'Hizmet’in üç büyük imtihanı'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Nisan 25 2016
Gazeteci Ali Ünal, Yeni Hayat'taki köşesinde "Hizmet’in üç büyük imtihanını" ve "sürecin sonunu tayin edecek faktörü" kaleme aldı.
'Hizmet’in üç büyük imtihanı'

Hizmet’in özeleştirisi, üç imtihanı


İnsanlar, gayeleri ve niyetleriyle imtihan olur. Merhum Erbakan için siyaset sahnesine çıktığı 1969 yılından itibaren hep “Erbakan başbakan!” sloganları atıldı. Nihayet 1996 yılında Erbakan başbakanlık koltuğuna oturdu ve bir yıl başbakanlıkla imtihan oldu. AKP’nin “İslamcı” menşe’inde hedef olarak İslam adına devlet ve iktidar vardı; devleti ele geçirmekle İslam’ı, şeriatı hâkim kılacaktı ve AKP, 13 yıldır devlet ve iktidarda İslam ile imtihan oluyor.

Hizmet hareketi, bir “iman ve Kur’an hizmeti” olarak ortaya çıktı; iman ve Kur’an’a hizmet ederken, bunun bir bakıma tabiî neticesi olarak insanların iman ve ahiretlerinin kurtulmasını da hedef edindi. Dolayısıyla, onun her adımı, her tavrı, bütün düşüncesi, kurduğu her müessese, naşiri olduğu her medya organı, her kitap, her dergi, iman ve Kur’an yörüngeli; iman, Kur’an ve insanların iman ve ahiretlerinin kurtulması adına olmalıydı ve olmalıdır. Hizmet’in en önemli imtihanı budur.

Hizmet’in ikinci büyük imtihanı, söylemiyle aksiyonunun uyumu, yani sıddıkiyet temelli Tevhid imtihandır. Kişi, imanda terakki ettikçe Tevhid onun için daha zor hale gelir. Sıradan bir insan Cenab-ı Allah’ın mutlak birliğine, yegâne Yaratıcı, İlah ve Rab olduğuna iman etmek ve buna göre davranmakla Tevhid imtihanında muvaffak olabilir. Fakat iman hizmetini gaye edinmiş bir kişiden, bir cemaatten Kader/Meşîet-i İlahî-sebep, Kader/İlahî irade-insan iradesi münasebeti gibi teorik kabulün ötesinde hal ve tecrübe meselesi olan en hassas bir mevzuda çok dikkatli olması beklenir. Bir yandan sorumluluk dairesinin gereği olarak sebepleri ve insan iradesini teoride kabul etmek, netice adına bunları sonuna kadar kullanmak gerekirken, diğer taraftan, itikad dairesinin gereği olarak, neticeyi ve başarıyı mutlaka Allah’a, hata ve tökezlemeleri nefse vermek, başarılarda nefse asla pay çıkarmamak kesin bir zarurettir; bu, sadece teorik değil, bizzat yaşa

Bu haberler de ilginizi çekebilir