Konya hazır mı?

Gürkan Bey arkadaşımız bir hatırasını anlatırken şunları söyledi: “Amerika’da kampta M. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret etmiştim. Konya’dan da mütevelli Ağabeylerden bir grup gelmişti. Hocaefendi onlara; ‘Konya Hazır mı?’ diye bir soru sordu. Onlar, Hocaefendi’nin bu sözünü anlamamışlardı. Hocaefendi, ‘Bu sene, Hz. Mevlana Yılı olarak ilan edildi. Onun için 17 Aralık tarihi Şeb-i Arus olduğu için, bütün dünyadan çok önemli şahsiyetler gelecek… Onlar için hazırlık yapmak gerekir. Sizler inşaallah bütün lokantalara gidip Allah rızası için duvarları güzel şeylerle süsler, Mevlâna Hazretlerinin vecizeleri, güzel sözleri ile dizayn edersiniz. Masaların üzerini de… Bunları siz yapacaksınız. Ayrıca tuvaletleri de elden geçiriniz. O gelen insanlar alaturka tuvaletleri kullanmakta zorlanırlar. Onun için Belediye Başkanı ile görüşüp anlaşarak onları alafranga olanı da yapınız. Tuvaletleri pırıl pırıl yapın… Güzel kokularla güzelleştirin… Çiçekler koyunuz… Böylece dışarıdan gelen insanlar Müslümanlığa ve İslâmiyete sempati duyacak vesileleri bulurlar. Bunları yapmak Hizmetimizin önemli bir işi olmalıdır.”
Gürkan’ın şahit olduğu bu
tesbitte görüldüğü üzere, Hocaefendi, Mevlana Yılı için bile, neler yapmamız
gerektiği üzerine düşünüp bir hedef
belirliyor. Bizim de olaylara ve olacaklara bakarak hayır faaliyetleri
için düşünüp taşınıp bir hedef belirlememiz gerekiyor.
** * *
Hocaefendi dedi ki: “Umumî
heyet ile âhenk içinde hareket etmeyi Cenab-ı Hak sever… Herkes birbirine destan kesse, şiir ve mektup
yazsa, böylece kendisini bağlasa ne güzel olur!
Birbirinin aleyhinde bulunulmaz; gıybet ve iftiranın önü alınmış olur.
“Çevreyle, kollektif
şuurla hareket edip, ekip ruhuyla çalışmak, kabiliyetleri
ortaya çıkarır. Doğrusu, vifak ve ittifakın kazandırdığını, tek başlarına on
tane dâhî kazandıramaz.”
** * *
Hayatın varoluşu
müthiş ve derin bir sırdır… Bütün kainat, hayat için çalışırken, hatta hayatiyetin devamı için
müthiş bir faaliyet gösterirken, hayatın meyvelerinin de elbette hayata
gösterilen bu ihtimama göre o nisbette mühim olması gerekmektedir. En yüksek
bir mertebede bulunan insanî hayatın kökleri, havası, ışığı da o vaziyete lâyık
olacak şekilde mûtenâ ve seçkin konumda bir şey olmalıdır. Hayatın tohumları
da vereceği neticeye göre çok müthiş ve muhteşem seviyede bulunmalıdır. En
sonunda hayatla ilgili bütün bu meselelerin ruhu ve özü de elbette ki, her şeyi
kaplayan âdetâ sarıp sarmalayan yani hayatın içini dışını, kökünü, meyvesini
kucaklayan, her şeyine nüfuz eden bir hakikat olması gerekmektedir… İşte bütün
bu sır ve hikmetler tamamen, Esmâ-i Hüsnâ dediğimiz Cenab-ı Hakkın Güzel
İsimleri ile ilgilidir. Evet Allah, Hayy sıfatı ve Muhyî ismiyle hayat, var
etmiş; Hakîm, Mücemmil, Alîm, Kadir
İrade gibi diğer güzel isimlerin tecellisiyle de hayata özel kıymet vermiştir.
Meşkûr, Mahmud ve Mabud isimlerinin icabı olarak hamd ve şükür de hayatın
meyveleri olarak tezahür eder. Rabb, Rezzak isimleri ile hayatiyetin devamı
sağlanmış, Rahman, Rahim, Kerîm, Muhsin ve Lâtîf ve benzeri isimlerle ebedî
hayatın durumu, hayatın tohumları ve çekirdekleri olarak ortaya konulmuştur.
** * *
Hocaefendi dedi ki:
“Efendimiz (S.A.S.) ümmetini tefrika, iftirak girmesin diye
ayrılık fitnesinin kalkması için dua etmiş, fakat bu duası kabul olmamıştır. Çünkü, ittifak,
tesanüt İRADENİN HAKKI verilerek elde edilecek bir nimettir.”
Bu hususta Hocaefendi
şöyle bir söz de söyledi:
“Ancak Müzdelife’de
yapılacak dua, buna bile çare olabilir.”
Yani Müzdelifede ümmet-i Muhammed’in ittifakı ve iftiraktan uzak durması
için yapılacak duanın kabul edilebileceğini söylüyor… Ümmetin ve Hizmetin Haccı niyetiyle hacca
giden kardeşlerin Müzdelife’de böyle dua etmeleri gerektir…
** * *
2009 senesinin Ramazan-ı
Şerif ayında Kampta, Hocaefendi ile beraber mealli Kur’an (mukabele) okunurken
Hz. Musa Aleyhisselâmın elinin nur gibi parlaması mucizesi için Hocaefendi
“Muhtemelen Cennette Hz. Musa’nın eli öyle parlayacak.” dedi.
Yunus Suresi 90. Âyette,
denizde boğulma halindeyken Firavun:
“Ben de İsrailoğullarının iman
ettiği ilâhtan başka ilâh olmadığına
iman ettim, ben de Müslümalardan oldum’ dedi.”
91. Âyette buyuruldu ki: “Şimdi
mi?”
Korku
halindeki iman makbul değil. Kıyamet koparken de getirilen iman ve istiğfar
makbul değildir. Ayrıca Hocaefendi şöyle bir tesbitte bulundu: “Eğer Firavun ‘İsrailoğullarının iman ettiği
gibi…’ diyeceğine ‘Hz. Musa ve Hz.
Harun’un iman ettiği İlâha iman ettim’ deseydi kurtulabilirdi. Çünkü
İsrailoğullarının imanında eksiklikler vardı. Hatta onlar Hz. Musa’dan
putperestler gibi ilâhlarının da (put şeklinde) âşikare (elle tutulur, gözle
görülür) şeklinde olmasını istemişlerdi. Yani onun karşısına geçecek,
gözleriyle görecek ibadet edeceklerdi. Şimdi böyle yanlış bir iman sahibi
İsrailoğullarının imanını ikrar etmelerinin bir değeri yok. Ayrıca Firavun ümitsizliğe dayanan makbul olmayan bir iman
getirmiştir… Tabii böyle bir iman fayda
vermez.”
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar

HÜSEYİN YAĞMUR

ERTUĞRUL İNCEKUL

ABDULLAH AYMAZ

ARİF ASALIOĞLU







