RTÜK üyesi Esat Çıplak medyaya darbeyi bu sözlerle değerlendirdi

Radyo Televizyon Üst Kurul Üyesi Esat Çıplak, 14 Aralık Medyaya darbe operasyonuna sert tepki göstererek çok önemli açıklamalarda bulundu.

RTÜK üyesi Esat Çıplak medyaya darbeyi bu sözlerle değerlendirdi

Radyo Televizyon Üst Kurul Üyesi Esat Çıplak, 14 Aralık Medyaya darbe operasyonuna sert tepki göstererek çok önemli  açıklamalarda bulundu.

14 Aralık operasyonu ile medya iflah olmaz bir şekilde darbe yemiştir. Özgür medya ve bağımsız habercilik Türkiye’de artık mümkün değildir. Despotizmin adım adım tahkim edildiği günümüzde neyin haber olduğunu artık ajanslardan değil ALO FATİH hatlarından öğreneceğiz." ifadelerini kullanan Çıplak şöyle devam etti;

"Anayasal bir kuruluş olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu zaten söz konusu yayınlar için değerlendirmesini yapmış bulunmaktadır. Şayet bu konuda bir kusur söz konusu ise yani işlenmiş bir suç görmezlikten gelinmişse o halde bu durumdan bizzat RTÜK ve onun yöneticileri de sorumludur."
            

İşte Radyo Televizyon Üst Kurul Üyesi Esat Çıplak'ın o açıklamaları 

KARANLIKTAKİ YENİ TÜRKİYE

Müreffeh, adil ve özgürlüklere kapı açan bir toplum düzeni vaadiyle iktidara kurularak ülkeyi yönetenlerin, bugün geldiği nokta; bu topraklarda yaşayanların geleceği için dehşet vericidir. Yola çıkarken mazlumların yanında olup kendilerini de aynı zamanda birer mazlum olarak takdim edip;  o kitlelerin temsilcisi ilan edenlerin bugün huzurunuzda bir zalime dönüşmesi ibret alınacak bir olaydır.       

Zalim bir zihniyete sahip olanlar; öyle bir rejim inşa ediyor ki, insanların dün veya daha önceki zamanlarda –suç teşkil etmeyen-yapıp ettikleri şeylerden hiç beklemedikleri bir anda suçlu diye yargılanmaları, gözaltına alınmaları, itibarsızlaştırılmaları artık olağan sayılır hale gelmiştir. Bu zalimane proje insanları tarihsizleştirme projesidir. Türk insanı, milli, dini, insanlık değer ve kavramlarını hoyratça kullananlar ama asla yüreğinde hissetmeyenlerin pençesinde hiçleştirilmekte tabiri caizse bireyler birer birer hiç konumuna sokulmaktadır. Bugün Türkiye’de yaşayanların vatandaşlık haklarının askıya alınabileceği bir yer haline getirilmiştir. 

Türkiye kardeşin kardeşi öldürdüğü sokaklarında ölümün kol gezdiği 12 Eylül öncesi günleri de görmüştür. Günümüzden yaklaşık 35-36 yıl öncesinde 1978’lerde Ecevit Hükümeti zamanında rahmetli Ahmet Kabaklı Tercüman Gazetesi’nde Hükümetin icraatlarını yerden yere vuran hatta mevcut durumu ve olayları eksajere (abartarak)ederek köşesinde “Ecurufya” başlığı altında bir yazı dizisi kaleme almıştı. Sonradan aynı isimle romanlaştırılan bu yazı dizisinde dönemin hükümeti ve yöneticileri kurgusal bir zeminde ve hayali bir ülke de ele alınarak kıyasıya eleştiriliyordu. Yani bugün rahmetli Ahmet Kabaklı sağ olsa da aynı eleştirileri günümüzün yöneticileri hakkında yapsa maazallah deyim yerindeyse ipe çekilirdi. Şimdi insan sormadan edemiyor. Ülke olarak kaç yıl geriye götürüldük ve bu ülkede mazlum hep zalimleşir mi?

Geldiğimiz noktada, muhalefette yer alan herkes ‘düşman’ olarak telakki edilerek yok edilmeye çalışılmakta, hayat hakkı tanınmamaktadır. Medya ya operasyon düzenlemek, ülkeyi dış dünya nezdinde gülünç durumlara düşürmekte ve gerçek Türkiye dostlarını endişeye sevk etmektedir. Zira televizyon dizilerinde yer alan karakterler yüzünden yahut ta, o tür kurguların senaryosu yüzünden gazetecileri tutuklamak aklın ve hayalin alacağı bir iş değildir.  İşin acı ve vicdan kanatması gereken yanı; meslektaşlarına operasyon düzenlenirken yandaş sıfatını layıkıyla hak kazanmış bazı basın yayın organlarında köşe tutan yazarların peşin peşin polis tarafından yaka paça sorguya alınan meslektaşlarını suçlu ilan etmeleridir.
 
Kamusal alanda boy gösteren ve ülkeyi yöneten kişiliklerin eleştiri anlamında tahammül eşiğinin diğer normal insanlardan daha farklı olması beklenir. Kaldı ki, söz konusu televizyon dizilerinin her açıdan denetlendiği bir kurum zaten vardır. Anayasal bir kuruluş olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu zaten söz konusu yayınlar için değerlendirmesini yapmış bulunmaktadır. Şayet bu konuda bir kusur söz konusu ise yani işlenmiş bir suç görmezlikten gelinmişse o halde bu durumdan bizzat RTÜK ve onun yöneticileri de sorumludur.
            
 14 Aralık operasyonu ile medya iflah olmaz bir şekilde darbe yemiştir. Özgür medya ve bağımsız habercilik Türkiye’de artık mümkün değildir. Despotizmin adım adım tahkim edildiği günümüzde neyin haber olduğunu artık ajanslardan değil ALO FATİH hatlarından öğreneceğiz. 

Bütün bu olup bitenlerin haricinde şu hususunda unutulmadan eklenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bugün olup bitenler. Birilerinin yok, Hükümete darbe teşebbüsü oldu da onun için Cemaat medyasının üzerine gidiliyor, ya da bir başkalarının 17-25 Aralık operasyonunda Hükümetin 4 Bakanının yaptığı yolsuzluklarının ortaya çıkarılmasına karşın bu medya operasyonu düzenlendi türünden gerekçe üretmeleri bütün iddia sahiplerini haklı çıkarabilir. Bize göre asıl mesele bu değildir. Asıl mesele vicdanın her mağdura karşı aynı şekilde işlemesidir. 

Geçmiş zamanlarda ve hatta her zamanda ve her durumda Ülkücülere ve Milliyetçilere yapılan algı operasyonlarında ve de vicdansızca atılın iftiralar, yapılan haysiyet cellatlığı karşısında sus pus olanları bir nebze olsun nedamet getirmeye davet ediyoruz. Zira bugün ve geçmişte (Ergenekon, Balyoz vb.) operasyona uğrayanlar sahipli çocuklardır. Geçmişte gazete manşetlerinde resimleri verilip şehit edilen Ülkücülerin hakları, ya yargısız infaz yapılan rahmetli Recai Yıldırım’ın mahremiyeti, onuru, mitinglerde ısrarla “İşte bunlar böyledir, bakın görün” “ne özeli genel genel” şeklinde toptancı bir yaklaşımla düşmana karşı kavgada-savaşta dahi edilmeyecek sözler söylemesinin, toptancı ve bir partinin hem kendisini hem de tüm sempatizanlarını birkaç failin yaptığıyla sorumlu tutmaya, o faillerin işleriyle meşgul insanlar olarak göstermeye meyyal bir ifadelerin sonunda; yıkılan yuvaların, boyunları eğilen çocukların, kanser olup babasız bırakılan bir yuvanın hesabını kim verecek. Bu sözler erk söyleyince ve erke yaranmak için yazılınca suçu ortadan mı kaldıracağız?

Ya o Ülkücü mazlumların kimseleri yoktu ona ne diyeceksiniz? Çünkü onlar yerliydi, milliydi, vatan toprağıydı, sessizdi…

Ya bunların hesabını kim verecek…Allah,İslam, Hz. Peygamber, Ümmet, Hak, Besmele, Ahlak, Hak, Cihat, Mücahit, Şahadet, Şüheda, Şehit, Ceddimiz, Aziz milletim, İbrahim milleti, başörtüsü, İmam Hatip, Kerbela, Fatih Sultan Mehmet Han, Yavuz Sultan Selim Han, Abdülhamid Han, Mehmet Akif Ersoy, Asımın nesli, mümin kardeşim, kefen, millet iradesigibi İslami, milli ve insanlık değerlerini hoyratça, insafsızca, içi boşaltılarak, değersizleştirilerek, itibarsızlaştırarakkullanıp sadece dile pelesenk edilip, yüreğinde yaşamayanların hesap vereceği zaman ne zaman… 

Basın özgürlüğü herkese lazımdır. İnsan onuru her şeyden değerlidir. 

Saygılarımla…

Esat ÇIPLAK

Radyo ve Televizyon Üst Kurul Üyesi

<< Önceki Haber RTÜK üyesi Esat Çıplak medyaya darbeyi bu sözlerle... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER