Kur'an hüzünle inmiş (nazil olmuş) iken...

Hüzün, peygamberlerde DORUK NOKTADADIR. Evet, insanların küfür ve küfran içinde bulunmaları onları hep hüzne boğmuştur. Hüzne boğmak bir yana onları ve onlar gibi düşünen dava adamlarının uykularını kaçırmıştır.

SHABER3.COM

Kur'an hüzünle inmiş iken...
SAFVET SENİH | Samanyoluhaber

M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Hizmet insanının hüzünle bütünleşmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü “Hüzün, peygamberlerde DORUK  NOKTADADIR.  Evet, insanların küfür ve küfran içinde bulunmaları onları hep hüzne boğmuştur. Hüzne boğmak bir yana  onları ve onlar gibi düşünen dava adamlarının uykularını kaçırmıştır. Evet, bir dava adamında bu seviyede  hüzün yoksa, o belli ölçüde eksik sayılır.  

Bu durumda ruhî hayat tekrar ber tekrar gözden geçirilmeli ve o eksik taraflar mutlaka düzeltilmelidir. Hatırdan çıkarmayalım ki; HÜZNÜ  kaybeden çok şey kaybetmiştir, onu bulan da çok şey bulmuş sayılır.
“Bir arkadaşımızın bana naklettiği bir hususu arzedeyim. Ben unutmuşum, o hatırlattı. Arkadaşımız şöyle diyordu: Saddam, peşmergeleri kimyevî silahlarla kırıp geçirdiğinde, (Malum onlar bize sığınmışlardı). Vakayı televizyondan seyrederken onların çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç Türkiye’nin kabul edip etmiyeceği kararını bekleyişleri, yüreğimi parça parça etmiş olacak ki, arkadaşımızın beyanıyla ‘Sandalyede oturuyordunuz; ayağa kalkmak istediğinizde kalkamadınız ve yığılıp yerinizde kaldınız…’ 

Yine, Bakü işgalinde IZDIRAPTAN BAYILDIĞIMI hatırlarım. KÂBE’nin  işgal edildiği haberini duyduğumda minberde deli gibi olmuştum ve elimdeki mikrofonu fırlatıp atmıştım… Bizim insanımızın açtığı Asya’da bir okulun başına bir şey geldi diye, haftalarca uyuyamadığımı bilirim. Bazen kaldığım binanın taraçağı, hafakanlar içinde dolaşmama yetmediğinde, kalkıp sokağa çıktığın çok olmuştur. 

Zannediyorum, benim bu duyduklarım,  her insanın da normalde duyduğu ızıdırap cinsinden şeylerdir. Ve tabiî, ben buna, hakikî mânâda ızdırap da diyemiyorum. IZDIRABI, Hz. Peygamber’den (S.A.S.) ve Peygamberane yaşayanlardan öğrenmek gerekir. 

Toplumu karşısına alıp bir IZDIRAP  BESTESİ gibi dinleme ve sonra kendisi de bir NEY olup inleme, inleyip toplumun ızdırabına dem tutma, ses katma. Konuyla alakalı Kur’an-ı Kerim’de birkaç yerde kapalı, bir-iki yerde de sarih (açık) olarak Cenab-ı Hak, Efendimize (S.A.S.) meâlen şöyle buyurur: ‘Şu sana inen Kur’an’a  inanmıyorlar diye, neredeyse kendini bitirip tüketeceksin.’  (Kehf Suresi, 18/6) Demek ki, sancıları Onu (S.A.S.)  kıvrım kıvrım hale getirmiş ki, Allah (c.c.) Onu tadil ediyordu. İşte Peygamber bu denli insanlık boyutluydu. Ve duyguları şöyleydi: İnsanlık yaşamayacaksa benim yaşamamın da bir mânâsı yok. İnsanlık,  huzur içinde değilse benim huzurlu olmamın da mânâsı yok…  İşte Peygamberâne IZDIRABIN  çerçevesi!..”

“Bediüzzaman Hazretlerine soruyorlar: ‘Evlenmeyi hiç düşünmediniz m?’ Cevap veriyor. ‘Ümmetin derdi beni aşıyor, kendimi düşünmeye vakit bulamadım. Zaten Van Kalesi’nden ayağı kayıp düştüğü esnada, ‘Dâvam!’  diye haykıran  bir insandan, başka türlü bir anlayış da beklenemez. 
“Ben bir trafik kazası yaptığımda (Kaynaklarda kampın ekmek v.v. ihtiyaçlarını getirirken),  teyp çalışıyordu. (Radyodan Arap Hazfızların seslerini alıyordu)  Tehlikeyi görünce, önce ‘Allah!..’  diye bağırmışım ve teyp bu sesi kaydetmiş. O bantı bir arkadaşıma verdim. Daha sonra Bediüzzaman’ın ‘Dâvam!’ deyişiyle benim ‘Allah!’ deyişim arasındaki farkı değerlendirdim. Kendime ait ifadenin ne kadar bencil ve hodbince olduğunu gördüm. Gerçekten davasına Dilbeste olmuş (gönül bağlamış) bir insan kendi kurtuluşunu hedefleyip ‘Allah!’ diye bağırmıyor da ‘Dâvam!’ diye haykırıyor. Kaderini bütünüyle insanlığın kaderine bağlamış ve kendini bu istikamette programlamış bir yüce ruh, bir yüce kâmet… Evet, işte IZDIRAP İNSANININ  PORTRESİ… 

İşte onun talebelerinden birinin (Zübeyir Ağabeyin) ruh hâleti:  ‘Eğer ızdıraptan dolayı bir kalb duracaksa, ‘-Bir genç  imansız öldü!-  haberi karşısında o kalbin, atom zerreleri adedince parçalanması gerekir.’  Bence ızdırabın bir tarifi de işte böyle bir sözün temsilcisi olabilmektir. 
“Yeni yetişen bir neslin bu ölçüde ızdırabı temsil edeceklerine inanıyorum. İnşaallah, onlar siz olun!  Izdırap, tokmak gibi kalksın insin beyninize! Şakaklarınızı tutup insanlık âleminin dertleri için deli gibi dolaşın! Ruhunuzu sancılar sardığı zaman ızdıraptan ızdıraba sürüklenin!  

Hiç durmadan Allah’tan, Ümmet-i Muhammed’in kurtuluşunu dinleyin. Daha önce de söylemiştim, şimdi de tekrar edeceğim: Eğer elimde imkânım olsaydı, herbirinizin içine, evinizin yolunu unutturacak şekilde ızdırap ekerdim. İlmin irfanın, araştırma zekinin, fen ve tekniğe açılmanın, çağa söz geçirmenin yanı başında, size bunu da yapardım. 

Yapar ve herbirinizi dâvâ düşüncesiyle deli etmeye çalışırdım. Elbette bu benim elimden gelmez. Ama imkânım olsaydı Rabbimden bunu yapmasını isterdim. Ve isterdim ki, gökten sizlere de seslenilsin ve ‘İnanmıyorlar diye veya devletler muvazenesinde yerinizi alamadınız diye nerede ise kendinizi helâk edeceksiniz’  denilsin. İnanıyorum bir gün Allah sizi bu ufka ulaştıracak ve dünyanın yüzünü sizin ızdırabınızla bir kere daha güldürecektir. O gün çok da uzak olmasa gerek.”

M. Fethullah Gülen  Hocaefendinin ızdırap ile ilgili bu tesbitlerinin  kalblerde izan ile yerleşmesi dileklerimle…
<< Önceki Haber Kur'an hüzünle inmiş (nazil olmuş) iken... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER