[M.Ertuğrul İncekul] Siyasal İslam ve Cemaatler

Siyasal İslam kavramı doğru bir kavram değildir. İslamı o zaman siyasal, kültürel, sosyolojik, ekonomik İslam diye uzayıp gidecek bir ayırıma tabii tutmak gerekir.

SHABER3.COM

M.ERTUĞRUL İNCEKUL- SAMANYOLUHABER.COM 

Zor bir mevzuu ama sosyal sorumluluk çerçevesinde ele almaya çalışacağım.
Siyasal İslam kavramı doğru bir kavram değildir. İslamı o zaman siyasal, kültürel, sosyolojik, ekonomik İslam diye uzayıp gidecek bir ayırıma tabii tutmak gerekir. İslam bütüncül , hayatın her alanına ait güncel söylemi olan dinamik bir sistemdir. Kavramda kastedilen ve yaygın şekli ile kullanılan anlam ise ; Kökleri itibarıyla Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh'a dayandırılmaktadır. Bu anlamda  sömürgeciliğe karşı bir söylemi benimseyen bir ideoloji olarak belirmiştir. Türkiye’de ilk kullanan ise Babanzade Ahmet Naim'dir. Olumsuz anlamda literatürümüze girmiştir. 

Siyasette “dinin istismarcıları” olduğu gibi “demokrasinin veya laikliğin de istismarcıları” olur; istismarcı her değeri ve imkânı istismar eder. Meselenin özü aslında gayr-i ahlakiliğe dayanır. 

Sudanlı Siyaset Bilimi Profesörü Hasan Mekki;  “Siyasal İslamcılık, bir muhalefet ideolojisidir ve muhalefette iken bolca hak, hukuk ve demokrasiden bahseder. İktidarı ele geçirince kendinden farklı düşünenlere ne yapacağına dair ne bir teorisi ne de bir hazırlığı vardır. Onlara sadece iki seçenek sunar: Ya biat edip kurtulursunuz ya da itiraz edip düşman, hain, terörist sayılır, bedelini ödersiniz.”

Siyaset için yalnız sloganlar,vaatler yetmiyor. İçi dolu,ayağı yere basan politikalar,vizyonlar,projeler üretmek ve hayata geçirmek gerekiyor. Halklar aptal değil! Seçtikleri politikacıları ve icraatlarını izliyorlar. Eşitlik, insan hakları ihllalleri, ekonomi, eğitim, sağlık alanlarında neler yapılıyor? Er ya da geç ortaya çıkıyor, makyaj da bir yere kadar...Millet seçilen hükümete güvenmezse, devlet elindeki yetki ve otoriteyi keyfi kanunlar çıkarıp kötüye kullanırsa, seçilen otorite kaderbirliğine, dayanışmaya , güvene ihanet ederse ,millet kanunlara ve devlete olan inancını yitirir ve itaat etmez.

Sudan’da 30 Haziran darbesi sonrası 1989-99 arası 73 bin kamu görevlisi tasfiye edildi. 4 bini aşkın subay ordudan ihraç edildi. Ömer Beşir birkaç yıl sonra kurtarıcı olarak kendini devlet başkanı ilan etti. Hasan Turabi de ideolojik yönünü ele alan, ümmete vaatlerde bulunan, sözde medeniyetler kuran ve yıkan bir rol üstlendi.
Sonuç ne mi oldu? 30 yıl sonra ülke 50 milyar dış borca ulaştı, halk elektrik,su borçları yüzünden ayaklandı. Özele devredilen kamu kurumları yüzünden yüzbinlerce insan işsiz kaldı. İnsan Hakları Dernekleri raporlarında, Sudan en çok hak ihlalleri yapılan ülkeler arasına girdi. 

Afganistan'da savaşanlara kapılarını açtı, El Kaide gibi yapılarla sıkı bir işbirliğine girdi, Amerika'yı karşısına aldı, yüzbinlerce terör şüphelisine pasaport ve evrak verdi. En tehlikeli ülkeler grubuna girdi, Sudan teröre destek veren ülke oldu dünyada. Ömer Beşir darbe suçlaması ile 30 yıl sonra işlediği insanlık suçları yüzünden hapse gönderildi. Sudan dünyanın en geri kalmış ülkelerinden birisi haline geldi. Sudan halkı bu acı faturayı ödemek zorunda kaldı, hala da ödüyor.

1930’lar Mısır’da Hasan El Benna, Hindistan'da Mevdudi ile siyasal İslami hareketlerin temeli atıldı. Farklı tonları ve görüş ayrılıkları olsa da Mısır’da İhvan ve Türkiye’ de Milli Görüş ile başlayan sonrası AKP ile devam eden örnekleri, Cezayir,İran,Pakistan da bulabiliriz.  Ama netameli olan bu konuda, akademisyenlerin yeni şeyler söylemesi daha faydalı olacaktır. Yazımın hacmini aşağı için ,sadece akla kapı açacak bazı yorum ve fikirlerle konuya devam etmek istiyorum. Yazı dizileri ile ele alınabilecek kadar çok malzeme, farklılıklar ve  yaşanmış acı tecrübeler olduğu da aşikardır.

Türkiye tarihinde gelenek ve modernite çizgisinde öne çıkan iki grubu ele alabiliriz ,Nurculuk ve Hizmet Hareketi.

Tabii ki Nurculuk kendi içinde aktif siyasete destek veren kolları ile günümüze kadar ulaşmıştır.  Bediüzzaman Said Nursi gençlik yıllarında aktif siyasete katılarak, ,İttihat Terakki aydınlarının  bazen baskıcı yönlerini bazen dine ait yaklaşımlarını eleştirmiş ama daha iyi bir yönetim için onları desteklemiştir. Sonraki yıllarda ise tamamen aktif siyasetten çekilip, daha evrensel bir perspektif içinde İslam'ın ve Kuran'ın yeniden yorumlandığı Risale-i Nur eserlerini yazmaya ömrünü adamıştır.

Şu ayırımın farkında olmak gerekir, idare ayrıdır idare biçimi yani siyaset farklıdır. Siyasete karışmam, siyasete karışma!" demek, "Vatan ve millet işine, milletin hayat ve bekasına karışmam ve karışma!" demektir. Demokratik olarak her vatandaşın idareye oy ve seçim ile müdahale hakkı vardır. Daha aktif siyaset yapmak isteyenler ise yine siyasi partilerde yer alarak idareye talip olabilirler, bunun şartları ise anayasada belirtilmiştir.

Fethullah Gülen'in kitaplarında, vaazlarında siyasi vaatleri yoktur. Sohbet-i Canan kitabında yer alan; http://fgulen.com/tr/eserleri/sohbet-i-canan/hangi-parti 
Soru: Amerika’ya gelmeden önceki birkaç sene içinde farklı siyasî anlayıştan insanlarla bir araya geldiğiniz, görüşüp konuştuğunuz medyaya yansımıştı. Bu görüşmeleri siyaset dışı olarak mı değerlendiriyorsunuz?

“Ben düz bir vatandaşım ve bir vatandaş olarak herkesle görüşme hakkım olduğunu zannediyorum. Siyasîlerle görüşmelerimde, onların bazı siyasî mülâhazaları olabilir, fakat şimdiye kadar benim hiçbir siyasî mülâhazam olmadı. Zaten görüşme teklifleri hep muhataplarımdan gelmiş ve ben de bunu memleket meselelerini anlatmak için bir fırsat kabul etmiştim. Mesela, bir “Terör Kanunu” mevzuu olduğu zaman, hem parlamanterlerle, hem de başbakan ile görüşmüşümdür. Milletimizi yeniden akrebin kıskacına çekme meselesi olunca, içimde ürperti hâsıl olmuş, ben de endişelerimi devlet büyüklerine anlatmışımdır. Görüştüğüm her insana da, “Keşke, en sağdakinden en soldakine kadar bütün partiler, memleket meseleleri üzerinde anlaşabilseler, millî meselelerde zıtlaşmaya gitmeseler” demişimdir. Bu şekilde fikir alış verişinde bulunmamın da çok normal olduğunu düşünüyorum.” 

Yazının hacmini aşmasa eserlerden, görüntülü sohbetlerinden birçok örnekler  verilebilir. Dünya basınına verdiği röportajlardan yine konu ile ilgili ayrı bir örnek 25 Şubat 2019’da Le Monde’da yazdığı makalede ;  


“Görünenin aksine, dıştan İslami hassasiyete sahipmiş izlenimi vermelerine rağmen, mevcut iktidarın icraatları, İslami temel değerlerle taban tabana zıttır. Bu temel değerler belli bir giyiniş tarzı veya dini sloganlar kullanmakla alakalı değildir. İslam’ın idareyle alakalı temel değerleri hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına saygı, iktidardakilerin hesap verebilmeleri ve her insanın temel haklarının ve hürriyetlerinin korunması gibi değerlerdir. Türkiye’nin demokrasi tecrübesindeki son dönemdeki geriye gidiş İslami değerlere riayetin değil bu değerlere yapılan ihanetin neticesidir.” 

Bürokraside yer alan Hizmet sempatizanları muhafazakar veya seküler olabilirler ama İslamcı bir zihniyetle vazife yapmamış, bu tarz yaklaşımları olmamıştır. Din ve devleti temsil eden elitleri birbirinden ayırmak, Islahat Fermanı ile başlayan maceramızda önemli bir dönüm noktasıdır. Topluma ve devlete gerçek manada hizmet vermenin yolu; hem gelenekleri hem moderniteyi  tanımadan geçer.Hem Doğu hem Batı’yı tanımak.Yani ne sadece kuru bir Anadolu irfanı, ne de sadece Avrupa hayranlığı.

Fransız Oliver Roy "Siyasal İslam'ın iflası" kitabını 30 yıl önce yazdı. Görüyoruz ki Türkiye’de yaşananlar artık bu zihniyetin iflasını açık ve net ispatlamıştır. Dini bir siyasi ideoloji olarak görmek, ona yapılabilecek en büyük ihanettir; çünkü, bu İslamiyet'i olduğundan daha basit ve düşük bir şeye indirgeyerek karikatürize etme vardır. İslam iyi fertler ,demokratik haklara,hukuka saygılı fertlere önem verir. Devlet ,toplum için vardır. İslam düşüncesinin ana karakteristiği , hür düşünceyi ve eşsiz bir nizamı, medeniyeti bünyesinde barındırır.

Hasılı; Hizmet ve benzeri cemaatleri ,hareketleri sadece siyasal İslam düşüncesinde mütalaa etmek doğru olmasa gerek. Siyasal İslam düşüncesindeki insanlarla sırf aynı gemiye binmediği için büyük bir bedel ödemeye devam eden Hizmet'e iltisaklı insanlara da haksızlık olur. Bunlar aynı yolun yolcusu diyerek  karalamak, aynı torbaya atmak ya cehalettir ya da kasıttır.

Teklif ve önerileriniz için;
Takip için; 
Twitter: @ErtugrulIncekul / patreon.com/ertugrulincekul


<< Önceki Haber [M.Ertuğrul İncekul] Siyasal İslam ve Cemaatler Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER