Suriye'de yaşanan en acı dram!

Samanyolu TV'nin Suriye'de yaşananları etkileyici bir hikayeyle anlatan yeni dizisi İki Dünya Arasında, senaryosuyla olduğu kadar karakterleriyle de ilgi çekiyor.

Suriye'de yaşanan en acı dram!

İç savaşın eşiğindeki Suriye'de yaşanan insanlık dramını etkileyici bir aile hikayesiyle ele alan İki Dünya Arasında konusu ve karakterleriyle izleyici de şimdiden büyük merak uyandırdı. Suriye'deki iç savaştan ötürü Türkiye'ye sığınan Sahra, “Yaşatmak için yaşa” felsefesiyle hayatını insanlara adamış Selim ve İki Dünya Arasında'yı yerli diziler içinde çok özel bir yere koyan birçok orijinal karakter... İlk bölümü 2 Temmuz Pazartesi saat 19.30'da yayınlanacak dizi karakterlerinin analizi ekran başında geçirilecek duygusal anların habercisi. SELİM DEMİR Selim, ortaokuldan itibaren hayırseverlerin verdiği burslarla yatılı okumuş, öğretmen (PDR) olduktan sonra da yurtdışındaki okullarda hizmete devam etmiştir. Selim; tutarlı, kararlı, vefalı ve sorumluluk sahibi biridir… Bu güne kadar sorumluluğunu aldığı hiçbir şeyi ve hiç kimseyi yarı yolda bırakmamıştır. Mesleğinin hakkını sonuna kadar vermiştir. Öğrencileri Tarafından çok sevilen bir öğretmendir. İyi bir evlat, iyi bir abi, iyi bir dost olmaya gayret etmiştir… “Yaşatmak için yaşa” felsefesini kendine ilke edinmiştir. Selim bu yaşını kadar inandığı değerler uğruna mücadele etmekten kaçınmamış ve kendini tehlikeye atmaktan çekinmemiştir. Görevine kendini adamış biridir, hizmet onun için kendinden ve kendi hayatından önce gelmektedir. İlk bakışta, ölçülü, mesafeli hatta soğuk biri olduğu imajını vermektedir Selim ancak bu duruşu insanların ona güvenmesini sağlamaktadır sonrasında. Çünkü Selim net bir adamdır. Taahhüt ettiği şeyi yapar, yapamayacağı bir şeyin de sözünü vermez. Bu yüzden seveni de çoktur, sevmeyeni de. Olaylar karşısında soğukkanlıdır, çözüm odaklıdır. Başkaları sorun üzerine konuşurken o çoktan çözümü bulmuş olur… Hızla karar verir ve eyleme geçer… Herkesle kolayca empati kurar ve hemen nabız alır. Önceliği her zaman insan kazanmaktır. Çocukluğunda, babası olmasına rağmen, Osman'ın sorumsuzluğu yüzünden, yaşıtlarının babalarından gördüğü sevgi ve ilgiyi görmemiştir Selim. Şımaracağı ya da geleceğini yaslayacağı biri olmamıştır bu yüzden de. O sahip olduğu şeyler için hep çok gayret vermek zorunda kalmıştır. Selim'in önüne hiçbir şey gümüş tepsiler içinde gelmemiştir. Ortaokuldan sonra, hayırseverlerin yardımıyla yatılı okumuş, öğretmen olduktan sonra da dünyanın birçok ülkesine giderek hizmetlerine devam etmiştir. Ailesinden uzaktayken en büyük hayali, annesi Şükran ve Kardeşi Murat'a daha huzurlu bir hayat yaşatmak olmuştur. Geride bıraktığı annesi ve kardeşinin zor günler geçirdiğinin farkındadır çünkü. Babasını bağışlamıştır ama kardeşi Murat için bir şey yapamamak onun için büyük bir üzüntüdür… Murat'ın ona öfkeli olduğunun bilincindedir Selim… Murat Selim gittiği ve evdeki sorunlarla tek başına mücadele etmek zorunda kaldığı için kızgındır abisine… Selim meslek hayatı boyunca birçok öğrencisine yardım etmiş ve bir şekilde hayatlarını kurtarmıştır ama tek kurtaramadığı kendi kardeşi Murat'tır… İletişim kurmanın bir yolunu bulamadığı kardeşi Murat, Selim'in yumuşak karnıdır… Ve bu Selim'in en büyük acısı belki de bir başka imtihanıdır. Ülkesine döndüğünde bir imtihanı daha olacaktır çünkü… Yurtdışına giderken planı; döndükten sonra çok sevdiği mesleği için hizmet etmek sonrasında da evlenip düzenli bir yuva kurmaktır… Ama Kaderin kurgusu Selim'inkinden farklıdır. Hayatı boyunca hiçbir şeye kolay sahip olmayan Selim'e, hayatının aşkı da gümüş tepsiler içinde gelmeyecektir. Aksine Selim onu çölden ve cehennemden çıkarmak zorunda kalacaktır önce… Sonra da sorumluluğunu aldığı bir kadın ve çocuğu yüzüstü bırakmamak için elinden geleni yapacak hatta bu yüzden aşkını bile kalbine gömecek ve adil davranmaya çalışacağı için de iyice sıkışacaktır. SAHRA EL ATRAŞ Güzel, çalışkan ve asil bir kadındır Sahra… Asaleti gösteren soy değil, davranıştır çünkü… O acısını çekerken bile asildir. Asla kimseye yük olmak, zarar vermek kimseyi mağdur etmek istemez. Kendi yükünü başkasına taşıtmak istemez. Başkalarını, kendi acılarına ortak etmeye çalışmaz. Yaşadığı hayata boyun eğmesi, sesini çıkarmaması kaderciliğindendir belki de… Başka türlüsünü bilmez çünkü Sahra… Belki de kendisi için bir şey istemek aklına gelmemiştir bu güne kadar… Çocuk denecek yaşta anne babasını kaybetmiş, sonrasında da amcaları tarafından, Cabir isimli zengin bir tüccara ikinci karısı olarak satılmıştır. Sahra Cabir'in ilk karısının doğuramadığı çocuk için seçilmiş biridir aslında… Bu yüzden de Ali'yi doğurduğunda, oğlunun öldüğü söylenerek yıllarca Cabir'in başka bir şehirdeki çiftliğinde yaşamaya mahkûm edilmiştir. Sahra hayattan hiçbir şey beklemeden yaşamıştır o çiftlikte, ta ki doğumu yaptıran ebe ölüm döşeğinde oğlunun yaşadığını söyleyene kadar… Ondan sonra Sahra için artık tek bir amaç vardır, oğlu Ali'ye kavuşmak… Bunun için oğluna gerçeği söylemekten çekinmeyecek ve kocası Cabir'e rağmen Ali'yi alıp kaçmaya cesaret edecektir. Bu yüzden Ali'nin öğretmeni Selim'den yardım alır ve bedelini ödediği hayatını geride bırakarak Türkiye'ye gelir. Gelirken tek derdi oğlu ve kendi için yeni ve özgür olabileceği bir hayat kurmaktır. Sahra artık yeni kavuştuğu oğlu ve kendi için iki kişilik bir aile kurmak için uğraşmaktadır ama bu sandığı kadar kolay olmayacaktır. Ali babası Cabir'in yanında alıştığı rahat hayattan, annesinin ona sunduğu mütevazı hayata geçmekte zorlanacak ve ana-oğul arasında çatışmalar başlayacaktır. Sahra zaman zaman oğlu Ali'de kocası Cabir'i görecek ve onun izlerini silip yerine Selim'in ahlakını yerleştirmek isteyecektir. Yıllar sonra birbirine kavuşan anne ve oğul birbirlerine yabancıdırlar aslında… Yeni hayatlarında Sahra ve Ali birbirlerini tanıyıp anlamaya çalışacaklardır. Sahra'nın tek amacı oğlu ve kendi için yeni bir hayat kurmaktır ama kaderin onun için başka planları vardır ve Sahra batılı bir adama doğulu kederler biçmeye hazırlandığının farkında değildir. Daha yaralarını saramadan Selim'e âşık olacağının ve bu kederli masalı tek başına yaşamak zorunda kalacağının farkında değildir. Kendi coğrafyasının kurallarını İstanbul'a taşıyacaktır böylece Sahra. Çünkü geldiği topraklarda birinci kural sessiz olmaktır … Ağlarken, acı çekerken ve severken sessiz olmak.. Bu yüzden, kimse görmemeli, kimse duymamalı ve kimse bilmemelidir onun Selim'e olan aşkını! AHMET BİRCAN (İMAM) Ahmet terazisi düzgün bir adamdır. Tevekkül sahibidir, sabırlıdır. Hayatla ilgili gelişmiş pratikleri vardır. Bu yüzden de insanlarla ilişki kurarken referans aldığı şey hayatın kendisidir. İnsanlarla ilişkisinde sıcak ve samimidir. Bilgisi ve pratiklerini hayatın kendisiyle harmanlayıp sunduğu için insanlar tarafından kolayca sevilip kabul görür… Ne olursa olsun, herkesi olduğu gibi kabul etme eğilimindedir. Kimseyi zorla dönüştürmeye çalışmaz. Onları kazanmak için zekice çareler bulur ve onlara hiç hissettirmeden dünyalarına girip doğruyu göstermeye çalışır. Ve bu mahallenin çocuğudur Ahmet. Anne babası vefat etmiştir. Babası ölürken onu Osman'a emanet etmiştir. Osman da ona bir evlat gibi sahip çıkmıştır. Ahmet az uyur, az yemek yer, iyi bir hatiptir, futbol konusunda yeteneklidir, inceliklidir, ney çalar, musikiyle ilgilenir, ayrıca nüktedandır. Modern bir Nasrettin hoca gibidir. İnsanları yargılamaz, iyi ya da kötü diye bir ayırımı yoktur insanlar için. Ona göre kötü insan yoktur ve yeterince çaba gösterildiğinde kazanılmayacak insan da yoktur. Bu konuda oldukça sabırlıdır, öncesini ve sonrasını düşünerek hareket eder, herkese göre ayrı ayrı ve zekice yaklaşımlar geliştirip bir şekilde onların kalplerine girmeyi başarır. İnsanlarla daha ilk karşılaşmasında bile samimi ve sıcak tavrı karşıdakine geçer kolayca. Uzun ve içten tokalaşır, karşıdakinin elini iki eliyle birden kavrar… Bu yüzden İmam Ahmet'in de hem seveni hem de sevmeyeni çoktur. Çoğu kişi onun bu duruşundan rahatsızdır. Görev yaptığı caminin yanındaki bir yeri dernek haline getirmiştir. Böylece sadece büyüklerin değil çocuklarında kalbini kazanmayı hedeflemektedir. Çocuklarla arası çok iyidir. Onları sokaktan toplayıp derneğe getirmenin de bir yolunu bulmayı başarır sonunda… Bu konudaki en iyi yardımcısı yakın arkadaşı Selim'dir. Aslında Ahmet ve Selim kader birliği etmektedirler. İkisinin de öncelikli amacı insan kazanmaktır. Bu konuda birbirlerine sürekli destek olurlar. Yöntemleri farklı olsa da amaçları aynıdır. Selim referansını aldığı eğitimden alır, olaylar karşısında pedagojik yöntemlerle düşünür ve harekete geçer… Ahmet se referansını hayattan ve oradan kazandığı pratiklerden almaktadır. Selim'e nazaran daha sabırlıdır. Selim kriz anlarında daha soğukkanlıdır, hızlı düşünür ve hızlı karar verir. Selim Ahmet'e nazaran, kısa ve net cümleler kuran bir eylem adamıdır. Ahmetse daha uzun vadeli çözümler geliştirmekte ustadır. Eyleme geçmek için bekleyecek yeterli sabra sahiptir. Eşi Nisan'la ve kızı Zeynep'le yolunda giden bir evliliği vardır. ASLI HANCI Aslı on iki yaşındayken, öz annesi vefat etmiş, Nisan gibi üvey annesi Meral tarafından büyütülmüştür. Aslı ve Nisan, Şükran'ın vefat eden kız kardeşi Leyla'nın çocuklarıdır. Aslı küçüklükten bu yana annesini kaybetmekten dolayı biraz kırgın ve içine kapanık biri olmuştur. Bu onda bir travmaya neden olmuş, yaşadığı her olayda yoğun duygularla hareket etmiştir; onu üzecek herhangi bir olay dünyasını yıkabilir bu da tutarsız davranışlara neden olabilmektedir. Aslı sınırda kişilik denen bir hastalıkla mücadele etmekte bunun için ilaç tedavisi görmektedir. Harun ve Meral dışında bu rahatsızlığını kimse bilmemektedir. Aslı fazlasıyla üzülür ya da kızarsa daha doğrusu üstesinden gelmeyeceği bir durum ile karşılaşırsa kendine ve etrafındakilere farkında olmadan zarar verecek kadar ileri gidebilir. Çocukluktan itibaren en yakın arkadaşı Selim ve Ahmet onu bir an olsun yalnız bırakmamışlardır. Selim'in ona elini uzatması ister istemez Aslı'nın kalbinde bir aşk başlatmıştır. Bu aşk yıllar geçtikçe bir takıntı haline gelmiştir. Selim ortaokuldan itibaren yatılı okumaya gitmiştir, ara tatillerde ve yazın mahalleye geri döner ve arkadaşlıkları bu şekilde devam etmiştir. Selim'in o yaşta bile koruyuculuğu, cesareti Aslı'yı kendine hayran bırakmıştır. Selim'in üniversite girmesiyle, Aslı da İstanbul'da özel bir okulda tasarım okumuştur. O zamandan itibaren Selim için Aslı mesafeli bir arkadaşı olmuş ve Aslı'dan tamamen uzaklaşmış olsa da Aslı bu mesafeden hiç etkilenmemiştir. Bu sırada onları birbirine yakıştıran Şükran ve Meral kendi aralarında konuştukları gibi Aslı'ya da gelecek hayalleri, Selim'le mutlu bir yuvanın vaatlerini vermiş, iyiden iyiye zaten hassas olan bu genç kızı bir anda Selim'e odaklı yaşar bir hale getirmişlerdir. Aslı okulu bitirdikten bir sene sonra mahallede kendi yaptığı tasarımları satabileceği bir butik açmıştır. Bu sırada Selim öğretmenlik vazifesini yerine getirmek dünyanın birçok şehrinde görevini yapmaktadır. Selim son görev yeri Suriye'den dönmesine yakın da Şükran ve Meral için verilen sözlerin yerine getirilmesinin zamanı gelecektir. Böyle süren beklemeler ve vaatlerle Aslı uzun süren bir bekleyişin içinde bulmuştur kendini. Onun için bu aşk yıllar geçtikçe bir takıntı haline gelmiştir. Aslı, Selim'i kazanamayacağını anladığı anda, hırslarının kurbanı olacak ve art niyetli planların içinde bulacaktır kendini. İleri de Murat ile işbirliği içine girecektir.
<< Önceki Haber Suriye'de yaşanan en acı dram! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER