'Beyefendi'nin emri' ile olanlara bakın

Emniyet'te yaşanan ve kıyım olarak nitelenen tasfiyeler sadece kamu vicdanını kanatmıyor, aynı zamanda büyük riskler taşıyor. Örnek olarak Emniyet'te PKK masasının boşaltılması gösteriliyor

'Beyefendi'nin emri' ile olanlara bakın

Emniyette yaşanan kıyım ve görevden almalar kurum hafızasını yok etmeye doğru ilerliyor. Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan bugünkü yazısında çok önemli güvenlik risklerine dikkat çekti. 'PKK masası boşaldı' diyen Arslan, tüm operasyonel birimlerin içinin boşaltıldığını ifade etti...
İşte o yazı

***

Emniyetteki kıyım rekora koşuyor

Bugünlerde pek yapılmasa da gazetecilikte 'fikr-i takip' önemlidir.

Daha önce bu köşede (27 Mayıs ve 1 Temmuz 2013 tarihli yazılar) emniyetteki tasfiyeleri yazmıştım.

Söz konusu iki yazıda;

Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi önemli operasyonlara imza atan, sokakları mafyadan temizleyen ekiplerin görevden alındığını; tayin sırası, şark görevi gelmeyen, bırakın cezayı sayısız ödül ve taltif sahibi, parlak sicilli emniyetçilerin tasfiye edildiğini yazmıştım.

Demirel'in meşhur tabiriyle 'turpun büyüğü' heybedeymiş.

17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra başlayan tasfiye furyası tam gaz sürüyor.

Dün akşam üzeri İzmir'deki yolsuzluk operasyonunu yürüten 1 emniyet müdür yardımcısı ile iki şube müdürü de görevden alındı. Böylece yolsuzluk operasyonunun ilk gününden şu ana kadar bin 900 polis görevlerinden alındı, yerlerinden edildi. 

Türkiye genelinde yüzlerce emniyet müdürü ve alt rütbeli polis bu kıyımdan nasibini aldı. 

Öncelikle şu notu düşelim:

Böylesi bir kıyım Türkiye tarihinde ilk kez oluyor. 28 Şubat'ta bile bunlar yaşanmamıştı. Dün gün boyu güvenlik bürokrasisinde yaşananlara baktım.

Duyduklarım, dinlediklerim hayli düşündürücü.

Öncelikle yapılan operasyonların hakla, hukukla ilgisi yok. Bugüne kadar çok önemli işlere imza atmış, sicili parlak, hakkında en ufak bir soruşturma dahi açılmamış emniyet müdürleri, amirler, memurlar bir telefonla görevden alındı.

Benzerleri ancak otoriter rejimlerde yaşanan uygulamalar var.

Türkiye geneline yayılan kıyımlarda sistem şu şekilde işliyor: İllerden gelen istihbari bilgiler İstihbarat Daire Başkanlığı'nda toplanıyor. 

Başkanlık bu fişleri emniyet genel müdürüne iletiyor. O da ilgili valiye telefonla 'Beyefendinin emri' diye iletiyor.

İstihbarat'ta görevden alınanların yerine daha önce 'uygunsuz ilişkileri nedeniyle' bu sınıftan çıkartılmış polisler getirildi. Terör dairesi tümden lağvedildi.
 
PKK masası boşaldı
 
Bugün neredeyse PKK'ya bakan, bu konuda uzmanlaşmış kimse kalmadı.

Ankara özeline bakarsak kıyımın büyüklüğünü net olarak görmek mümkün.

Önceki gece yapılan tasfiye/görevlendirme ile kaçakçılık, narkotik, mali ve organize suçlar, siber suçlar ve terör/asayiş şubede alt kademe yöneticilerin tamamı görevden alındı.

Böylece başkentteki tüm operasyonel birimler tasfiye edildi.

Tayinlerde 'yerine kimi koyacağız' endişesinden ziyade 'bizden olmayan kim varsa gönderin' mantığıyla hareket edildiği için birçok birimin içi boşaltıldı.

Tasfiye/kıyımlarla ilgili detaylar hayli ilginç.

Mesela bir dönem adı telekulak skandallarına karışmış bazı kadrolar geri getirildi.

Daha önce Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye kurulan tuzakları, özellikle de 'Erzincan kumpası'nı bertaraf eden isimler bir haftada 4 kez tayin edildiler. 

Emniyet camiasında şu anda büyük bir hayal kırıklığı ve şok yaşanıyor. Yapılan cadı avından farksız.

Şu anda sağlıklı çalışan tek bir birim yok. 

Resmen emniyetin hafızası siliniyor. Görevden almaların geleceğe dönük büyük riskleri de var. Bugün terör örgütleri, mafyatik yapılar ve çeteler yoksa bu tamamen önceki dönemlerde yapılan başarılı çalışmaların sonucu. 

Ancak şu anda emniyetin şalteri indirildi.

Güvenlik bürokrasisini bilen, süreci okuyabilen çevreler hükümete yapılan kıyımların hukuksuzluğu yanında yarınlara dönük ciddi güvenlik riski doğuracağını anlatıyor.

Ancak AK Parti 'neyi örtmeye çalışıyor ya da neden çekiniyorsa' tüm yapıcı eleştirilere kulak tıkayıp bürokraside cadı avını sürdürüyor. 

Her siyasi iktidar kimle çalışacağına karar verme hakkına sahiptir.

Ancak devletin dili hukuktur; vicdanen ve hukuken liyakat esastır. Liyakatini ispat etmiş kadrolara yapılanları tarihe ve ehli vicdanın dikkatine not düşüyorum.
<< Önceki Haber 'Beyefendi'nin emri' ile olanlara bakın Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER