Ortadoğu'daki 4 bölgede gözardı edilen gerçek

Ortadoğu’da en uzun süre görev yapan Türk diplomat olan eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Türkiye’nin Ortadoğu’yu birçok batılı ülkeden daha az tanıdığını söyledi.

Ortadoğu'daki 4 bölgede gözardı edilen gerçek

AK Parti’nin kurucu üyeleri arasında yer alan ve AK Parti hükümetlerinin ilk Dışişleri Bakanı olan Yaşar Yakış, terör örgütü IŞİD’le mücadelede Türkiye’nin yerinden Türkiye’nin Ortadoğu’da İran’la rekabetine kadar farklı konularda değerlendirmelerde bulundu. 2014 yılının Ortadoğu’nun geleceğinin şekillenmesi açısından en önemli kavşaklardan biri olduğunu belirten emekli Büyükelçi Yakış, "Böyle bir zamanda dört tane en önemli Ortadoğu ülkesinde büyükelçisi yok. Suriye’de büyükelçisi yok, Tel Aviv’de yok, Kahire’de yok, Trablusgarp’ta yok. Bu, Türkiye’nin bölgede etkili olma imkânını önemli ölçüde sınırlıyor." diye konuştu. Türkiye’nin bu duruma akşamdan sabaha gelmediğini kaydeden Yakış, Ortadoğu’nun Türkiye müdahil olsa da olmasa da yeni bir şekillenme ile karşı karşıya olduğunun altını çizdi. 

"SIFIR SORUN SİZİN ‘BEN SIFIR SORUN YAPACAĞIM’ DEMENİZLE OLMUYOR"
Dörder yıl olmak üzere Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’da diplomat olarak görev yapan Yaşar Yakış, "Ortadoğu’da en uzun süre görev yapan Türk diplomatı” unvanını da elinde bulunduruyor. Yakış, Ahmet Davutoğlu’nun ‘sıfır sorun’ politikasının doğru bir yaklaşım olduğunu vurgulamakla beraber bunun bir eylem planı olmasından ziyade bir ideal olarak algılanıp süreklilik arz etmesi gerektiği üzerinde durdu. Yakış,Sıfır sorun olabilmesi için sizin ‘ben sıfır sorun yapacağım’ demenizle olmuyor. Dünyadaki koşullar, öteki ülkelerin attıkları adımlar, onlar sıfır sorundan ötürü hiçbir şeye ‘hayır’ demeyeceğinizi düşünerek hareket ederlerse yine sıfır sorun olmaz. Bence sıfır sorun ideal olarak devam etmesi lazımdı." ifadelerini kullandı.

"BATILI ÜLKELERDEKİ KADAR İSABETLİ TEŞHİS KOYMAKTA ZORLANIYORUZ"
"Ben Türkiye’nin Ortadoğu’yu birçok Batı Avrupa ülkesinden çok daha az tanıyan bir ülke olduğu kanaatindeyim." diyen Yaşar Yakış, 1920’lerde devletçe sırtımızı Ortadoğu’ya döndüğümüzü ileri sürdü. Yakış, “Batı ülkeleri, Arap ülkelerini bizden çok daha iyi tanıdıklarını örnekleriyle ortaya koydular. Ortadoğu’daki olaylarda biz Batılı ülkelerdeki kadar isabetli teşhis koymakta zaman zaman zorlanıyoruz. Bugünkü durum kısmen onun sonucudur." değerlendirmesinde bulundu.

"TÜRK HARİCİYESİ, ARAPÇA BİLEN UZMAN YETİŞTİRMEMEKLE ADETA ÖVÜNÜYOR"
"Türkiye, Ortadoğu’yu birçok Batılı ülkeden daha az tanıyor" sözlerini yineleyen Yakış, "Türkiye’nin Batılı ülkelerin sahip olduğu gibi Ortadoğu başkentlerinde şubeleri olan düşünce kuruluşları yok. Bakıyorsunuz Şam’da, Kahire’de Amerika’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, Japonya’nın birçok düşünce kuruluşun şubesi var. Bu şubelerde o ülkede doğmuş büyümüş insanlar çalıştırılıyor.” dedi. Türkiye’deki düşünce kuruluşlarında Ortadoğu’yu takip edebilecek uzmanların azlığına dikkat çeken Yakış, “Türk Hariciyesi, Arapça bilen uzman yetiştirmemekle adeta övünüyor." sözünü hatırlattı. 

"BİZ DE YAŞAR YAKIŞ GİBİ ARAPÇA ÖĞRENELİM DE ARAP ÜLKELERİNE Mİ MAHKÛM OLALIM?"
Türkiye’nin Ortadoğu’da doğru teşhisi koyamamasını bölgeden birinci elden bilgi verecek yetişmiş uzman eksikliğine bağlayan eski Dışişleri Bakanı Yakış, "Biz Ortadoğu’yu genellikle Batı’nın kendi işine gelen haberlerinden bizim işimize geleni alıyoruz. Yoksa kaynağına gidip de bir Türk gözüyle Suriye’de ne oluyor, Lübnan’da ne oluyor, Mısır’da ne oluyor diye birince elden elde edemiyoruz. Bu tabii, Ortadoğu’da doğru teşhis koymayı zorlaştırıyor." şeklinde konuştu. Kendisinin hariciye memuru olarak kendi imkânlarıyla Arapça öğrendiğini kaydeden Yakış, o dönemde Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda Arapça konuşan tek Türk diplomatı olduğunu söyledi. Yaşar Yakış, “Mısır’da büyükelçi olduğum zaman basına yansıyan genç bir diplomat açıklamasında 'Biz de Yaşar Yakış gibi Arapça öğrenelim de Arap ülkelerine mi mahkûm kalalım?’ diye bir şikâyeti olmuştu. Biz, Arapça öğreneni sadece ‘aferin’ ile takdir ederken Batılı ülkeler bu iş için ciddi bütçeler ayırıyor." dedi. 

"DÜMENİ SIMSIKI TUTARSAN ROTA DEĞİŞİR"
Tunus’ta başlayan ‘Arap Baharı’ sürecinin Türkiye’nin haklı olarak ılımlı İslam’ın iktidara geleceği beklentisi ile politika ürettiğini ifade eden emekli diplomat Yakış, her ülkede yaşanan sürecin farklılıklar arz ettiğini, Türkiye’nin ise bu nüans farklarını zamanında tespit edip, yapması gereken dönüşümü yapamadığını söyledi. Yakış sözlerini şu örnekle destekledi: "Gemicilikte bir kural vardır; Çarkçı başı geminin dümenini elinde tutarken, dümeni sımsıkı tutup da hiç kıpırdatmazsa gemi hedefine gitmez. Dalgalar inip çıktıkça, rüzgârın etkisiyle gemi sık sık rota değiştirir. Sizin o rotayı düzeltmeniz lazım. Türkiye’nin elinde olmayan nedenlerle hem Suriye’de hem öteki Arap Baharı ülkelerinde değişiklikler oldu."

"IŞİD’İN KÖKÜNÜ KAZIYACAĞI GİBİ BİR ÜMİT İÇİNDE DEĞİLİM"
IŞİD’le mücadele konusunda uluslararası camianın harekete geçmesi konusunda ise Yaşar Yakış 49 Türk vatandaşın durumunu dikkate alarak adım atan Ankara’nın doğru bir yaklaşım sergilediği görüşünde. Yakış, "Türkiye, bugünkü koşullar altında doğru olan şeyi yapıyor. 49 vatandaşın hayatını tehlikeye atamazdı. Türkiye’nin ‘harekatı kolaylaştırayım ama bizzat içinde olmayayım’ yaklaşımını tercih etti. Türkiye’nin muharip güç göndermemesini anlayışla karşılamak lazım.” diye konuştu. Yakış, buna karşın yapılacak uluslararası bir müdahalenin sonuç getirmeyeceğini şu ifadelerle dile getirdi: “Bu mücadelenin IŞİD’in kökünü kazıyacağı gibi bir ümit içinde değilim."

"HER İKİ ÜLKEDE FARKLI SONUÇLAR ORTAYA ÇIKACAKTIR"
ABD’nin Afganistan’dan sonra Ortadoğu’da ikinci bir bataklığa saplanmamaya çalışacağını ifade eden Yakış, "IŞİD’le savaşı değerlendirirken Irak’ta IŞİD’le savaşmak ile Suriye’de savaşmak aynı parametreler çerçevesinde oluşan bir şey değil. IŞİD’in yenilmesinden sonra Irak’ta ortaya çıkacak durum ile Suriye’de ortaya çıkacak durum aynı değil. Her iki ülkede de farklı sonuçlar ortaya çıkacaktır.” dedi. Suriye’de IŞİD’in yok edilmesiyle birlikte Esed rejiminin güçlenebileceğine dikkat çeken Yaşar Yakış, bunun ise Batıların çok da istediği bir sonuç olmayacağının altını çiziyor. Öte yandan Suriyeli muhalif güçlerin rejime karşı mukavemetinin giderek azaldığını ifade eden Yakış, "İnce ayarlar yapılırken bir ülkeye uygulayacağı ince ayar ile öbür ülkeye uygulayacağı ayar aynı olmayacaktır." ifadelerini kullandı.

"IRAK, ABD ÇEKİLİNCE İRAN’IN KUCAĞINA DÜŞTÜ"
“Ben eskiden beri İran’ın bölgede çok önemli bir ülke olduğuna inanan birisiyim. Ortadoğu’nun rüknü dendiği zaman ilk akla gelen devlet olması lazım.” diyen Yaşar Yakış, Türkiye’nin Ortadoğu’da İran ve Mısır gibi çok güçlü ülkelerle rekabet halinde olduğunu belirtti. Yakış, "ABD, Irak’tan çekildiği zaman Amerika’nın çekilmesinden oluşan boşluğu Amerika’nın müttefiki olan Türkiye’nin doldurması gerekirdi. O boşluğu İran tek kurşun atmadan doldurmuştur. Amerika’nın bölgeden çekildiği gün, Irak’ın İran’ın kucağına düştüğünü görmüş olduk." değerlendirmesinde bulundu. 

"BATILILAR SURİYE’DE MUHALİFLERE DESTEĞİNİ ÇEKİNCE TÜRKİYE OFSAYTA DÜŞTÜ"
Batılıların Suriye’de muhaliflere gönderilen silahların istenmeyen kişilerin eline geçtiğini fark edince frene bastıklarını belirten Yakış, bu durumda Türkiye’nin ofsaytta kaldığını ileri sürdü. Yakış, "Türkiye’nin ‘biz politikamızı Beşar Esed’ın kısa zamanda düşeceği varsayımı esasına oturtmuştuk, düşmedi. Şimdi, bunu değiştiriyoruz’ demesi gerekirdi. Bu bir erdemdir. Öteki ülkeler yapıyor, biz de yapabiliriz. Bunu yapmakta Türkiye yavaş davrandı. Benzer bir değerlendirme Mısır için de yapılabilir. Bütün bunların sonuncunda Türkiye, 2014 yılında Ortadoğu’nun geleceğinin oluştuğu bu ortamda dört başkentte büyükelçisi olmayan bir ülke haline geldi." şeklinde konuştu.

"ALGI, BAZEN GERÇEĞİN KENDİSİNDEN DAHA ÖNEMLİ OLABİLİR"
Algının bazen gerçeğin kendisinden daha önemli olabildiğine dikkat çeken Yaşar Yakış, "Gerçek başka türlü olmakla birlikte öbür türlü bir algı yaratılmışsa herkes o algıya göre hareket edecektir. Türkiye’nin IŞİD olduktan sonra değil ama ondan önceki muhaliflere birçok kolaylıklar gösterdiği, Türkiye’nin müsamahasından çok geniş ölçüde yararlandıkları noktasında çok güçlü bir algı var dünyada. Herkes de Türkiye’ye karşı politikasını bu algıya göre şekillendiriyor." dedi. 

"SİLAHLARIN PKK’NIN ELİNE GEÇMEYECEĞİNDEN EMİN OLMAK ZOR"
Türkiye’nin gönderilecek silahların pek PKK’nın eline geçmesini elbette istemeyeceğini kaydeden Yakış, bununla beraber "Peşmergeye gönderilen silahların şu ya da bu şekilde PKK’nın eline gitmeyeceğinden emin olmak zordur." ifadelerini kullandı. 

Cihan
<< Önceki Haber Ortadoğu'daki 4 bölgede gözardı edilen gerçek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER