Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı asıl tehdit!

Bugün Gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan "Her şey ikbal ve iktidar için mi?" başlıklı yazısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı asıl tehdit!

"Gelinen noktada hükümet ikbal ve iktidar için darbe yargılamalarını bile tartışmaya açıp telafisi mümkün olmayan hatalar yapsa da söz konusu iki davadan sonra asker hukukla tanıştı" diyen Arslan, "Yolsuzluk operasyonlarını hukuku katlederek engellerseniz, medyayı baskı altına alır, iş dünyasını kamu gücüyle dize getirirseniz ve herkesin tam biat ettiği bir düzeni 'Yeni Türkiye' diye satmaya çalışırsanız söylediklerinize ancak kendiniz inanırsınız" dedi.

Her şey ikbal ve iktidar için mi?

Her ne kadar AK Parti Hükümeti, düne kadar gururla anlattığı/savunduğu Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını/yargılamalarını bugün inkâr eder noktaya gelse de söz konusu iki dava Türkiye için bir dönüm noktası oldu.

Çünkü, tarihi darbeler ve cuntalarla dolu ülkemizde ilk kez darbeciler/cuntacılar yargı önüne çıkarıldı.

Düne kadar trafik cezası bile yazılamayan kudretli isimler yaptıkları hukuksuzlukların hesabını verdi.

Vermeye de devam ediyorlar.

Gelinen noktada hükümet ikbal ve iktidar için darbe yargılamalarını bile tartışmaya açıp telafisi mümkün olmayan hatalar yapsa da söz konusu iki davadan sonra asker hukukla tanıştı.

Eskiden 'Bize her yol mubah' diyenler şimdi hukuksuz bir adım atmamak için dikkat ediyor. 

Bu Türkiye için büyük kazanımdır. Emeği geçenlere tekrardan teşekkür etmek lazım.
 
Rüşvet toplumu çökerten bir hastalıktır
 
Gelelim yolsuzluk operasyonlarına.

Hükümet, 'yolsuzluk' kelimesini kullanmamak için '17 Aralık darbesi' diyor.

Esası gözden kaçırmak için, Gezi'de olduğu gibi faiz lobisinden İsrail'e kadar çok sayıda teori üretildi. Dolar dolu ayakkabı kutularını, para dolu kasaları, rüşvetleri unutturmak için her şeyi yapıyorlar.

Detaylara boğulmanın bir anlamı yok. Ortada çok ciddi yolsuzluk iddiaları var. 

İşin kötü tarafı şu; iktidarın reddettiği suçlamalar kamuoyunda yaygın olarak biliniyor.

İş dünyasında herkes belli alanlarda iş yapmak, ihale almak ya da işini sürdürebilmek için rüşvet vermesi gerektiğini ya da siyasilerin gösterdiği yerlere 'bağış' yapması gerektiğini biliyor.

Adeta 'bağış'sız iş yaptırmak mümkün değil. İşin kötüsü bu durum artık kabullenilmiş hatta kural olarak kabul edilmiş.

Bağış/rüşvet artık sistemin bir parçası haline gelmiş durumda.

O yüzden son yolsuzluk operasyonu, tıpkı Ergenekon/Balyoz operasyonları gibi arınma sürecinin bir parçası olarak görülmeli.

Nasıl ki dokunulmaz sayılan kudretli paşalara, bürokratlara dokunuldu. Burada da siyasilere ve güçlü işadamlarına dokunulabilmeli.

Nasıl ki asker hukuku tanıdı ve hukuksuz bir adım atarsa kendini yargı önünde bulacağını gördü/öğrendi.

Aynı şeyi siyasilerin ve iş dünyasının da görmesi, bilmesi gerekir.

Aksi halde iddia ettiğimiz 'Yeni Türkiye' mümkün değil.

Tabii 'iktidar cephesinin' söylediği 'Yeni Türkiye'den kasıt buysa.

Yolsuzluk operasyonlarını hukuku katlederek engellerseniz, medyayı baskı altına alır, iş dünyasını kamu gücüyle dize getirirseniz ve herkesin tam biat ettiği bir düzeni 'Yeni Türkiye' diye satmaya çalışırsanız söylediklerinize ancak kendiniz inanırsınız.

Bu süreçte dikkat çekici bir başlık daha var.

Yolsuzluk operasyonu ile ilgili sıklıkla aldığım/aldığımız bir eleştiri var: "Neden yolsuzluk haberleri yaparak hükümeti yıpratıyormuşuz?"

Buna uzun cevaplar vermek mümkün.

Ancak ben kestirmeden ve kısa bir cevap vereyim:

AK Parti'yi korumak/hükümeti yıpratmamak için demokrasinin, hukukun, ahlakın ve en önemlisi dinin temel kaidelerini görmezden mi geleceğiz?

Sonuç olarak; Türkiye'nin zor günler geçirdiği muhakkak. Gerçek demokratlarla çıkarları için her yöne dönenlerin ayrıştığı günleri yaşıyoruz.

Ama enseyi karartmamak lazım.

Nasıl ki 2001'den itibaren önce mafyatik yapılar temizlendi. Ardından darbeciler, cuntacılar yargı önüne çıkartıldı.

Artık her iki başlıkta da hukuk dışına çıkacak olan kırk kez düşünmek zorunda.

Bu temizlenme, arınma sürecinden siyaset ve iş dünyasının ayrı tutulması düşünülemezdi.

Eğer, AK Parti'nin bu kadar güçlü/muhalefetin bu kadar zayıfı olduğu bir dönemde yolsuzluğa karışan her kimse dokunulabiliyorsa bu Türkiye'nin geleceği için önemlidir.

Artık siyasetçi de işadamı da rüşvete/yolsuzluğa bulaşırken 40 kez düşünecektir. 
<< Önceki Haber Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı asıl tehdit! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER