Cizre'de halkı tedirgin eden karanlık oyun

Faili meçhullerle 90’lı yıllarda tanışan Cizre’de son 10 günde 5 kişi hayatını kaybetti. Peki, gerilimin kaynağı ne? Olaylar neden sona ermiyor? Çözüm sürecine sabotaj mı yapılıyor? PKK özerk bölgesini mi kuruyor? Devlet kaos ortamına göz mü yumuyor?

Cizre'de halkı tedirgin eden karanlık oyun

Şırnak'ın Cizre ilçesi, son dönemlerde yaşanan olaylar sebebiyle ülke gündeminin ilk sıralarına oturdu. 1990'lı yıllarda JİTEM'le tanışan, yüzlerce faili meçhulü yaşayan Cizre, her gece yaşanan olaylar sebebiyle adeta ateş topuna dönmüş durumda. Son 10 gün içerisinde 5 kişi hayatını kaybetti. Peki gerilim kaynağı ne? Olaylar neden sona ermiyor? Karşıt görüşlü gruplar mı çatışıyor? Çözüm sürecine sabotaj mı yapılıyor? PKK kendi özerk bölgesini mi kuruyor? Devlet kaos ortamına göz mü yumuyor? Herkesin aklını kurcalayan bu ve benzeri sorulara cevap verebilmek için Cizre'ye mercek tutmak gerekiyor.

OYLARIN YÜZDE 90'I HDP'YE GİDİYOR
Resmi rakamlara göre Cizre'nin nüfusu 100 bin. İlçenin en büyük 3 mahallesi; Nur, Cudi ve Sur. Yaşanan olaylar sebebiyle bütün Türkiye bu isimlere aşina oldu. Sokak olaylarının yaşandığı ana noktalardan biri olan Nur Mahallesi'nde yaklaşık 30 bin kişi yaşıyor. İlçe büyüklüğündeki bu mahallede yaşayan en kalabalık grup Keçan aşireti mensupları. Batuhan aşireti ve Tayanlar, mahallenin diğer sakinleri. Nur, HDP'nin kalesi konumunda. Oyların yüzde 90'ı HDP'ye gidiyor. Cudi Mahallesi'nin durumu ise biraz farklı. 40-50 bin kişiye ev sahipliği yapan mahallenin üst tarafında Tayan aşireti mensupları ikamet ediyor. Korucubaşı Kamil Atağ'ın liderliğindeki aşiret, ortada durmaya çalışıyor. PKK da onlara ilişmiyor. Aşağı kesimde ise ağırlıklı olarak Keçan ve Batuhan aşiretine mensuplar oturuyor. Sur'da ise çoğunlukla köylerden göçle gelenler ikamet ediyor.

Uzun zamandan beri ülke gündeminin ilk sıralarına yerleşen Cizre'deki olaylar adeta adım adım geldi. PKK'nın gençlik ve asayiş birimi olarak bilinen YDG-H, 23 Haziran 2013 tarihinde Cizre'de kuruluşunu ilan etti. Kasım 2012'de Kandil'de bütün yöneticilerin katıldığı PKK'nın 4. stratejik mücadele dönemi toplantısında YDG-H'nin kurulmasına karar verilmişti. Kendisini Kürdistan gençliğinin çatı örgütü' olarak tanıtan oluşum, 25 Ağustos 2014'te özerkliği inşa sürecini başlattığını duyurdu. 6-7-8 Ekim'deki Kobani olaylarında da bütün bölge adeta kâbus yaşadı. YDG-H, 26 Ekim 2014'te Cizre'nin iki mahallesinde, 7 Kasım'da ise Silopi'nin Zap Mahallesi'nde özerklik ilan etti. Ardından hendekler kazılarak güvenlik güçlerinin mahallelere girmesi fiilen engellendi. 7 Kasım'da, Abdullah Budak isimli 22 yaşındaki bir genç, Nur Mahallesi Karataş Sokak'ta başından vurularak öldürüldü. YDG-H'ye bağlı ‘Botan Şehit Rêber Timi' sokakta bildiri dağıtarak cinayeti üstlendi. Budak'ın ajan olduğu, yargılandıktan sonra infaz edildiği belirtildi.

AKŞAMLARI ZORUNLU OLMADIKÇA KİMSE SOKAĞA ÇIKMIYOR
Cizre'de güneşin batmaya başladığı saat 16.00'dan itibaren yüzleri kapalı YDG-H üyeleri, sokak ve caddelere çıkarak kimlik kontrolü yapıyor. Çok sayıda banka ve eğitim kurumu molotoflarla yakılırken, emniyet ve jandarma binalarına uzun namlulu silahlarla defalarca ateş açıldı. Şırnak Valisi'nin güvenlik toplantısında,     "(Örgütün yollarda kazdığı) Çukurlara, YDG-H ve KCK'lılara müdahale etmeyelim. Ama müdahale etmediğimizi de belli etmeyelim." dediği ileri sürüldü. Tansiyonun sürekli yükseldiği Cizre'de 27 Aralık 2014 tarihinde yeni bir çatışmanın fitili ateşlendi. Nur Mahallesi'nde YDG-H mensuplarıyla HÜDA-PAR üyeleri karşı karşıya geldi. 4 kişi hayatını kaybetti. Olayların sabah 04.00'e doğru başladığı, yüzlerce kişinin 155'i arayarak, polisten yardım istediği; ancak bu çağrıya cevap verilmediği ortaya çıktı. Güvenlik güçleri, yaklaşık 8 saat sonra olaya müdahale etti. Eski Şırnak Emniyet Müdür Yardımcısı Zeki Güven, olayların yaşandığı sırada emniyet müdürünün telsizinden polise ‘Size ateş edilmedikçe müdahale etmeyin' emrinin verildiğini açıkladı. Şehirde ciddi bir istihbarat zafiyetinin yaşandığını belirten Güven, polisin olayları sadece MOBESE kameralarından izlemekle yetindiğini kaydetti.

HÜDA-PAR'lılarla yaşanan çatışmadan sonra devlet yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonucunda 6 Ocak'ta hendekler kapatıldı. Ancak 14 yaşındaki Ümit Kurt'un polisler tarafından öldürüldüğü iddiasının ardından hendekler bir gün sonra yeniden kazıldı. Geçmişte Cizre'de polise taş attı diye yıllarca hapis yatanlar oldu. Bazı gençler, hendeklerin bu tarz tutuklamalar yapılmasın diye kazıldığını belirtiyor. Sokak başında nöbet tutan yüzü kapalı gençler, tanımadıkları kişileri mahalleye sokmuyor. Ancak mahallede yaşayan bir kişinin refakatiyle sokakları dolaşmak mümkün.

ZORUNLU OLMADIKÇA KİMSE SOKAĞA ÇIKMIYOR
Devlet hâkimiyetinin neredeyse sıfırlandığı Cizre'de olaylar devam ederken, hükümet emniyet müdürünü değiştirdi. Hrant Dink suikastında ihmali olduğu ileri sürülen, dönemin Trabzon İstihbarat Müdürü Ercan Demir, Cizre'nin yeni emniyet müdürü oldu. Ancak bu adım şehirdeki tansiyonu daha da yükseltti. Polisin pompalı tüfek taşımaya başladığı ve güvenlik güçlerinin kullandığı araçların plakasız dolaştığı kulaktan kulağa yayıldı. Adeta 1990'lı yıllara geri dönen Cizre'de, artık akşam ezanından sonra zorunlu olmadıkça kimse sokağa çıkmıyor.

‘Neden?’ sorusuna 5 cevap

Peki bu gelişmeler ne anlama geliyor ve bundan sonra ne olacak? Bu soruların birden fazla cevabı var. Bunları şöyle sıralamak mümkün:

1- Bütün bölgenin kendi kontrolüne girmesini hedefleyen PKK, Cizre'yi pilot bölge olarak kullanıyor: YDG-H bünyesindeki gençler, ‘şehir içi asayiş birimleri' olarak görev yapıyor. Mahkeme kuran örgüt, halk arasındaki anlaşmazlıkları kendi yöntemiyle çözüyor. İşadamlarından vergi' adı altında para alınıyor. PKK'ya tabi olmayanlar göç etmek zorunda kalıyor. Bölge adeta insansızlaştırılıyor.

2- 'Karanlık eller' teorisi: Çözüm sürecinden rahatsızlık duyan, nihai barıştan endişe duyan iç ve dış güçlerin ortalığı karıştırdığı üzerinde duruluyor. Soyut varsayımlarla hareket eden bu çevreler, İran'dan Amerika'ya, İsrail'den IŞİD'e, İngiltere'ye kadar birçok aktörü ‘çözüm sürecini baltalamaya çalışmak'la suçluyor. Hükümetin politikaları istikametinde hareket eden veya MİT'in güdümündeki bazı çevreler ise günah keçisi olarak ‘paralel yapı'yı gösteriyor.

3- Yaşananlar tuzak: Sayıları çok olmasa da bazı insanlar yaşananları ‘tuzak' olarak değerlendiriyor. Devletin kasıtlı olarak geri çekildiğini, olaylara karışanlara yönelik olarak seçimden sonra büyük bir saldırının başlayacağını ileri sürüyorlar.

4- Ayaklanma provası: PKK'dan kaçan kişilerin ifadeleri doğrultusunda hazırlanan ve TSK'ya sunulduğu belirtilen bir rapor, bu görüşe temel oluşturuyor. PKK'nın, devletin karakollarına paralel karakollar kurduğu, Yüksekova'da 5 bin, Şemdinli'de bin, Cizre'de 7 bin silah dağıttığı, telsizli, tam donanımlı asayiş birliklerini devreye soktuğu, askeri üs bölgelerini takibe aldığı ileri sürülüyor. Örgütün, bahar gelince ayaklanma için düğmeye basacağı iddia ediliyor. Cizre'nin de, ayaklanma için test alanı olduğu belirtiliyor. Suriye'de olduğu gibi ‘kanton bölge'ler oluşturmak istendiği savunuluyor.

5- AKP'nin sürdürülebilir çatışma politikasıyla HDP'yi baskı altında tutmak istemesi: Bu görüşe göre AKP, 7 Haziran 2015'te gerçekleştirilecek genel seçimlere Kürt meselesine dair risk almadan, kayda değer adımlar atmadan gitmek istiyor. Ayrıca siyasi gidişatın normal şartlar altında ilerlemesi durumunda HDP'nin legal alanda mesafe kat etmesi kuvvetle muhtemel. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunu gösterdi. Alevi ve sol kesimin yanı sıra muhafazakâr Kürt tabanından HDP'ye kayda değer oy kaymaları mümkün. Bunu engellemenin yolu, sürdürülebilir çatışma rejimi tesis ederek HDP'nin siyaset alanını daraltmak. AKP, düşük yoğunluklu çatışma ortamında kendi iktidarını güvende hissediyor. AKP, temelde Kürt hareketini kıstırmak, boğmak ve kışkırtmak istiyor.

CİZRE'DE DEVLET EGEMENLİĞİ YOK
Hangi senaryonun doğru olduğu kişiden kişiye değişiyor. Ancak gerçek olan şu ki; Cizre'de 24 saatlik bir devlet egemenliğinden söz etmek mümkün değil. Gündüz el altından, akşam karanlığı çöktükten sonra ise fiilen şehrin kontrolü yüzü kapalı kişilere geçiyor. Halk tedirgin. Can ve mal güvenliği ortadan kalktığı için Cizre'nin önde gelen 20'den fazla işadamı şehri terk ederek Mersin, Gaziantep, Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlere yerleşti. Cizreli işadamları, Irak'a yılda yaklaşık 2 milyar dolar ihracat yapıyor. Bu büyüklükteki ekonomik faaliyeti yürüten işadamlarının büyük bölümü artık Cizre'de yaşamıyor. İlçede haftada en az 2 gün kepenkler kapatılıyor. Eğer ölümler olmayacaksa, esnaf aylarca kepenk kapatmaya razı; ama durum hiç de öyle değil. Birçok kişi, kamu güvenliğinin bundan sonra rahatlıkla sağlanamayacağını düşünüyor. Çözüm süreci gerekçe gösterilerek yaklaşık 2 yıldır terörle mücadelenin askıya alındığını, bu süre zarfında PKK'nın her alanda güçlendiğini belirtiyorlar. Herkesin sağduyulu davranması, yeni provokasyonlara imkân oluşturan zemini kurutması gerekiyor. Gerekli tedbir alınmazsa bugün Cizre'yi yakan ateş yarın İdil'i, Yüksekova'yı, Nusaybin'i etkisi altına alabilir.

<< Önceki Haber Cizre'de halkı tedirgin eden karanlık oyun Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER