Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı acı gerçek!

Kamu ihalelerinde şirketler arasında rekabeti sağlayan açık ihalelerin sayısında azalma, devlete zarar olarak yansıdı.

Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı acı gerçek!

Az sayıda şirketin davet edildiği pazarlık usulü ihalelerde ise büyük artış gözleniyor. Geçen yıl pazarlık usulü gerçekleştirilen ihaleler açık yapılsaydı, devletin kasasından  1,3 milyar TL daha az para çıkacaktı.

Zaman Gazetesi'n'den İsa Sezen'in haberine göre, Kamu İhale Yasası’nda sık yapılan değişiklikler, herkesin teklif verebildiği açık ihalelerin oranını yüzde 90’lardan yüzde 73’lere düşürdü. Buna karşın, az sayıda şirketin davet edildiği pazarlık usulü ihaleler arttı. İstatistiklere göre, açık ihaleler, hesaplanan maliyetten ortalama yüzde 25 indirimle sonuçlanıyor. Oysa pazarlık usulü ihalede tenzilat oranı ortalaması yüzde 12. Geçen yıl pazarlık usulü ihaleler için devletin kasasından 10 milyar lira çıktı. Eğer bu ihaleler açık ihale yöntemiyle yapılsaydı devlet 1,3 milyar lira tasarruf edecekti.

Devletin mal ve hizmet alımı için harcadığı para geçen yıl 105 milyar liraya ulaştı. Kamu ihalelerini düzenleyen Kamu İhale Yasası’nda sık sık yapılan değişiklikler tartışma konusu oluyor. Son yıllarda bütün isteklilerin teklif verebildiği açık ihalelerin sayısı yüzde 90’lardan yüzde 73’lere gerilerken, kamu idarelerinin davet ettiği az sayıda şirketin girebildiği, bu yüzden rekabetin az olduğu pazarlık usulü ihalelerin sayısındaki artış dikkat çekiyor. Bu durum, devletin pazarlık gücüne büyük darbe vuruyor.  

Kamu İhale Kanunu’nda, isteyen herkesin girebildiği açık ihale şeffaflığı sebebiyle belli istekliler arasındaki ihale usulüyle birlikte temel ihale yöntemi olarak yer alıyor. İhaleyi yapan kamu idarelerine inisiyatif tanıyan az sayıda şirketin girebildiği pazarlık usulü ihale ise kanunda belirtilen özel hallerde, acil durumlarda kullanılabiliyor. Kamu İhale Kurumu’nun faaliyet raporlarına göre 2005 ve 2006 yıllarında açık ihalelerin oranı sayı ve tutar bakımından oranı yüzde 90’lara çıktı. Raporlardaki yorumlarda açık ihalenin yüksek bir oranda gerçekleşmesinin kamu alımlarının kanun amacına uygun bir şekilde gerçekleştirdiğini de gösterdiğine dikkat çekiliyor. Açık ihalelerin oranı sonraki yıllarda düşmeye başladı. Geçen yıl yapılan toplam 98 bin kamu ihalesinin 72 bin 414’ü, yani yüzde 73,8’i açık ihaleyle gerçekleştirildi. Açık ihaleyle yapılan alımlar tutarı ise 69 milyar 690 milyon lira oldu. Toplam ihale tutarına oranı yüzde 78,1 olarak gerçekleşti. Pazarlık usulü ihalelerde ise her geçen yıl dikkat çekici artışlar yaşandı. 2005 ve 2006’da adet olarak yüzde 13’lerde olan pazarlık usulü ihalelerin toplam ihalelere oranı 2010’da yüzde 21,5’e, 2013’te ise yüzde 25,67’ye kadar çıktı. Tutar açısından da 2005’te 1 milyar 789 milyon liralık pazarlık usulüyle alım yapılırken, 2013’e gelindiğinde bu rakam 10 milyar 274 milyon liraya yükseldi. Toplam ihale oranına tutarı ise yüzde 8’lerden geçen yıl yüzde 11,51’e kadar yükseldi.

Kamu alımlarının hangi ihale yöntemiyle yapıldığı devletin pazarlık gücü ve yapacağı tasarruf açısından çok önem taşıyor. Son yıllarda özel sektörün gelişmesine bağlı olarak ihalelerde yarışan şirketlerin de sayısı artıyor. Bu sayede açık ihalelerde yaşanan kıyasıya rekabet sayesinde devlet, hesapladığı maliyetten çok daha düşük fiyata ihaleleri sonuçlandırabiliyor. Ancak dar kapsamlı ve az sayıda şirketin davet edildiği pazarlık usulü ihalelerde tenzilat (kırım) oranı çok daha sınırlı kalıyor.

Sözleşme bedeliyle yaklaşık maliyet arasındaki fark, kamunun ihalelerden ne kadar tasarruf ettiğini ve ihaleye girenler açısından rekabetin nasıl yaşandığını belirleyen önemli bir gösterge. 2013 yılında açık ihalelerde sözleşme bedelinin yaklaşık maliyete oranı yüzde 75 olarak gerçekleşti. Yani devlet açık ihalelerde hesapladığı maliyetten yüzde 25 tasarruf sağladı. Pazarlık usulü ihalelerde ise sözleşme bedelinin yaklaşık maliyete oranı  yüzde 88 olarak gerçekleşti. Devletin tasarruf oranı yüzde 12’de kaldı. 2013’te devlet pazarlık usulüyle 10 milyar liranın üzerinde alım yaptı. Eğer bu ihaleler açık ihale usulüyle yapılsaydı devlet yüzde 13 daha tasarruf sağlayabilecek ve 1,3 milyar lira kasasında kalabilecekti.

Neden pazarlık usulü ihaleler?

Açık ihaleye göre kamu idarelerine daha fazla inisiyatif tanıyan ve daha kısa sürede tamamlanan pazarlık usulü ihalenin yapılabilmesi için belli şartlar gerekiyor. Ani ve beklenmeyen veya önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin acil olarak yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda pazarlık usulü ile ihale yapılabiliyor. Belediyelerin ağırlıkta olduğu kamu kuruluşları, ihalenin acil olarak yapılmasının zorunlu olduğu durumları gerekçe göstererek pazarlık usulü ihaleye yöneliyor. 157 bin liraya kadar olan mal ve hizmet alımlarında pazarlık usulü ihaleye yoğun bir şekilde başvuruluyor. Ancak açık ihaleyle yapılabilecek alımların pazarlık usulüyle yapılması sebebiyle mahkemeler ihale iptal kararları verebiliyor. Örneğin 2010’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından pazarlık usulüyle gerçekleştirilen Bağlarbaşı Kavşağı’ndaki altgeçit yapım inşaat ihalesine yapılan itiraz sonucu Danıştay ihalenin iptal edilmesine karar vermişti. Emsal niteliğindeki kararda herhangi bir acil durum olmadığı halde ihalenin pazarlık usulüyle yapılmasının doğru olmadığı, ihalenin açık usulle yapılması gerektiği belirtilmişti. Sayıştay’ın da buna benzer iptal kararları bulunuyor.

Kamu yönetimi uzmanı İlyas Kılıç’ın Güncel Mevzuat adlı dergide yayımlanan makalesinde, Kamu İhale Kanunu’nun kamuoyunun denetimine açık, şeffaf ihaleler yapılmasını amaçlamasına rağmen son yıllarda yapılan bazı değişikliklerle kanunun çıkış noktasına ters düşebilecek düzenlemeler getirildiğine dikkat çekiyor. Değişikliklerden önce pazarlık usulü ihaleye davet edilmese bile ihale dosyası alan isteklilerin ihaleye girebildiğini belirten Kılıç, 2012 yılının Temmuz ayında yapılan değişiklikle getirilen ‘İlan yapılmayan ihalelerde, ihale dosyası sadece idare tarafından davet edilenlere satılır’ hükmünün sıkıntılara yol açtığını ifade ediyor. Bu düzenlemeyle idarelerin en az üç istekliyi davet edeceğini, davet edilmeyen isteklilerin ihaleyi duyup gelseler bile ihale dosyası verilmeyeceğini ve ihaleye giremeyeceğini belirten Kılıç, bu yüzden isteklilerin şikâyet ve kuruma itirazen şikâyet hakkını kullanamadığını vurguluyor.

Bu tür ihalelerde önceliğin tamamen ihaleyi yapan idarelerin inisiyatifine bırakıldığına işaret eden Kılıç “İhaleye girme ve başvuru hakkı büyük ölçüde kısıtlanıyor. Davet edilmeyen vatandaş veya işinin ehli yapım müteahhidi ihaleye yönelik başvuruda bulunamıyor. Bu durumda ihaleye davet edilen üç isteklinin birbiriyle anlaşma olasılığı ve kamu zararının oluşması yüksek ihtimal. Bu üç istekli de haksız rekabet sonucu elde ettikleri iş deneyim belgesiyle piyasada hak etmedikleri ihalelere teklif verip belki bu ihaleleri de kazanacak.” değerlendirmesini yapıyor.
<< Önceki Haber Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı acı gerçek! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER