'İmanın İnsana Kazandırdıkları'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cuma, Ocak 5 2018
''Kim ne derse desin; Allah bizimle beraber ve bizden hoşnut ve râzı ise, biz de O’nun yolunda O’nun rızâsına talip isek, ne gam ne keder...''
Mehmet Ali Şengül / samanyoluhaber.com

İnsanın üstün meziyetlere sahip olmasının ilk basamağı inanmaktır, imandır. İnsanın en önemli vazifelerinden birisi ve yaratılış gayesi de; her şeyi yaratan, sisteme koyan Rabbini tanıması ve bilmesi, başkalarına da tanıtıp sevdirmesidir. 
       
Efendimiz (sav), ‘Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin’ (Suyutî) buyurmuşlardır. 
      
Nimetleri külfetleri ile yaratan Allah, kullarını -fert, aile, cemaat ve millet olarak- çok değişik, farklı musîbetler, sıkıntılar ve hastalıklarla imtihana tâbi tutar. 
       
Allah kuluna bazen servet, makam ve muvaffakiyetler lütfeder. Bakalım kulum şükredecek mi, yoksa şımaracak mı?  Bazen de elinden her türlü nimetlerini alır. Bakalım isyan mı edecek, yoksa teslim olup sabredecek mi? Zira mülk onundur, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. İnsana düşen vazife, sabır içinde şükretmektir.   
      
Dünyada ehl-i imana yapılan zulümler, çekilen çile ve ızdıraplar elbette yüreğimizi yakıyor, canımızı sıkıyor, üzülüyoruz. Nefsimiz mukâbele-i bilmisilde bulunmaya zorluyor.  Ne var ki, imanımız, mesûliyet duygumuz; yapılacak her işin dünyadan daha çok ahiret hayatımız adına, ne gibi fayda ve zarar temin edecek ona bakmamızı, hissî ve nefsî hareketlerin  -haklı dahi olunsa-  insana hiç bir fayda kazandırmayacağı gibi,  çok kayıplara sebebiyet vereceğini hatırlatıyor.

Mektubâtta, ‘Cenab-ı Hakk’ın inâyet ve tevfîki, sabırlı insanlarla beraberdir. Çünkü sabır üçtür:
Biri; mâsiyetten -günahlardan- kendini çekip sabretmektir. Bu sabır takvâdır.  
İkincisi; musîbetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir. 
Üçüncüsü; ibâdet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makâm-ı mahbûbiyete kadar çıkarıyor. En büyük makâm

Bu haberler de ilginizi çekebilir