Hilmi Yavuz: Siyasal İslam, Müslümanlığı kamusal alanda görünür olmaya indirgedi

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Şubat 15 2016
Yazar ve şair Hilmi Yavuz, "İslam'ın artistik ve ahlaki anlamda medeniyet boyutu geriye itilince, siyasal İslam da ister istemez bir forma dönüşmüştür. Siyasal İslam, Türkiye'de, Müslümanlığı, altını çizerek söylüyorum, kamusal alanda görünür olmaya indirgemiştir." dedi.
Yazar ve şair Hilmi Yavuz, "İslam'ın artistik ve ahlaki anlamda medeniyet boyutu geriye itilince, siyasal İslam da ister istemez bir forma dönüşmüştür. Siyasal İslam, Türkiye'de, Müslümanlığı, altını çizerek söylüyorum, kamusal alanda görünür olmaya indirgemiştir." dedi.

Hilmi Yavuz, Nokta Dergisi'nden Fatih Vural'a konuştu. Gündemdeki konular ve Türkiye'nin demokrasi mücadelesiyle ilgili önemli tespitlerde bulunan Yavuz, gelecekten ümitli olmadığını belirterek, yaşadığı 80 yılı 'sükut-u hayal ve hüsran' olarak özetliyor. Yavuz, "Tayyip Bey gidecek, başka birisi gelecek. Yine ara bir demokrasi dönem yaşayacağız ve kısa sürede bitecek. Türkiye'nin gerçek bir demokrasiye geçmesi için en az iki yüz yıl daha gerekli. Onda da bir garanti yok. Türkiye demokrat o-la-maz. Çünkü bizim insanımız demokrasiyi sevmiyor. Burası, bir Doğu toplumudur. Doğu toplumlarının koşullarında da iktidarlar daima despotizme meyillidir." şeklinde konuştu.

"AK Parti döneminde 'despotizm-ara rejim demokrasi' döngüsünün kırılacağına inandınız mı?" şeklindeki soruya Yavuz, "Evet! Sol bunu yapamadı. Dolayısıyla, Türkiye'de demokratikleşmenin olsa olsa sağdan ve muhafazakârlıktan gelebileceği konusunda belki çok naif bir hassasiyet oluştu bende." ifadelerini kullandı.

"İnsanlar, özellikle 28 Şubat döneminde başlayan 'mazlumluk' kavramının tuzağına mı düştü?" sorusuna ise ünlü yazar şu cevabı veriyor: "Evet! Bu önemli bir noktadır. Referandumda ben, 'Yetmez Ama Evet'çi değildim! Ben, direkt 'Evet'çiydim! Üç gerekçem vardı. Bir, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı şüpheli sıfatıyla sorguya çekmek isteyen Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, HSYK kararıyla savcılıktan uzaklaştırıldı. Bununla kalmadı, meslekten ihraç edildi. İki, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki Sabih Kanadoğlu formülasyonu; 367. Ondan önceki hiçbir aday böyle bir dayatmayla karşılaşmamış! Anayasa Mahkemesi de bunu onayladı. Üç, TSK'dan birtakım insanların, eşleri başörtülü ya da kendileri karargâhta namaz kılıyor diye ordudan tard edilmesi. B

Bu haberler de ilginizi çekebilir