KAR YAĞMAYAN ÜLKE

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazar, Ekim 12 2025
Samanyoluhaber.com yazarlarından Harun Tokak, yeni köşe yazısını 'Kar yağmayan ülke' başlığıyla kalema aldı.

KAR YAĞMAYAN ÜLKE
Sibirya’nın küçük bir köyünde, pencereden kar tanelerinin dansını izleyen yaşlı bir kadın küçük torunu Olga’ya güzel gözleriyle uzun uzun baktı.
Çektiği her bir acının yüzünde oluşturduğu o kırışıkların arasından birkaç damla yaş süzüldü. 
‘Ah kızım, ben görür müyüm bilmem ama…’ dedi.
Sustu… 
Gözlerini bir yere doğru dikti.
‘Güzel Olga’m! Sen bir gün hiç kar yağmayan bir yerde yaşayacaksın’ dedi.
Olga büyüdü. Sarışın, soylu bir kız oldu. Bir yaz günü halası, “Olga, biz Türkiye’ye tatile gidiyoruz. Haydi, sen de gel.” dedi.
Antalya o mevsim çok güzeldi.
Derinlere doğru uzayıp giden portakal bahçeleri, güneşin parlak ışıklarında uçsuz bucaksız Akdeniz, başını göklere uzatmış vakur bir insan gibi duran Toroslar…
Olga, karın beyaz sessizliğinde büyümüş bir kızdı. Soğuk, onun için ev demekti. Ama yıllar sonra, güneşin yıl boyu eksik olmadığı, çocukların karda değil kumda oynadığı bir ülkede, babaannesinin sözünü hatırladı. O anda anladı ki bazen kader, insanı ısıtmak için kardan uzağa götürür.
Kar yağmayan bu ülkeye yazgılı olduğunu düşündü.
Ama bu nasıl olacaktı?
Antalya’da görev yaptığım yıllarda Akdeniz Üniversitesi’nde ihtisas yapan genç bir doktor vardı.
Uzun boylu, fiziği düzgün bir gençti. 
Saçları kestane rengiydi. 
Gözleri uçsuz bucaksız bir Akdeniz.
Bahçelere bahar getiren bir gülümsemesi vardı.
O günlerde kar-kış ve terörün kasıp kavurduğu Doğu’ya tayinim çıkınca o genç doktorla irtibatım kesildi.
Bir daha görüşemedik.
Aradan neredeyse kırk yıl geçti.
Sıcak bir yaz akşamı telefonum çaldı.
Sıcak bir gülümseme düştü ekrana.
“Tanı

Bu haberler de ilginizi çekebilir