Hendek kazmakla Kürt sorunu çözülmez; pazarlık yaparak terörle mücadele edilmez


CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, "Hendek kazmakla Kürt sorunu çözülemediği gibi; pazarlık yaparak da terörle mücadele edilemez." dedi.

Mecliste basın toplantısı düzenleyen Baydar, son aylarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da tırmanış gösteren çatışmalı ortamla birlikte, terör örgütünün, sivil halkın yaşadığı mahallelere girerek, hendekler açmak suretiyle kamu güvenliğini tehdit etmesini endişeyle izlediklerini ifade etti. Hükümetin ve valiliklerin 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayalı olarak ilan ettikleri sokağa çıkma yasaklarının, yasal ve Anayasal dayanağı bulunmadığını vurgulayan CHP Aydın Milletvekili, yasalara göre sokağa çıkma yasağı uygulamasına ancak Olağanüstü Hal veya sıkıyönetim dönemlerinde başvurulabileceğini hatırlattı.

"İl İdaresi Kanunu'na dayanarak ilan edilen sokağa çıkma yasakları hukuksuzdur." diyen Baydar, şunları kaydetti: "Bölgede uygulanan sokağa çıkma yasakları, en temel insan haklarını bile ihlal etme niteliğindedir. Örneğin 3 Kasım-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde toplam 12 gün boyunca uygulanan sokağa çıkma yasağı, insanların açlıkla mücadele etmek zorunda kaldıkları bir atmosfere neden olmuştur. Terör Türkiye'nin en önemli sorunudur ve bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Mücadele yapılırken geçmişteki politikalar sonucunda terör sorunu daha karmaşık hale gelmiştir. AKP hükümetlerince PKK'nın toplum kesimleriyle iç içe geçmesine göz yumulmuş ve sonuçta terör sorunu bu iktidar döneminde karmaşık, tehditkar ve siyasi bir sorun haline getirilmiştir. AKP'nin göz yummaları sonucunda mahalle komiteleri kurulmuş, PKK'ya şehirlerde örgütlenme fırsatı verilmiş, hendekler kazılmış ve kent giriş çıkışları örgüt tarafından kontrol edilerek; sözüm ona öz yönetimler ilan edilmiştir. Özellikle bölge il ve ilçelerinde, örgütün kamu düzeni yerine kendi düzenini kurmasına izin verilmiştir. Şimdi bu durum değiştirilmek isteniyor. Elbette değiştirilmeli. Bir ülkede devletin resmi misyonu dışında kimsede silah olamaz. Devlet dışındaki silahlı güçlerin bir ilçeyi bir mahalleyi denetim altına almasına göz yumulamaz. Emniyet güçleri yetkisini devredemez. Olmaz ama oldu. Bu durumu düzeltmek ve terör örgütünü mahallelerden çıkarmak daha güç hale geldi. Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal ilan etmedik diye övünüyorsunuz. Ancak bölgede yaratılan tablo bu durumlardan daha tehlikeli bir hal almıştır."

Güvenlik güçlerinin her ne olursa olsun bir milletvekiline TOMA ile saldırarak zarar vermesinin asla kabul edilemez olduğunu belirten Metin Lütfi aydar, 9 gündür Nusaybin'de uygulanan sokağa çıkma yasağı ile insanların, hastaneye gidemeyeceği, ilaç alamayacağı, cenazesini kaldıramayacağı bir durum oluşturulduğunu ifade etti.

Bu durumun bölgeye yapılmış büyük bir haksızlık olduğuna dikkat çeken CHP Aydın Milletvekili, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hem insan haklarına hem demokrasiye aykırıdır. Ne yazık ki bu duruma ülkeyi AKP hükümetleri getirmiştir. Terörün mahallelerde örgütlenmesine izin verenler, terörle mücadele politikalarını Oslo'da ilan etmişlerdir. Şimdi egemenliği yer yer devretmelerle ülkeyi getirdiğiniz bu durumla; insanları, cenazelerini gömemez hale getirdiniz. Yazık değil mi? Terörle mücadele ediyoruz diye örgütün bölgede, mahallelerde örgütlenmesine müsaade ettiniz. Bugün içinde bulunduğumuz temel gerçek terörle mücadele ediyoruz diyerek yaptığınız pazarlıklarla ne yazık ki terörü dağdan mahalleye soktunuz. Terör tüm dünyada ciddi bir tehdittir. Dünyanın her yerinde her ülke ister sosyalist, ister krallık olsun, herkes terörle mücadele eder. Ne yazık ki AKP hükümetleri terörle yeteri kadar mücadele edemedi. Pazarlık yapıp işi geçiştirmeye çalıştı. Peki sonuç aldı mı? Geçici olarak aldı. Ancak daha büyük bir bedel ödeyerek şimdi mücadele etmeye çalışıyor. Bölgede hendek var mı? Var. Patlayıcılar yollara yer altına gömülmüş mü? Gömülmüş. Peki nasıl kazıldı bu hendekler? Nasıl gömüldü bu patlayıcılar? Kim kazdı? Kim gömdü? Bizi aldattılar laflarıyla artık bir yere varmanız mümkün değil? Bölge komiteleri nasıl kuruldu? Tüm bunlar yapılırken vali, emniyet müdürleri, asker ne yapıyordu? Tatilde miydiler? Hendek kazılırken niye müdahale etmediler? Çünkü AKP hükümetinin politikası buydu. Şimdi uygulaya geldikleri politikanın ne kadar yanlış olduğuyla yüzleşiyorlar. " diye konuştu.

Terörle mücadelede AK Parti'nin söylediği 'aman analar ağlamasın' lafının kocaman bir yalan olduğunu dile getiren Baydar, 7 Haziran'dan bugüne kaybedilen insan sayısının 620'yi geçtiğini belirterek "Ne yazık ki AKP'nin yanlış politikaları sonucu, bunun bedeli olarak daha fazla 'analar ağladı." dedi.

Yaşanan süreçte Kürt halkının daha fazla açıklar çektiğini ifade eden CHP Aydın Milletvekili, "Ancak bu terörün mazur görülmesi anlamına gelmez. Terör herkesin hakkına tecavüz anlamına gelir. Siyasi hayatımız, terörün etkisi ortadan kalktıkça daha rahat işleyecektir. Terör örgütünün siyasi partiler üzerindeki etkisi ortadan kalktıkça siyaset özgürleşecektir. Terör, insan hakları sorununun önündeki en önemli engel haline gelmiştir. Suruç ve Ankara patlamalarında ki istihbarat zafiyetine ne demeli? Bu nasıl istihbarat? Şimdi adını bile söylemekten çekindikleri IŞİD terörü var. Aynı hataları burada da yapıyorlar. IŞİD'le pazarlıkla işi götüreceklerini sanıyorlar. AKP'nin ikircikli tavrı IŞİD terörünü yarattı. Adını bile doğru dürüst koyamıyorsun. Kokteyl terör gibi kavramlar uydurarak kaçamak ikircikli bir tavır takınıyorsun. Bu şekilde terörle kararlı mücadele edilemez. Ancak IŞİD terörünün uluslararası kabulü AKP'yi, IŞİD'i terör örgütü olarak kabule zorladı. AKP hükümetlerinin terörle yanlış mücadele etmesinden artık bıktık. Hendek kazmakla Kürt sorunu çözülemediği gibi; pazarlık yaparak da terörle mücadele edilemez. Aklın başına gelip, 'aldatıldım ben' dedikten sonra mücadeleye başladığında da; sivil halkın, vatandaşın can güvenliğini korumak, hukuk ve insan hakları çerçevesinde etkin terörle mücadele yapmak esas olmalıdır."

CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın arabasında olduğu iddia edilen kurşun konusunda bölgede vatandaşın iki temel silah arasında sıkışmış durumda olduğunu ifade etti. "Faili meçhuller yaratılmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu faili meçhul olarak planlanmışsa şiddetle kınıyorum." diyen Baydar, Demirtaş'ın silaha mesafe koyma çabasını desteklediğini ifade etti.

Medyaya yönelik baskıların sorulması üzerine ise Baydar, Türkiye'de iki temel sorun olduğunu belirterek "Bunlar siyaset yapmamızın temel gerekçelerini oluşturuyor. Bir tanesi gelir adaletindeki dengesizlik. İkincisi sosyal özgürlük alanlarının kısıtlanması. Medyada bu alanlardan biri. Sosyal özgürlük alanları kısıtlanmasıyla medya üzerine baskı arttı. Bu kabul edilemez." diye konuştu.

Bir başka soru üzerine de Baydar, Esedullah diye bir örgütten bahsedildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu gladyo mudur; bunun araştırılması lazım. Duvara yazılan yazıları kabul etmemiz mümkün değil. Bu tür ayrımcı söylemleri kabul etmiyoruz. Bu örgütlerin konuşulur olması bizi derin endişelere sevk etmiştir. 90'lı yıllarda Türkiye çok acılar yaşadı. Bunların yaşanmaması için bundan ders çıkarılması gerekir." CİHAN
<< Önceki Haber Hendek kazmakla Kürt sorunu çözülmez; pazarlık yaparak... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER