'Hocaefendi'yi ağlatmayalım'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cumartesi, Eylül 8 2018
''Gelin bir daha okuyalım İhlas ve Uhuvvet Risalelerini. Özel programlar yapalım. Birlik ruhunu güçlendirelim, tavsiyelere kulak verelim ve yeter artık Hocaefendiyi ağlatmayalım, güldürelim.''
Cemil Tokpınar / Tr724
HOCAEFENDİ’Yİ AĞLATMAYALIM!

Bundan birkaç yıl önceydi. Küçük oğlum evin salonunda oyuncaklarıyla meşguldü. Yeni bir yapboz almıştım, ondan ev yapıyordu. Ben kendi odamdaydım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, güçlü bir ağlama sesiyle hemen salona koştum. Ağlayan bizim küçük çocuktu.
 
– Niye ağlıyorsun oğlum, dedim. Ne oldu?

– Baba, yaptığım ev yıkıldı!

Yapboz malzemeleriyle yapılan evin parçaları salona dağılmış, ufaklığın harcadığı emek boşa gitmişti. Acaba çok yüksek yapınca mı parçalar devrilmişti, bilmiyorum.

– Olsun oğlum, tekrar yaparsın, bunun için ağlanır mı, dedim.

Çocuk içini çeke çeke hem ağlıyor hem bana cevap veriyordu:

– Ama baba, ben onu zorlukla yaptım.

– Canım benim, onun adı yapboz. Ağabeyinle beraber daha güzelini yaparsınız. Hatta ben bile yardım ederim.

Biraz sakinleşmiş, ağabeyi de gelmiş ve tekrar daha güzel bir ev yapmaya koyulmuşlardı.

Olayın üzerinden yıllar geçmişti, ama benim gözümün önünden hâlâ gitmiyordu o ağlayış.

Oysa bir oyuncaktı yıkılmasına üzüldüğü ev.

Hatta bir yapbozdu. Ama çocuk ağlıyordu.

Yenisini yapabilirdi, o malzemelerden nice evler, arabalar, bahçeler çıkarabilirdi. Yapar, bozar, tekrar yapar ve o malzemelere hiçbir şey olmazdı, zaten bu oyuncak o maksatla yapılmıştı.

İçine vura vura ağlayışın sırrı şu cümlede saklıydı:

“Ben onu zorlukla yaptım.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir