
Sonbahar yaprakları gibi savrulmuş sevdiklerine bir daha sarılamadan, öpemeden, koklayamadan…
Bir şey söyleyemeden…
Son bir kez gözlerinin içine bakıp “Sizi çok seviyorum.” diyemeden.
Geçmiş güzel günleri unutmadan, geleceğini yıkmadan… 
Köyünün yağmurlarında bir daha ıslanamadan.
Üç-beş seveni uğurluyor yağan yağmura aldırmadan.
Geceler boyunca, buz gibi karanlık morglarda birkaç cesetle birlikte cansız bedeni yatarken; tertemiz ruhu, kilitli çelik kapıları usulca açarak gecenin karanlığında bir yıldız böceği gibi sevdiklerini ziyarete gidiyor.
Gündüz bile önünden geçerken yüreğimizin

Bu haberler de ilginizi çekebilir