"İstiğfar nimeti, istiğfarsızlık da gazabı celbediyor"

"İstiğfar nimeti celbederken, istiğfarsızlık ise gazabı celbediyor. Hz. Nuh âyetlerde haber verildiği üzere kavmine istiğfar etmelerini ve bu suretle kendilerine yağmur ve evlâd ihsan olunacağını ve bu sayede refah ve saadete kavuşacaklarını teblîğ etmişti. Bundan da ders almadılar ardından Tufan âfeti gönderildi."

SHABER3.COM

Hüseyin Yağmur’la Dua Köşesi
Allah’a iman ve ibadetten sonra istiğfar...

Mukabelede 12. Cüzü okurken, Hud suresindeki peygamberlerin kavimlerini, Allah’a ibadet ile birlikte istiğfara davet etmeleri dikkatimi çekti. İstiğfar konusuna odaklanarak Kur’an’da neler var diye biraz bakayım dedim..

Hud suresinde sırasıyla Hz. Hud, Hz. Salih ve Hz. Şuayb Aleyhimüsselam'ın benzer ifadelerle kavimlerini Allah’a ibadetten sonra istiğfara davet ettiklerini gördüm. Demek peygamberler kavimlerini yeniden inşa edebilmek için Allah’a ibadetin peşinden tevbe ve istiğfara davet etmişler.. Çünkü istiğfar yeniden dirilişin ab-ı hayatı, toplumu yeniden inşanın cansuyu olsa gerek.

Şu ayetlere bu gözle bir daha bakalım lütfen:

“Ad halkına da kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. O da: “Ey benim halkım! Yalnız Allah’a ibadet edin ki, zaten sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur.” Dedikten sonra..
“Ey halkım! Haydi istiğfar ederek Rabbinizden af dileyin, sonra ona tövbe edin, O’na dönün ki gökten size bol bol yağmur göndersin, gücünüze güç katsın, n’olur, yüz çevirip suçlu duruma düşmeyin!” diyordu. (Hud suresi, 50-52) 

Razi tefsirinde şöyle bir yorum getirmiş bu ayete: 

"Üstünüze gökten bol bol (yağmur) göndersin" ifâdesi, çokça nimet vermeye bir işarettir. Çünkü nimetlerin olmasını sağlayan, uygun yağmurların yağmasıdır. Ayetteki, "Kuvvetinize kuvvet katıp artırsın" ifâdesi de, o nimetlerden istifâde etme hususunda en mükemmel halin bulunmasına bir işarettir. Bu ifâdenin, mutlulukları elde etme müjdesi taşıyan ve daha fazlasının aklen imkânsız olduğunu gösteren bir tabir olduğunda şüphe yoktur. 

Buna göre, "sözün özü şudur: Hûd (a.s), "Eğer Allah'a ibadet ederseniz, dünyevî hayırların kapıları size açılır" demektedir. 

Büyük müfessir Razi bugün yaşasaydı muhtemelen şu yorumları da yapacaktı: Eğer siz Allah’ın hakkı olan ibadetleri yerine getirerek Allah’a güzel kullukta bulunursanız, gerek ferdi gerekse de toplumsal hata ve kusurlarınız karşısında Allah’a istiğfarda bulunup af dilerseniz, Allah size nimetlerini başınızdan aşağı sağanak sağanak yağdırır, ekonominiz düzelir, problemleriniz asgariye iner, huzurlu bir toplum haline gelirsiniz, dünyada iken cennete benzer bir hayat yaşarsınız..

Yine Nuh suresinde Hz. Nuh kavminden dert yanarak ya Rabbi dedim ki onlara, diyor: 

“İstiğfarda bulunarak Rabbinizden af dileyin. Zira o gaffardır. (affı geniştir). Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin. Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin.” (Nuh suresi, 10-12) 

Hz. Ömer (r.a.) kuraklık ve kıtlık  sebebiyle yağmur duasına çıkmıştı. Sadece istiğfar etmekle yetinince, etraftan: “Yağmur için dua etmediniz?” diye sorulmuştu. Cevaben “Ben, semanın yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurmuş, sonra da Nuh suresindeki bu âyetleri okumuştu. 

İstiğfar nimeti celbederken, istiğfarsızlık ise gazabı celbediyor.

Hz. Nuh âyetlerde haber verildiği üzere kavmine  istiğfar etmelerini ve bu suretle kendilerine yağmur ve evlâd ihsan olunacağını ve bu sayede refah ve saadete kavuşacaklarını teblîğ etmişti. Bundan da ders almadılar ardından Tufan âfeti gönderildi.

Müellif Buhârî, Hazret-i Nuh'un isyankâr kavminin vaziyetine âyetlerle işaret ettikten sonra Muhammed ümmetinin duâ ve istiğfar hakkındaki itaatkârâne hallerini tasvir eden, Âl-i İmrân Sûresi'nin şu mealdeki âyetini zikreder: 

“O müttakiler ki çirkin bir iş yaptıklarında veya kendi nefislerine zulmettiklerinde, peşinden hemen Allah’ı anar, günahlarının affedilmesini dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim affeder ki? Bir de onlar, bile bile işledikleri günahlarda ısrar etmez, o günahları sürdürmezler.”  (Âi-i İmrân/135) ".

Özellikle seher vakitlerinde istiğfara dikkatler çekiliyor:

“Müttakiler bahçelerde, pınar başlarındadırlar. Rabbi’lerinin kendilerine verdiği mükâfatları almaktadırlar. Çünkü onlar, daha önce dünyada iyi davranan kimselerdi. Geceleri az uyurlardı. Seher vakitleri istiğfar ederlerdi.”(Zariyat suresi, 15-18)

Önce Rabbimizin bize öğrettiği mağfiret duasını sonra da Efendimizin istiğfar duasıyla bitirelim:

“Yâ Rabbi! Sen beni/bizi affet, Sen bana/bize merhamet et. Zira merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin Sen!” (Müminun suresi, 118)

Abdullah b. Ömer’den rivayet edildiğine göre Allah Resulü bir meclisten ayrılmadan önce yüz defa şöyle istiğfarda bulunuyordu: "Hayat sahibi olup her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka hiç bir ilâh bulunmayan Allah'dan mağfiret dilerim."(Fethulbari, 11,101) 

Cenabı Allah bizleri çokça istiğfarda bulunan ve mağfiret olunan kullarından eylesin. Amin.

<< Önceki Haber "İstiğfar nimeti, istiğfarsızlık da gazabı celbediyor" Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER