[Harun Tokak] Melike’nin Mektubu

Okuma Süresi 2 dkYayınlanma Pazar, Ocak 28 2024
Samanyoluhaber.com yazarı Harun Tokak'ın pazar yazısı

HARUN TOKAK


Harbiye’deki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndaki odamda oturuyorum. 
İstanbul’da ilk yaz günleri…
İçeriye yirmili yaşlarında bir kız giriyor.
“Adım Büşra… Büşra Zülkadiroğlu.”
“Sen Mehmet Bey'in kızısın.” diyorum.
Tatlı bir tebessümle “Evet.” diyor.
“İstanbul’da ne yapıyorsun?” diyorum.
 “Üniversite okuyorum.” diyor.
Uzun uzun Maraş günlerinden, babasından konuşuyoruz.
Giderken çantasından bir mektup çıkarıyor.
“Babama yazdım.” diyor.
Mektup mürekkepli kalemle yazılmış.
Kelimeler ve harfler inci gibi dizilmiş.
 Lakin bazı harfler dağılmış. 
“Babacığım!” diye başlıyor mektup.
“Bu satırları, senin kaleminle yazıyorum.
 Son Kurban Bayramı'nın birinci günü kırk kadar arkadaşınla Hakkari'ye gitmiştin.
Akşama kadar bir kapıdan diğerine koşmuşsunuz.
Son paketi de ihtiyaç sahibine bıraktığınızda Sümbül Dağları da karanlığa gömülmüş.
Karanlığın kollarında durgunlaştığını fark ederek, 'Bir derdin mi var?' diye soran arkadaşına;
'Seneye daha çok kurban keselim, olur mu? Çalmadık kapı bırakmayalım.' demişsin.
Birlikte ağlamışsınız.
Dönüş yolunda otobüs, karanlıkta ölümün pusu kurduğu karlı yolda bir anda kaymaya başlamış.
Korkunç bir gürültüyle sarsılarak, beton bir bariyere çarpmış.
Sonra bir ses daha… 
Sen, tutunacak dalı olmayan, kanadı kırık bir kuş gibi camdan dışarı uçmuşsun.
Rüzgârın buz kestiği bir gün…
Seni getirdiler babacığım.
Kalabalıkların elleri üstünde

Bu haberler de ilginizi çekebilir