İşkence, sosyal ölüm, nefret suçu…

15 Temmuz darbe girişiminden sonra on binlerce KHK'lı adeta sosyal ölüme mahkum edildi. İşte vatandaş olmaktan doğan hakları ellerinden alınan ve "terörist" olmakla suçlanan KHK'lıların sivil ölüme terk edildiği başlıklar...

SHABER3.COM

3. Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu’na göre OHAL/KHK mağdurlarına yönelik 131 yöntem ile insanlığa karşı suç işlendi. Sivil ölüm, işkence, ağır işkence, nefret suçları, ekonomik-sosyal baskılar gibi daha birçok suç, raporda 131 başlık altında toplandı.

15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile yüzbinlerce insan mağdur edildi. Bir gecede işinden edilen, hain-terörist gibi sıfatlarla damgalanan vatandaşlar 5 yıldır ciddi boyutta hak ihlalleri ile mücadele veriyor.

KHK’lı Akademisyen Doç. Dr. Bayram Erzumrumluoğlu ise OHAL/KHK mağdurlarına yönelik yapılan uygulamaları yayımladığı raporlarla gözler önüne seriyor. Erzurumluoğlu tarafından hazırlanan ve 13 Temmuz 2020’de yayımlanan OHAL’İN TOPLUMSAL MALİYETLERİ/3 RAPORU KHK’lılara yönelik insan hakkı ihlallerinei kategorilere ayırarak değerlendiriyor.

HAİN’, ‘SUÇLU’, ‘TERÖRİST’ İLANINDA KEYFİLİK, SEÇMECİLİK

Kronos'un haberleştirdiği rapora göre OHAL soykırım projesinin “sakıncalı şahıs”, “düşman şahıs”, “hedef şahıs” listelerine kimlerin girip kimlerin girmeyeceği, nelerin veya hangi eylemlerin suç, kimin suçlu, kimin masum, kimin güvenilir olduğuna, sistematik fişleme listelerine göre karar verildi.

“MASUMİYET KARİNESİ” YERİNE “SUÇLULUK KARİNESİ” 

OHAL/KHK mağdurlarının yargılanmalarında Anayasanın 38/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2.  “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini” gibi ilgili kaideleri görmezden gelindi. OHAL soykırım rejiminde, OHAL/KHK mağdurları için hukukun bu evrensel kriterleri iptal edilerek, “şüpheden devlet yararlanır”, “şüpheden devlet kurumları, müddeiler, suçlayıcılar, ceza hâkimleri, mahkemeler, ve savcıları yararlanır” kuralına dönüştürüldü.

SİSTEMATİK İŞKENCE, TACİZ VE TECAVÜZLER

OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu’nda KHK mağdurlarının, eşleri, çocukları, aile bireylerinin “insan” olarak görülmedikleri belirtilerek, onlara karşı yapılan cinsel taciz, tecavüzler de meşru görüldüğü, hatta bazı mağdurlara yapılan işkence ve tecavüzlerin kimi zaman eş ve çocuklarının huzurunda yapılarak tedhişin diğer aile efradına, çocuklarına sirayet ettirilmesi, aile bireylerinin ve çocukların manen ezilerek sosyal ölüleştirilmesinin sağlandığı vurgulanıyor. Bunun sebep olduğu travmalarla ailelerin parçalandığı, akıl ve ruh sağlığını kaybeden yetişkinler ve çocukların olduğu, intihar vakalarının meydana geldiği belirtiliyor.

Özellikle hapishanelerde birçok tecavüz olayının gerçekleştiğine dikkat çekilen raporda “Mağdurlar gerçekleşen tecavüzleri duruşmalarda mahkeme heyetlerine, uluslararası insan hakları örgütlerinin heyetlerine vb. ifade edip, isimlerinin gizli kalmak kaydı ile şikâyet ettiklerinde; mahkeme heyetleri ‘konunun savunmanla ilgisi yok’ deyip kendilerine karşı işlenen insanlık suçları örtbas edilerek, kayıtlara geçirilmemiştir” ifadeleri yer alıyor.

ZORLA KAÇIRMA VE KAYBETME

Raporda dikkat çekici bir diğer başlık ise “Zorla Kaçırma ve Kaybetme” suçunun işlenmesi. Rapora göre “OHAL rejiminde Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde hiçbir OHAL/KHK mağdurunun hayatı ya da hürriyeti güvende olmamıştır.” Sistematik biçimde hedef seçilen kişilerin zorla kaçırılması ve kaybedilmesi uygulaması yaygın biçimde soykırım suçunun bir parçası olarak kullanıldığı belirtilen raporda, yurtiçi ve yurtdışından en az 27 kişinin istihbarat veya güvenlik kuvvetleri elemanlarınca kaçırıldığına vurgu yapıldı. Raporda zorla kaçırma ve kaybetme vakaları özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile kayıtlı bulunmayan ülkelerde gerçekleştirildiği kaydedildi.

“SUÇ VE CEZALARIN ŞAHSİLİĞİ” İLKESİ YERİNE “SUÇ VE CEZALARIN GRUPSALLIĞI” İLKESİ

Raporda “Soykırımın hedefindekiler çoğunlukla, bireysel olarak işledikleri iddia delin somut suçlardan dolayı değil suni/soyut olarak üretilen birtakım soyut ilişkiler ile suçlanmış ve cezalandırılmışlardır. Örneğin, kendi filleri hakkında itham edilebilecek hiçbir suç bulunamayanlar; anne, baba, eş, çocuk, kardeş, enişte, dayı vb. soy veya akrabalık bağlarının olduğu kişiler dolayısıyla itham edilmiş ve cezalandırıldığı” belirtiliyor.

DOĞRUDAN “ÖLDÜRME” YERİNE, DOLAYLI YÖNTEMLER KULLANILDI

İşlenen soykırımı gizlemek, ispatını zorlaştırmak veya faillerince inkarını kolaylaştırmak için ağırlıklı olarak doğrudan/fiili öldürmeler yerine dolaylı/endirekt öldürme yöntemlerinin kullanılması raporda öne çıkan başlıklar arasında yer alıyor.

OHAL uygulamalarının en önemli yöntemlerinden birisi de sosyal, ekonomik, psikolojik, fiili baskılar, hastalık tedavilerinin engellenmesi, tedavilerin geciktirilmesi vs. yöntemlerle sebebiyet verilen ölümler oldu. Raporda bu bölüm şu ifadelerle yer aldı: “Soykırım rejimi işledikleri soykırımın hesabını ileride bir gün bağımsız yargı önünde vermemek, işledikleri suçların ulusal veya uluslararası mahkemeler önünde ispatını zorlaştırmak, kendileri açısından da inkarını kolaylaştırmak (denial) için ağırlıklı olarak endirekt-soykırım yöntemlerini uygulamaya koymuşlardır. Endirekt-soykırım uygulamaları, SGK, maliye, e-devlet, BDDK, yargı, güvenlik, istihbarat vb. kurumlar aracılığıyla yapılan, işsiz bırakma, sosyal yardımların engellenmesi, sosyal dayanışmanın engellenmesi, kötü beslenme, açlık, hapis, mülkiyet haklarının gaspı, meslekten men, ticari faaliyetlerin engellenmesi, sağlık hizmetleri alımının engellenmesi vb. uygulamalar yolu ile çok sayıda vatandaşın hayatları ‘yaşanılmaz hâle getirilerek’ hastalıktan, kötü beslenmekten, kahırdan, stresten, intihar ederek, çaresizlikten ölüm orucuna yönelerek ölmeleri; hamile annelerin yaşadıkları stresten, ilaçlarının verilmemesi veya geciktirilmesi ile karınlarındaki bebeklerinin ölmesi, düşük yapmaları ve/veya bebekleri ile birlikte ölmeleri olaylarının sıkça yaşandı.”

HEDEF KİTLENİN HAK ARAMA YOLLARINI TIKAMAK İÇİN HUKUKSUZLUK DÖNGÜSÜ

Raporda hedefe konulan kitlenin kendilerini savunamamaları, mahkûm edilmeleri için örgütlü sahtekârlık, delil gizleme, delil karartma ve sahte delil üretme faaliyetlerinin yürütülmesi; hedef seçilen mağdurları, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar yanında sistematik kötü muamele, tehdit, kötü koşullarda tutma, eğitim, sağlık, spor, iletişim, yaşam hakları ve sosyal faaliyetlerinde yapılan bilinçli ve sistematik kısıtlamalar ve ayrımcı uygulamalar yoluyla itirafçı olmaya veya bühtan dolu ifadeler vermeye zorlama; hedef seçilenlerin hapis cezası infaz sürelerinde ayrımcılık yapıldığı, bilinçli bir şekilde uzun süre tutuklu bırakmaya ve/veya hukuki haklarından vazgeçmeye zorlama gibi suçlar, raporda yer alan dikkat çekici başlıklar olarak öne çıktı.

OHAL uygulamalarında “sakıncalı şahıs”, “düşman şahıs”, “hedef şahıs” listelerinde yer alanlar için suç olarak görülen/gösterilen keyfi kriterlerle, haklarını geri almaları 10, 20 veya 30 yıldan önce mümkün olmayacak şekilde adli ve idari “hukuksuzluk döngüleri” yaratıldığı vurgulandı. Örneğin, on binlerce mağdur, işe dönüş davası açabilmek için 3-4 yıl OHAL Komisyonunun “kabul/ret” kararlarını beklemek zorunda kaldıkları kaydedildi.

HAKLARINI SAVUNMA YOLLARI TIKANDI

Rapora göre; hedef seçilenlerin kendilerinin, avukatlarının veya soy bağlılarınım kamu kurumlarından bilgi alma hakları KHK, emir, talimat veya genelgelerle engellenerek kendilerini ve/veya haklarını savunabilme yolları tıkanmıştır. Ancak, sadece bununla da kalınmayarak, OHAL soykırım rejimi paydaşları, hedeflerine ulaşabilmek için yalan tanıklık, idari tahkikat ve bilirkişi raporlarında gerçeğe aykırı beyan üretilmesi, resmi kayıtlarda soykırım kurbanlarının lehine olan delillerin karartılması, ihtiyaç duydukları bilgi ve belgelerin verilmemesi, kamuoyuna yalan haberlerin servis edilmesi, otopsi/bilirkişi raporlarında gerçekleri saklamak için değişiklik yapılması, olay yeri kamera kayıtlarının verilmemesi, lehteki delillerin yok edilmesi, seçkin/imtiyazlı zümre mensup ve mültesiklerinin aleyhine olan delillerin karartılması, önemli tanıkların öldürülerek yok edilmesi, keskin nişancı cinayetleri gibi vakalarda cinayetlerin hedefteki kişilerce işlenmiş gibi gösterilmesi, failin imtiyazlı zümreden olması halinde vakanın başkalarının üzerine yıkılması veya örtbas edilmesi, işkence failleri hakkında yapılan suç duyurularının işleme alınmaması veya örtbas edilmesi gibi çok çeşitli organize suç faaliyetlerinde bulundukları vurgulandı.

Raporda; yanlı kararlar vermeleri için adli ve idari kurumların baskılanması, mahkemeler ve savcılıkların mağdurlar lehine verdikleri hak ihlali, beraat veya takipsizlik kararlarını yok sayma /tanımama, sistematik dezenformasyon, defemasyon ve kara propaganda ile “lekeleme” OHAL/KHK mağdurlarına yönelik işlenen insanlık suçları arasında yer aldı. Soykırım uygulamalarına hedef yapılanların, sanki, işledikleri ağır suçlardan dolayı işlerinden atılmak zorunda kalınmış dehşet verici suçların failleriymiş gibi ulusal ve uluslararası kamuoyunu afişe edildikleri, birçoğunun isimlerinin Resmî Gazete’de yayınlanan KHK’ların ek listelerine konulan “terörist” isimleri arasında sayılarak adlarının lekelendiği, onurları kırıldığı ve damgalandıkları kaydedildi.

Raporda Hizmet Hakereti ilişkisi/iltisakı olduğu iddiasıyla birçok hamile kadının ya da bebekli annenin yaşadığı hak ihlalleri de genişçe yer alıyor. Doğum yapmak için hastaneye gittiklerinde “Cemaat liderinden gelen ‘hamile kalın emri’ ile örgüte bağlı genç kadınların hamile kaldıkları ve gözaltına alındıklarında ‘duygu sömürüsü ve imaj yönetimi’ yapmaya çalıştıkları” iddiası ile gözaltına alınan kadınlara karşı 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un uygulanmadığı belirtiliyor.

FİİLİ SALDIRI, SUİKAST VE CİNAYETLER HİMAYE VEYA TEŞVİK EDİLDİ

OHAL ilanına giden yolda cinayet, linç, keskin nişancılar kullanarak asker, askeri öğrenci veya sivil vatandaşların kameralar önünde öldürülmesi, çeşitli yerlerde fiili saldırı ve işkence ile öldürme olayları yaşandığı belirtilen raporda,  “OHAL rejimindeki fiili, planlı ve organize öldürmelerin varlığını gösteren ve bunları meşrulaştıran en önemli kanıt 24 Aralık 2017 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 696 sayılı KHK’nın 121. maddesidir. Bu maddeyle sivil vatandaşlar veya organize edilmiş paramiliter gruplarca yapılan fiili saldırı, cinayet ve işkencelerin varlığı kabul edilmiş ve meşrulaştırılmıştır” denildi.

İNTİHARA ZORLAMA, BAŞKA ÇIKIŞ YOLU BIRAKMAMA

Rapora göre OHAL rejimi uygulamalarında, fiili cinayetlerin dışında çok sayıda OHAL/KHK mağduru ve yakınının, yönetim erkinin soykırım iradeleri doğrultusunda toplumda üretilen sosyal linç atmosferi, hapishanelerde gösterilen sistematik baskı ve işkenceler nedeniyle intihara zorlandıklarına da yer verildi. OHAL/KHK mağdurları ve yakınları arasında kamuoyuna yansıyan 80 civarında intihar vakası olduğu belirtilen raporda, “Ancak gerçek sayıların bu rakamların çok üzerinde olduğu araştırma bulgularımız arasında mevcuttur” denildi.

Bilinçli sosyal ve psikolojik baskılar ve sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi suretiyle ölümlere sebep olma, psikolojik ve sosyal baskılar sonucu gelişen hastalık veya intiharlarla ölümlerine sebep olunan mağdur yakını kadınlar, psikolojik ve sosyal baskılar sonucu gelişen hastalık veya intiharlarla ölümlerine sebep olunan mağdur yakını çocuklar, psikolojik ve sosyal baskılar sonucu gelişen hastalık veya intiharlarla ölümlerine sebep olunan mağdur yakını yaşlılar, psikolojik ve sosyal baskılar sonucu gelişen hastalık veya intiharlarla ölümlerine sebep olunan mağdur yakını engelliler raporda öne çıkan başlıklar.

KHK’LI AİLELER ARASINDA İNTİHAR ORANI TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜZERİNDE

Tüm baskılara rağmen OHAL/KHK mağdurları veya yakınlarının tümü intihar etmemiş olsalar bile içerisine sokuldukları stres ve moral çöküntü ortamında “kahırdan ölüm” denebilecek çok sayıda kalp krizi, kanser, eski hastalıkların nüksetmesi gibi birçok sebeple ölümler yaşandığına da yer verilen raporda KHK’lı aileler arasında yaşanan ölüm oranlarının Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğu vurgulanıyor.

Bu süreçte hastalanıp hayatını kaybedenlere yönelik işlenen suçlar aşağıdaki başlıklar altında toplandı: Hastalık tedavilerinin geciktirilmesi veya engellemesi sonucu ölümlerine sebep olunan mağdur yakını kadınlar,  çocuklar, yaşlılar ve mağdur yakını engelliler.

SGK KODLAMALARI…

Raporda yer alan bir diğer çarpıcı başlık ise her türlü sosyal güvenlik hizmet ve yardımlarından mahrum bırakma oldu. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında konulan 36 veya 38 kodlamalarıyla, mağdurlar ve yakınlarının her türlü sağlık güvence hakları ve maddi manevi güvenceleri keyfi ve seçmece biçimde gasp edilerek sosyal devletin vatandaşlarına vermesi gereken hizmetlerden istifade etmeleri tamamen engellenerek çok sayıda vatandaşın bakımsızlık, kötü beslenme ve stresten ölüm veya intiharlarına sebep olduğu ifade ediliyor.

Mağdurların yeni bir işe girip çalışmaları engellendiği gibi her türlü destekten de mahrum bırakıldıkları kaydedilen raporda, “Mağdurların geçimlerini temin etmeleri için gerekli olan tüm kaynaklar kısıtlanmıştır” denildi.

KHK’lı polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu cezaevinde plastik sandalyede hayatını kaybetmişti.

SOSYAL ÖLÜ DURUMU KALICILAŞTIRILDI

Rapora göre mağdurların “Basın ve Kamu Teşkilatlarının Baskılanması Yoluyla Bireysel ve Kamusal Bilgi Edinme Yolları, Kamu Kurumlarından Bilgi Alma Hakkları” gasp edildi. Yine savunma hakları olan mağdurların avukatları ile görüşmeleri engellenerek savunma ve şahitlik haklarından mahrum bırakıldılar.

Hedef seçilen kişi işine geri iade edilse bile bu defa da tenzili rütbe ile hiyerarşik itibarsızlaştırma yapıldı. Böylece sosyal ölü olma durumları ebedileştirildi. OHAL soykırım rejiminde, mağdurlar, tüm vatandaşlık hakları gasp edilerek hukuken yoklaştırılmış ve kendileri aleyhinde her türlü “ayrımcı” muameleler yapılmıştır. Bu yöntemle, örneğin noterlerin birçok OHAL/KHK mağdurunun vekaletini işleme koyması engellenmiştir. Böylece “Ulusal veya Uluslararası Olarak Vatandaşlıktan Yoklaştırma” suçu işlendiği kaydedildi.

‘MAĞDURLARIN AİLELERİ, EŞLERİ, BABALARI “ÇOCUKLARININ MASUM OLDUĞUNU” İFADE EDEMEZ

Raporda mağdurların çeşitli ceza yöntemleri ile susturulmaya çalışıldığı şu ifadelerle belirtiliyor: “Soykırımına karar verilen kişilerin eşleri, babaları veya anneleri çocuklarının masum olduğunu ifade edemezler. Bu maksatla TBMM’de milletin bir vekiliyle görüşmek isterlerse engellenir, gözaltına alınır ve para cezasına çarptırılırlar. Mağdurlar haklarını aramak için bir sokakta, bir bankta, bir taşın üstünde oturursa, ağzını açıp, ses çıkarmaya çalıştığında gözaltına alınmış, hürriyetleri tahdit edilmiş bir de üstüne üstlük ekonomik soykırım aracı olarak da caydırıcı ve mükerrer cezalar kesilmiştir. Böylece ‘Muhalif Sesleri Susturmada ‘İdari Para Cezaları’nın Silah Olarak Kullanılması’ suçu işlenmiştir.”

Meskenlerinden atma, attırma, kovma, kovdurma veya göçe zorlama, konut veya işyeri sahibi mağdurların kiracılarını kovma, tehdit ile oradan ayrılmaya, taşınmaya zorlama, barınabilecek yer / konut vermeme / verdirmeme, mağdurları halka açık kamu konaklama tesislerinden/konukevlerinden kovma / kovdurma, öldüklerinde gömülebilecekleri bir defin yeri, mezar yeri vermeme gibi suçlar da yine hedef kitlenin yoklaştırılmasına yönelik işlenen suçlar olarak ifade ediliyor.

HAKLARA TECAVÜZ MEŞRULAŞTIRILDI

OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporunda mağdurların ve soy bağlılarının aleyhlerine suç işleyenlerin kayırıldığı, onların haklarına tecavüzün meşrulaştırıldığı, taciz, tecavüz, küfür, hakaret teşvik edildiği, sıradanlaştırıldığı ve kolaylaştırıldığı vurgulanıyor. Mağdurlar herhangi bir taciz veya tecavüze uğradıklarında, onlar tarafından yapılan şikayetler, suç duyuruları veya ihbarlar “teröristlikle damgalanan kişinin ihbarına itibar edilmez” denilerek “yok” muamelesi yapıldığı vurgulanıyor. Böylece mağdurlar aleyhlerine suç işleyenler kayırılmış, mağdurlar, her vatandaşın sahip olduğu yasal ve anayasal korumalardan mahrum bırakılarak haklarına tecavüz meşrulaştırılmış, teşvik edilmiş, kolaylaştırılmış veya sıradanlaştırılmıştır.

REDDE, BOŞANMAYA ZORLAMA; İHBARIN TOPLUMSAL KÜLTÜR HALE GETİRİLMESİ… 

Araç kiralatmama, kan bağışını engelleme, dini inanç özgürlüklerinden veya vicdani değerlerde yoklaştırma, dini kültür ve ritüellerin yerine getirilmesinde yoklaştırma (hac), dinsel ibadetlerde yoklaştırma (cezaevlerinde oruç), inançsal mekanlarda yoklaştırma (camide), sosyal /inançsal dayanışma mekanizmalarında yoklaştırma (sadaka, fitre, zekât), dini /insani haklarda yoklaştırma (cenaze), psikolojik öldürme (tedhiş, tecrit, tahkir, teşhir ve tahrik döngüsü), nesli kodlayarak soykırım, ölmüş kişilere karşı yapılan hukuksuz muamele, defemasyon, ihraçlar ve hak ihlalleri yoluyla hem kendilerine hem de aile fertlerine yönelik nesiller boyu insanlık suçu uygulamaları, aile kurmayı engelleme, aileleri yıkma (boşanmaya zorlama), evlatların anne ve babalarını redde zorlanması suretiyle aile bütünlüklerinin parçalanması, anne ve babaların evlatlarını redde zorlamak suretiyle aile bütünlüklerinin parçalanması, soy bağları üzerinden mobbing uygulamaları, ısımlık bağları üzerinden mobbing uygulamaları sosyal yapıdaki geleneksel “dayanışmacı komşuluk” ve “iş birlikçi toplum” kültürünün yok edilerek, yerlerin şüphe, ihbar, taciz ve linçe dayalı çatışmacı bir kültürün ikame edilmesi, çocukları ailelerden kopararak başka kişi veya kurumlara verme, evlatlıkları ailelerinden koparma, evlat edinmeyi engelleme, ailenin sosyal bağlarını koparma suretiyle taciz ve parçalama girişimi, eğitim haklarını gasp suretiyle aileleri taciz ve parçalama girişimi, ailelerin yapısal işlevselliğini yok etme, çocukları hücreye atma, bebeklerin anne sütünden mahrum bırakılması, sistematik fişlemelerle oluşturulan sistematik soykırım infaz listeleri ile yapılan sistematik infazlar.
<< Önceki Haber İşkence, sosyal ölüm, nefret suçu… Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER